Midas’ı indirmek için QR kodu taratın
Federal fon oranı, finansal kurumların fazla rezervlerini bir gecede birbirine borç vermesi şeklinde özetlenebilir. Gecelik faiz oranı olarak da bilinen bu terim, bankaların nakit ihtiyacını karşılayan hızlı yollardan bir tanesidir. Federal fon oranları, ABD için büyük önem taşıyan finansal göstergelerdendir.
Para politikası uygulamasındaki temel gösterge olan bu işlem, Federal Açık Piyasa Komitesi (FOMC) tarafından belirlenir. Yılda sekiz kez toplanan komite, federal fon oranını belirler. Toplanma sayısı, ülkenin ekonomik koşullarına göre değişiklik gösterir.
FOMC, hedef oran belirledikten sonra borç verecek bankalarla görüşür. Görüşmeler sonucunda ise gerçek federal fon oranı belirlenir. FOMC, bazı durumlarda faiz oranının düşürülmesini isteyebilir. Bu aşamada Federal Rezerv Bankası (FED) üye bankalardan menkul kıymet satın alarak onlara rezerv sağlar. Faiz oranlarının yüksek olması istenirse menkul kıymetler bankalara satılır. Bu sayede bankaların bilançolarında bulunan fonlar çıkarılmış olur.
Federal fon oranı nedir sorusunun cevabı, örnek üzerinden daha net bir şekilde açıklanabilir. Bir banka, herhangi bir yatırımı finanse etmek isteyebilir. Farklı yöntemlerin tercih edilmesi ise nakit ihtiyacının karşılanma süresini uzatabilir. Federal fon oranı sayesinde fazla rezerve sahip banka, diğerine borç verir. Federal fon oranının düşük olması bankaların borç alarak özgürce yatırım yapmalarını sağlar. Bu durum, ekonominin canlanmasına da yardımcı olur.
FED, rezerv gereksinimlerini karşılamak için federal faiz oranlarından faydalanır. Bu nedenle finansal kurumlar arasında gerçekleşen tüm işlemler, FED tarafından zorunlu kılınır. FOMC, ülkenin ekonomik koşullarını göz önünde bulundurarak faiz oranını belirler. Federal fon oranları, finansal koşulları kısa vadede etkileyebilir. Bu finansal koşullar arasında tüketici kredileri, hisse senetleri ve tahviller yer alır.
Federal fon oranları; ABD dolarını, şirketleri ve borsayı etkileme potansiyeline sahiptir. Bu nedenle yatırımcılar ve tüketiciler, açıklanacak kararları dikkatlice takip eder. Federal fon oranları, ekonomik koşullara bağlı olarak yıllar içerisinde çeşitlilik gösterir. Enflasyonun yüksek olduğu yıllarda %20’ye kadar çıkmıştır. Ardından %0.25’lere kadar düşüş göstermiştir.
Federal fon oranı, her yatırımcı için büyük bir öneme sahiptir. Yatırımcılar, gecelik faiz oranlarını yakından takip etmelidir. Bunun sebebi ise ABD borsalarının FOMC kararına tepki vermesinden kaynaklanır. Yatırımcılar, federal faiz oranını takip ederek borsadaki dalgalanmalar hakkında bilgi sahibi olabilir. Federal fon oranı açıklandığında faiz oranındaki değişim, şirketlerin borçlanma maliyetlerini büyük ölçüde etkiler. Faiz oranındaki düşüş, şirketin borçlanma maliyetlerini de düşürmeye başlar. Bu sayede piyasanın yükseldiği görülür.
Finansal derinleşme (financial deepening), toplumun her kesiminin mali hizmet seçeneklerinden daha geniş anlamda yararlanmasını tanımlayan bir terimdir. Finansal derinlik (financial depth) olarak da isimlendirilen bu durumda, fonların reel kesime aktarılması söz konusudur. Bu çerçevede fonların arz-talep dengesi dâhilinde dağılması mümkün olur. Bir ekonomideki finansal enstrüman sayısının artması da derinleşme kapsamında ele alınır.
Finansal derinleşme nedir konusu üçüncü dünya ülkelerini yakından ilgilendirir. Az gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomilerde sermaye yetersizliği yaşanır. Böyle ülkelerde dışarıdan gelen yabancı sermaye ve portföy yatırımları, faizlerin düşmesini sağlayarak finansal derinleşmeye olumlu katkılarda bulunur. Bir ülkede bankacılık sistemi ne kadar tabana yayılmış ve finansal derinlik ne denli artmışsa piyasa da o ölçüde canlı hâle gelir.
Ekonomide finansal derinleşme kavramı 1970’li yıllardan sonra anılmaya başlanmıştır. Küresel ölçekte finansal sistemin yaygınlaşmaya başlaması bu konuda etkili olmuştur. Bu dönemlerde hükümetler finansal gelişmeleri ve faizleri kontrol altında tutarak istedikleri şekilde yönlendirmektedir. Böylece sektörlere kredi verilmesi ve devlet harcamalarına ucuz fonlar bulunması sağlanmaktadır. Fakat aynı nedenler, ülkelerin dış borçlanmalarını arttırmış ve bunun sonucunda da 1980’li yıllardan sonra liberal ekonomi politikaları benimsenmeye başlanmıştır.
Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde gerçekleşen ekonomik reformlar sayesinde piyasa üzerindeki baskılar ortadan kaldırılarak daha verimli bir finansal sisteme geçilebilir. Bu sistemle birlikte de toplumun her kesimine daha geniş finansal hizmet seçenekleri sunulması imkânı ortaya çıkar. Finansal derinlik kavramı da bu şekilde kendini gösterir. Finansal derinleşme, yaratılan fonların reel kesime kredi olarak dağıtılmasına imkân tanıdığından ekonomik büyümeye katkıda bulunabilir.
Bir ekonomide finansal varlıkların ve para arzının GSYH (gayri safi yurt içi hasıla)’ye bölünmesiyle elde edilen oranlar, derinleşmenin boyutları hakkında fikir verebilir. Ekonomideki finansal derinlik 5 parametre üzerinden gözlemlenebilir:
Ülkelerin para birimlerinin karşılıklı olarak alınıp satıldığı ve değerinin belirlendiği döviz piyasasına Foreks adı verilir. Global likiditesi en yüksek piyasa olan söz konusu pazar, büyük işlem hacmiyle pek çok yatırımcı için cazip bir seçenektir. Birikimlerini değerlendirmek isteyen yatırımcılar için hazırlanan bu yazıyı okuyarak Forex piyasasına nasıl yatırım yapabileceğinizi kolaylıkla öğrenebilirsiniz.
Forex, İngilizce “Foreign Exchange” sözcüklerinin ilk hecelerinden oluşan bir finans terimidir. En basit tabirle forex işlemi, bir ülkenin para birimiyle diğerinin değiştirilmesi anlamına gelir. Türkçeye foreks olarak geçen borsa terimi, “kaldıraçlı alım satım işlemleri” olarak da bilinir.
Dünyanın en likit piyasası olmasıyla bilinen Foreks aynı zamanda küresel çapta oldukça hızlı bir gelişim de gösterir. 1970’li yıllarda bankaların kendi aralarında yaptığı döviz işlemleriyle başlayan Foreks, zamanla sisteme çeşitli kurumların girmesiyle gittikçe büyümüştür. İnternet teknolojilerinin yaygınlaşması da söz konusu pazarı genişleterek küresel piyasaların önemli bir yapı taşı hâline getirmiştir.
70’li yıllarda bankaların yaptığı döviz işlemleriyle bir pazar kurulmuştur. Bu pazara zaman içerisinde çeşitli kurumların dâhil olması sistemin büyümesini sağlamıştır. Günümüzde bankalar ve kurumların sağladıklarının yanı sıra teknolojik gelişmeler sayesinde daha da büyüyen pazar, Forex piyasası olarak adlandırılır. Bugün Foreks piyasasında başta pariteler olmak üzere uluslararası endeksler için yazılmış CFD’ler, hisse senedi, gümüş, petrol, altın ve pamuk gibi pek çok emtia işlem görür.
Dünyanın likidite açısından en geniş pazarı olan Foreks piyasası tek bir merkeze bağlı değildir. Pazarın bu özelliği onu diğer piyasalardan ayırır. Tek bir merkezden yönetilmeyen Foreks piyasası bu yapısı sayesinde dinamikliğini korur ve sürekli olarak gelişim gösterir.
Küresel çapta bankaların her para birimiyle ilgili kendine özgü bir nakit akışı bulunur. Bankalara çok fazla döviz girebilir ve çıkabilir. Bu noktada bankalar nakit akışını düzenleyerek hem kendilerinin hem de müşterilerinin ihtiyaçlarını karşılamak için bazı aksiyonlar alır. Buna bağlı olarak bankalar sahip oldukları fazla nakdi satarak ihtiyaç duyduğu diğer para birimlerini almayı düşünür. Bankalar, hemen hemen tüm döviz çiftlerinde, gümüş ve altın gibi spot emtialarda piyasa yapıcısı olarak görev alır.
Görevleri gereği söz konusu bankalar Forex fiyatlarının belirlenmesini sağlar. Uluslararası bankalar piyasanın fiyatlarını oluşturur. Belirlenen fiyatlar ise çeşitli networkler sayesinde aracı kurumlara iletilir. Bankalardan kurumlara fiyat aktarımı sağlayan bu yapılara fiyat networkü adı verilir. Flextrade, Reuters, Bloomberg, Hotspot FX ve Currenex firmaları bu mecralara örnek olarak gösterilebilir. Networklerden gelen fiyatlar üzerine kendi gelirlerini koyan Foreks şirketleri de son rakamı yatırımcılara iletir.
Piyasa tek bir merkezden yönetilmediği için Forex yatırımı yapmak oldukça kolaydır. Tek yapmanız gereken SPK lisanslı bir kurum aracılığıyla kendinize yatırım hesabı açmaktır. Foreks piyasası bankalararası bir sisteme sahip olduğu için nerede olursanız olun yatırımlarınızı bu pazar üzerinde değerlendirebilirsiniz. Tek ihtiyacınız olan internet bağlantısıdır. İnternet bağlantısı aktif olduğu sürece dilediğiniz yerde yatırım yapabilirsiniz. Akıllı telefonunuz, bilgisayarınız ya da tabletiniz üzerinden kolayca al sat işlemleri yapmanız mümkündür.
Ayrıca bakınız; Hisse senedi nasıl alınır?
Birikimlerinizi Foreks piyasasında değerlendirmeye karar verdiyseniz ilk olarak söz konusu pazar hakkında yeterli bilgi edinmeniz gerekir. Yani işlemlere başlamadan önce bu konuda bir eğitim almalısınız. Bu tarz eğitimler sayesinde piyasadan kazançlı çıkmanız mümkün hâle gelir. Piyasa hakkında temel bilgiler edindikten sonra nasıl bir başlangıç yapmanız gerektiğini belirleyebilirsiniz.
Piyasayla ilgili yeterli bilgiye ve tecrübeye sahip olabilmek için bir deneme hesabı açmayı düşünebilirsiniz. Dilediğiniz aracı kurumdan ücretsiz demo hesap açarak piyasa hakkında bilginizi artırmanız mümkündür. Deneme hesaplarında sanal bir bakiye mevcuttur. Bakiye size ait olmasa da pazardaki ürünlerin fiyatları gerçektir. Burada bir süreliğine alım satım işlemleriyle uğraşarak tecrübe edinebilirsiniz. Deneme hesapları olası riskleri ve kazançları net şekilde görmenizi sağlar. Söz konusu hesabı açarken Sermaye Piyasası Kurulu tarafından yetkilendirilmiş aracı bir kurum tercih etmeye de dikkat etmelisiniz.
Foreks piyasası finansal her yatırımda olduğu gibi bazı avantajlar ve riskler doğurur. Birikimlerinizi değerlendirmeden önce pazarın olası zararlarını ve yararlarını bilmeniz gerekir. Böylelikle adımlarınızı daha güvenilir şekilde atabilmeniz mümkün hâle gelir. Forex avantajları şöyle sıralanabilir:
Sıralanan avantajlardan yararlanabileceğiniz gibi piyasada karşılaşabileceğiniz bazı riskler de vardır. Kaldıraç yani kur riski piyasada karşı karşıya kalabileceğiniz problemlerden biridir. Yabancı para biriminin dalgalanması nedeniyle birikiminizde yüksek oranda düşüş gözlenebilir. Bu da en tehlikeli Forex riskleri arasında yer alır. Benzer risklere yakalanmamak için piyasa hakkında yeterli bilgi birikimine sahip olmak gerekir.
Ayrıca “Borsa Haberleri” sayfamıza da göz atabilir ve şirketler hakkındaki en güncel gelişmelerden haberdar olabilirsiniz.
Bu kavram, finans ile ilgili olan kişilerin sık karşılaştığı terimlerin arasında yer alır. Bu, yabancı bir tabir olduğu için pek çok kişi forfaiting nedir merak eder. Söz konusu terim, dış ticarette ödenmemiş borçların çeşitli alım satım işlemleri aracılığı ile tahsil edilmesi anlamına gelir. Yatırım malı ihracatı yapan kişilerin başvurabileceği bir finansman yöntemini ifade eder. Bu, ihracat yapan kişilerin borçlarının vadesi gelmeden finansman sağlamasına imkân tanır.
İhracat yaparak gelir elde eden kişilerin alacakları genellikle uzun bir vadeye yayılmıştır ve bonoya bağlanmıştır. Bu durumda borçların tahsil edilebilmesi için bononun süresinin dolması beklenmelidir. Forfaiting sayesinde bahsi geçen bonolar, borç tahsil etme işlemlerinde uzmanlaşmış bir finans kuruluşu veya banka tarafından satın alınabilir. Forfaiting örnekler aracılığı ile açıklandığında çok daha kolay bir biçimde anlaşılır.
Yurt dışına tekstil ürünleri ihraç eden bir kişi, 3 yıl vade ile alacağına karşılık bono düzenler. Öte yandan bu bireyin işini geliştirebilmesi için paraya sahip olması gerekir. Kişi, bu durumda forfaiting yapan bir banka ile iletişimi geçerek vadesi henüz gelmemiş olan bonosunu finansman karşılığında ilgili kuruluşa devreder. Bu, bireyin işlerini çok daha kolay geliştirmesine imkân tanır.
Forfaiting işlemleri çeşitli özellikler barındırır. Bu işlemlerin kişilere sunduğu pek çok farklı avantaj bulunur. Bunlardan bazıları şu şekilde sıralanabilir.
Bahsi geçen forfaiting özellikleri, kişilerin herhangi bir risk almadan girişimleri için finansman sağlayabilmesine imkân tanır. Bu, bireylerin işlerini oldukça kısa süre içinde büyütmesini mümkün hâle getirir.
Forfaiting işleminde temelde dört taraf bulunur. Bu tarafların arasında çift ya da çok yönlü bağlantılar olabilir. Bahsi geçen işlem sırasında ihracatçıya forfaitist denir. Bu kişinin ithalatçı ile kurmuş olduğu ilişki, işlemin ilk tarafıdır. Ardından ihracatçı, alacağını finansmana çevirmek için borcunu bir kuruluşa devreder. Bu tür kuruluşlar ise forfaiter olarak adlandırılır. İşlemin son tarafı ise garantör bankadır. Garantör banka, ihracat işleminden doğan borcu ithalatçıdan tahsil eden kuruluştur. Forfaiting anlaşmasının ardından forfaitist, borcunu forfaiter olarak adlandırılan tarafa devreder. İthalatçı ise ödemesini garantör bankaya yapar. Bu durumun sonucunda forfaiter ile garantör bankanın arasında bir alacak ilişkisi oluşur.
Forfaiting sisteminin işleyişi pratiktir. Bu işlemin gerçekleştirilebilmesi için öncelikle ihracatçı ile kuruluş arasında bir forfaiting sözleşmesi imzalanması gerekir. Bu sözleşmenin karşılığında forfaiter, alacağın bir kısmını iskonto ederek forfaitist olarak adlandırılan tarafın ticari risklerini üstlenir. Bu işlemin gerçekleşebilmesi için kredili satıştan önce çeşitli belgeler ile başvuruda bulunmak gerekir. Ardından ihracatçının ve forfaiter kuruluşun arasında bir anlaşma imzalanır. Bunun sonucunda ise satış gerçekleşir.
Fiyat endeksleri, fiyatların piyasadaki ortalama değişmelerini ölçmeye yarayan bir işlemdir. Özellikle enflasyonla mücadele, yeni mali politikaların oluşturulması, enflasyon önleyici politikaların başarı şansının arttırılması için fiyat endekslerinin hesaplanması şarttır. Dolayısıyla “Fiyat endeksi nedir?” sorusuna; “Paranın zaman içerisindeki satın alma gücünü ölçen veya satış değerindeki değişimi gösteren araçtır.” cevabı verilebilir. Bu kısa tanımlamadan sonra “Fiyat endeksleri neden kullanılır?” sorusunu yanıtlanabilir.
Bu endekslerin hazırlanmasındaki temel amaç her yıl fiyatlardaki değişiklikleri zincirleme olarak takip edebilmektir. Çünkü endeksler bir önceki veriler baz alınarak hazırlanır. Bu sayede zaman içerisinde piyasadaki değişiklikler de daha net gözlemlenmiş olur. Fiyat endeksleri dünya ekonomileri için oldukça önemli verilerdir.
Türk ekonomisinde kullanılan fiyat endeksi türleri temelde üç gruba ayrılır. Bu endeksler neredeyse bütün ülkelerde satış değerinin genel düzeyini ölçmek amacıyla kullanılır.
Enflasyon fiyat endekslerini hesaplamada önemli bir veri olan TEFE, aylık ya da yıllık para şişkinliği oranının belirlenmesinde kullanılır. Türkiye İstatistik Kurumu 2005 yılı itibarıyla TEFE yerine üretici fiyat endeksini kullanmaktadır. Üretici fiyat endeksi (ÜFE) belli bir dönemde ülke içerisinde üretilen ve yine yurt içine satışı gerçekleştirilen bazı ürünlerin, üretim fiyatlarını karşılaştırır. Bu karşılaştırma neticesinde fiyat değişiklikleri ölçülür. ÜFE’den enflasyon oranlarının hesaplanmasında yararlanılır.
TÜFE, klasik bir tüketicinin piyasadan satın aldığı malların belirli bir zaman dilimi içerisinde gösterdiği fiyat değişikliklerini ifade eder. Kavram özellikle yıllık enflasyon değerlerinin belirlenmesinde kullanılır. Ayrıca bir diğer istatistiki veri olan konut fiyat endekslerinden de bahsetmek gerekir. Bu endeks ile Türkiye’de konut piyasasındaki satış değeri değişiklikleri hesaplanır. Fiyat endeksleri ekonominin üretici ve tüketici üzerindeki yansımalarını gösteren önemli araçlardandır.
Ayrıca “Üretici Fiyat Endeksi Nedir?” içeriğimize de göz atabilirsiniz..
Bu kavram, millî gelir rakamlarını enflasyondan arındırmayı amaçlar. Millî gelir deflatörü hesaplanırken ekonomideki tüm mal ve hizmetler devreye sokulur. Deflatör, temelde TÜFE’ye benzese de belirli noktalarda ondan ayrılır. Örneğin TÜFE hesaplanırken kullanılan ürünler sabittir. Fakat deflatörde ise yatırım veya ekonomik eğilimlerin değişimine göre girdiler farklıdır. Fiyat endeksleri ile kullanılan bu deflatör, özellikle ekonomik büyümeye ilişkin sinyaller verir.
TÜFE hesaplanırken belli bir yıl seçilir. Bu tarih temel yıl olarak belirlenir. Ardından endeks 100 alınır. Bundan sonraki senelerde de enflasyon değeri bağlamında endeks ölçülerinde de oynamalar meydana gelir. TÜFE genel anlamda istatistiki indeks sayıları kullanılarak hesaplanır. Ülkemizde bu gibi fiyat endeksi hesaplama işlemlerini TÜİK gerçekleştirir. TEFE hesaplamalarında ise ekonomik çalışma sahaları ve sanayi kolları da göz önünde bulundurulur.
Ekonomi dünyasında “leasing” olarak bilinen finansal kiralama; yatırımlara ilişkin ekipmanların kişilere veya firmalara taksitle satılmasını veya icara verilmek suretiyle mülkiyetinin el değiştirmesini ifade eder. Bu finansman tekniğine konu olan ekipmanın mülkiyet hakkı onu kiralayan şirkete aittir. İlerleyen süreçlerde çeşitli anlaşmalar dâhilinde sahiplik haklarının kiracılara devredilebildiği yöntem, her türlü taşınır ve taşınmaz mal üzerinde uygulanabilir.
Türkiye’de ilk kez 1980’li yılların sonunda kullanılan finansal kiralama, ekonomide giderek artan bir paya sahiptir. Bu teknik, mülkiyet sahibi ile kiracı arasında düzenlenen bir sözleşmeye dayanır. Sözleşmenin gereği, söz konusu malın belli bir süre sonra kiralayan kurum tarafından satın alınması veya sahibine devredilmesi şeklindedir. Kiralanan malın kullanım hakkı kiracıdadır. Mülkiyet hakkı ise kiralayanda kalmaya devam eder. Finansal kiralama nedir sorusuna bu şekilde cevap vermek mümkündür. Kiralayan ile malın sahibi arasındaki bu sürecin sonunda mülkiyet hakkının değişimi ancak tarafların anlaşmasıyla mümkün olur.
Finansal kiralama, orta ve uzun vadede işletmelere kendi sermayelerini daha verimli kullanma imkânı tanır. İhtiyaç duyulan yatırım mallarının büyük meblağlarla satın alınması yerine kiralanarak kullanılmasını sağlayan sistem; küçük firmalara büyüme, kararlılığını sürdürme ve piyasada yer edinme sürecinde avantaj sağlar. Finansal kiralama sisteminde ihtiyaç duyulan işletme aracının bizzat firma tarafından seçilmesi de sürecin olumlu yönlerinden biridir. Süreç sonunda ise malın mülkiyeti çeşitli anlaşmalar dâhilinde kiracıya devredilebilir. Finansal kiralama yöntemiyle tıbbi cihazlar, enerji tesisleri, santraller ve haberleşme ekipmanları, tekstil gereçleri, laboratuvar gereçleri, vinç gibi inşaat makineleri, gayrimenkul gibi mülk ve araçlar kiralanabilir. Modern üretim alanlarında yeni faaliyete başlayan firmalar veya mevcut tesislerini büyütmek isteyen şirketler bu finansman tekniğini tercih edebilir.
Borsada Hisse Seçme Rehberi: Beta Katsayısı Mucizesi
Finansal kiralama kendi içinde birçok türe ayrılır. Bu leasing türlerinde kiralama giderlerinden vadeye kadar birçok şart değişiklik gösterir. Bunlar; satışa yardımcı, brüt, tam ödemeli, gerçek, yurt içi ve yurt dışı, takas, ikinci el ve dolaylı-dolaysız kiralama olarak sıralanabilir. Net kiralama olarak da ifade edilen brüt leasing türü, giderleri kimin karşılayacağının belirlendiği bir sistemdir. Gerçek kiralama, kiracının söz konusu malı piyasa şartları temel alınarak normal ekonomik değerine göre satın almasına imkân verir. Vergi avantajlarından yararlanmayı mümkün kılan bu yöntem hem bireysel tüketiciler tarafından hem de işletmeler tarafından sıklıkla tercih edilir.
Finansal kiralama türleri arasında yer alan dolaylı leasing, kiracıya daha geniş seçim hakları tanır. Kiralanan malın ekonomik değeri, teslim koşulları ve benzeri detaylar doğrudan üretici firma ile anlaşılarak yapılır. Karıştırılan kavramlardan biri olan finansal kiralama hisseleri ise leasing türlerinden biri değildir. Bu terim, kiralama hizmeti veren bankaların veya şirketlerin BİST üzerindeki değerini ifade eder.