Midas’ı indirmek için QR kodu taratın
Borsa payı, taraflardan alım satım işlemi sırasında alınan belirli orandaki ödemedir. Söz konusu ödemenin oranı, Borsa Yönetim Kurulu tarafından belirlenir. “Borsa payı nedir?” sorusuna detaylı bir cevap vermeden önce bu oranın, piyasa koşullarına göre değiştiği ve belirli aralıklarla güncellendiğini aktarmakta fayda vardır. Tarafların her birinden alınan bu ödemenin güncel oranlarını düzenli olarak incelemek, borsa işlemlerinden kâr elde etmek noktasında önem taşır.
Bahsi geçen bu ödeme; Pay Piyasası’na dayalı işlemlerde ve Türk Lirası Gecelik Referans Faiz Oranı (TLREF) ile birlikte Devlet İç Borçlanma Senedi (DİBS) sözleşmelerinde belirli aralıklarla değişen oranlar üzerinden talep edilir. Bunlar dışında yapılan işlemler için vadeli opsiyon sözleşmelerine göre tarafların her birinden borsa payı alınır. Söz konusu olan paya ek olarak işlem için tercih edilen aracı kuruluşlar da yetkili kurumlar tarafından belirlenen oranlar üzerinden komisyon talep eder. Borsada işlem gören hisselerden kâr elde etmek isteyen yatırımcılar, ilgili payı ve aracı kuruluşun komisyon ödemesini yaptıktan sonra alım ve satım yapmaya devam edebilir.
Borsa payı hesaplamasında hisse senedinin türü belirleyici olur. Vadeli ve opsiyon sözleşmelerinde bu oran, işlem hacmi üzerinden hesaplanır. Menkul kıymetin işlem miktarı ve fiyatının çarpımı sonucunda elde edilen rakam hacim değerini verir. İşlem hacmine konu olan hisselerin el değiştirme sıklığı, değerde değişimler meydana getirir. Piyasada oluşan negatif beklentiler ise işlem hacminin düşüş göstermesinde önemli rol oynar. Buna bağlı olarak hisseden elde edilen kâr miktarında da azalma meydana gelir.
TLREF ve DİBS vadeli sözleşmelerinde ise nominal değer üzerinden pay hesaplanması yapılır. Nominal değer; şirket hisse senetleri üzerinde yer alan pay miktarını gösterir. İlgili değerin alt sınırı, Türk Ticaret Kurumu tarafından belirlenir. Piyasa hareketlerinden etkilenmeyen bu değer, alım ve satım sırasında değişiklik gösterebilir. Bu değere, ödenmiş sermaye miktarını hisse sayısına bölerek ulaşılır. Nominal değerin şirketler tarafından kolay bölünebilir rakamlar üzerinden belirlendiği gözlemlenir. Bu sayede pay ve değer hesaplaması hissedarlar için son derece pratik bir hâle gelir.
Mevzuatta belirlenen oranlar dâhilinde Sermaye Piyasası’nda işlem gören araçlar üzerinden komisyon alınır. Alım ve satım sırasında ödenen bu oranın belirlenmesinde tercih edilen aracı kuruluş önem arz eder. Borsa payı komisyon oranı, aracı kuruluşlara göre değişiklik gösterir.
Yetkili kurumlar tarafından belirlenen alt ve üst limitler de bahsi geçen oranın belirlenmesinde önemli bir etkendir. Hisse senedi alım satım işlemlerinde uygulanan bu orana yasal BSMV ve borsa payı da eklenir. Dolayısıyla işlem sırasında elde edilen kâr oranında ilgili komisyonla birlikte ödenen diğer paylar da göz önünde tutulur.
Benchmark nedir sorusuna kısaca “ölçüt” olarak yanıt verilebilir. Bu terim, Türkçede kıyaslama anlamına gelen benchmarking eylemi ile ilişkilidir. Söz konusu terimin anlamına değindikten sonra “Benchmark (ölçüt) ne işe yarar?” sorusunun cevabı verilebilir.
Benchmark, referans noktasını belirlemek amacıyla kullanılır. Bir işletmenin gelişmesi için seçtiği bir rakiple kendini kıyaslamasını temel alan metottur. Bu işlem, piyasada rekabet gücünü artırmak için kullanışlı bir yöntemdir. Ancak ilgili yöntemin sonuç verebilmesi için kıstas alınacak işletmenin doğru belirlenmesi gerekir.
Benchmarking yöntemi, temelde dört aşamadan oluşur. Bunlar sırasıyla şu şekildedir:
Planlama aşamasında ilk olarak işletme ya da organizasyon içerisindeki eksikler tespit edilir. Ardından eksiklerin giderilmesi için izlenebilecek yol haritaları oluşturulur. Son olarak ise oluşan çözüm yolları üzerine yoğunlaşılır.
Örnek seçimi aşaması, benchmark araştırması olarak da ifade edilebilir. Bu aşamada kıyaslamanın yapılacağı benchmark (ölçüt) işletme seçilir. Bu seçim sırasında dikkat edilmesi gereken iki unsur vardır. Biri; seçilen işletme ile benchmarking yapan organizasyonun sektör, iş gücü, bulundukları pazar ve benzeri açılardan yakın olmasıdır. Diğeri ise seçilen ölçüt işletmenin gerçekten de iyi yönetiliyor olmasıdır. Seçimin ardından söz konusu işletmeyle iletişime geçilir ve iş birliği yapılır.
Üçüncü aşama, benchmark analizidir. Performans artırıcı uygulamalar işletmeye adapte edildikten sonra birtakım karşılaştırmalar yapılır. Ardından analizler doğrultusunda çıkan sonuçlar değerlendirilir.
Benchmarking metodunun son aşaması ise uygulamadır. Bu, benchmarking yolculuğunun en önemli aşamasıdır. Çünkü bu aşamada işletme imajının ve tüm çalışanların yeni uygulamalara adapte olması gerekir. Tüm adımlar doğru şekilde takip edildiğinde bu yöntem başarıyla sonuçlanır.
Benchmark (ölçüt) nasıl kullanılır sorusuna cevap vermek için yöntemin alt başlıklarını bilmek ve bunlardan birini seçmek gerekir. Benchmarkingin birbirinden farklı versiyonları bulunur. Bunlar; süreç, performans ve stratejik benchmarking şeklinde isimlendirilir.
Süreç benchmarking, organizasyonların iş yapış şeklini model alır. Bu yöntem; müşteri şikayetleri, faturalama, sipariş alma ya da iş başvurularının kabulü gibi süreçler için kullanılır. Performans benchmarking ise işletmenin pazar içindeki konumunu belirler. Fiyat, etnik özellikler, yan hizmet ve güvenirlik gibi unsurları belirleme noktasında faydalıdır.
Stratejik benchmarking daha geniş pencerelidir. Sadece kendi sektörüne odaklanmaz. Herhangi bir şirketin başarı hikayesinden kendine bir yol haritası oluşturabilir. Siz de işletmeniz için bu yöntemlerden birini ya da farklı alanlarda olmak şartıyla üçünü birden kullanabilirsiniz.
Hem dünyadan hem ülkemizden benchmark örnekleri vermek mümkündür. Henry Ford, bu yöntemi ilk kullanan kişilerden biridir. Ziyaret ettiği bir fabrikada gördüğü yürüyen bant sistemini otomobil yapımına entegre etmiştir. 1980’lerden sonra başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere tüm Batı ülkelerini etkisi altına alan yöntem, zamanla Türkiye’de de uygulanmaya başlamıştır.
Sabancı Holding, Türkiye’de bu yöntemi kullanan şirketlerden biridir. Holding bünyesinde yer alan Beksa, Brisa, Dusa, Kordsa ve Olmuksa işletmeleri 1997’de BENCHSA adlı bir çalışma grubu kurmuştur. Bu grup, benchmarking sürecini ve dolayısıyla işletmelerini geliştirmek için çalışmalar yapmaktadır.
Hisse senedi terimleri arasında yer alan baz fiyat tanım itibariyle de hisse senedine ilişkin işlemlerden hesaplanmaktadır. Baz fiyat, hisse senedinin bir diğer ifade ile payın ilgili seans içerisinde göreceği işlemlerdeki alt fiyatının ve üst fiyatının belirlenmesinde esas alınan fiyat olarak ifade edilmektedir.
Baz fiyat ile; hisse senedinin gün boyunca göreceği işlemlerde belirlenecek alt fiyat ve üst fiyat limitlerinde esas alınan fiyat anlaşılmaktadır. Mevcut günden bir gün önceki işlem günündeki kapanış fiyatı esas alınarak baz fiyatı hesaplaması yapılmaktadır. Hesaplamada esas alınan fiyat ilgili günden bir önceki işlem günü kapanışıdır.
Hisse senedinin ilgili günden bir önceki gününde gerçekleşmiş olan ve kayıt altına alınan ilgili işlemlerin ağırlıklı ortalama fiyatının en yakın olan fiyat adımına yuvarlanması sayesinde bulunmaktadır. Bu noktada öne çıkan bir başka önemli kavram ise, fiyat adımıdır. Her hisse senedinin fiyatı için bir seferde gerçekleşebilecek en küçük fiyat değişimine ise fiyat adımı denmektedir. Yukarıda belirtilen hesaplama tekniği bazı durumlarda ise yetkililerin görevlendirdiği müdürlüklerce gerçekleştirilmektedir. Bu duruma örnek vermek gerekirse, sermaye artırımı ve temettü söz konusu olduğunda ilgili baz fiyatının tespitinin yapılması için müdürlük görevlendirmesi yapılmaktadır. Görevlendirmeyi yapan kişi Borsa Başkanı olmakla beraber; görevlendirdiği müdürlüğün baz fiyatını belirleme yetkisi olmaktadır.
Borsa Başkanı tarafından baz fiyatı üzerine verilen kararlara bakıldığında ise, baz fiyatının farklı şekilde tespitini yapabildiği gibi; ilgili fiyatın marjını bir süre için ve/veya belirli bir süreç için serbest bırakabilmesi de mümkündür. Baz fiyatı belirlemesi ve ilgili fiyatın serbest bırakılması kararında da Borsa Başkanı aktif rol almaktadır. Borsa Yönetim Kurulu, Pazar içerisindeki geçerli olan fiyatın marjını farklı oranlarda da belirleyebilmektedir. Ayrıca baz fiyat olarak, Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası bünyesinde açılış öncesinde belirlenmiş olan denge fiyatını alabilmektedir.
Hisse senedinin gerek baz fiyatının belirlenmesinde gerek serbest bırakılmasında işlemler farklılaşmaktadır. Bir önceki işlem günündeki kapanış fiyatının baz fiyat olarak belirlendiği veya serbest bırakıldığı durumlarda kullanıcıların bilmesi gereken bazı hususlar vardır. İlgili hususların farklılaşmasının nedeni işlem türünün her bir baz fiyatı hesaplamasında farklı olmasından kaynaklanmaktadır. İşlem yöntemine göre baz fiyatının belirlenmesinde öne çıkan hususlar şöyledir:
Hisse senedi ile ilgili önemli kavramlardan bir diğeri olan referans fiyat ise, baz fiyatın oluşmasına kadar kullanılan fiyat olarak bilinmektedir. Referans fiyat tanım olarak, bir payın bir başka ifade ile hisse senedinin işlem yapılabileceği en üst limiti ve en alt limitlerinin belirlenmesi hususunda esas alınmayan fiyat olarak bilinmektedir.
Ayrıca referans fiyat dendiğinde, sermaye artırımı süresince temettü ödemesi ile ilgili herhangi bir belirli durum olmadığında baz fiyat oluşana dek kullanılan fiyat ifade edilmektedir. Referans bir değer olarak öne çıkan referans fiyatının hesaplanmasında üyelerin payı büyüktür. Bir diğer ifade ile, ilgili durumda referans fiyatı üyeler belirlemektedir.
Ekonomi ve bankacılık alanlarında terimlerden sıklıkla yararlanılır. Borç ödeyememezlik riski de bu terimlerden biridir. Bu ifade kimi zaman default risk olarak da kullanılır. İsminden de anlaşılacağı gibi bu terim, verilen bir borcun geri ödenmemesi ihtimalini ifade eder. Geri ödeyememezlik riskinin daha iyi anlaşılabilmesi için ise borç kavramının incelenmesi gerekir.
Borç, en dar anlamı ile bir kişinin ödemekle yükümlü olduğu parasal değerdir. Kimi durumlarda borcun ödenmesi için belirlenmiş bir süre bulunurken kimi durumlarda ise tarih belirsizdir. Ancak her iki durumda da verilen paranın geri ödenmesi beklentisi mevcuttur.
Çeşitli sebepler, verilen borcun geri alınamamasına neden olabilir. Borç veren kişinin parasını kaybetmesi ile sonuçlanan bu durum, özellikle ekonomik faaliyetleri risk üzerine kurulu banka ve sigortacılık gibi iş kolları için büyük öneme sahiptir. Bu sebeple verilen paranın alınamaması ihtimali, ekonomide geri ödenmeme riski olarak ifade edilir ve hesaplanır. Borcun ödenmemesi durumu, “temerrüt” kavramı ile de ifade edilir. Bu sebeple temerrüt olasılığı da borcun ödenmemesi riskini ifade etmek için kullanılan bir diğer tabirdir.
Borçları ödeyememezlik riski, özellikle bankacılık alanında büyük bir öneme sahiptir. Bu sektör, borç verilen paranın belirli bir vadenin sonunda faiziyle geri alınması üzerine kuruludur. Her durumda olduğu gibi bankacılıkta da verilen borcun yani kredinin geri ödenmeme riski mevcuttur. Borçları ödeyememezlik riski, bankacılık alanında kredi riski şeklinde de ifade edilebilir.
Kredi riskinin hesaplanması bankalar için oldukça büyük bir öneme sahiptir. Bu risk analizi ile borcun ödenmeme ihtimali hesaplanarak kişilere kredi verilip verilemeyeceğine karar verilir. Bu riskin yüzdesi arttıkça bankalar farklı önlemlere başvurarak kendilerini koruma altına almaya çalışır ya da kredi vermekten kaçınır.
Temerrüt olasılığının özellikle borç veren üzerinde birtakım etkileri bulunur. Bu riskin hesaplanması borç verenin kendini koruması açısından son derece büyük bir öneme sahiptir. Eğer borç veren için ödenmeme riski yüksekse buna karşılık olarak çeşitli önlemler alınabilir. Örneğin, bankalar için kredinin ödenmeme ihtimali yüksek ise risk azaltım tekniklerine başvurulabilir. Bu teknikler, çeşitli kanun ve mevzuatlar ile belirlenir. Bu kurallara uygun olarak bankalar, borca karşılık teminat ya da sigortalama gibi işlemlere başvurarak riski azaltmaya çalışır.
Birincil piyasalar, şirketlerin öz sermaye ve menkul kıymetlerini halka ilk arz ettikleri markete verilen isimdir. Kamu kurum ve kuruluşları ile şirketler halka açılmaya karar verdiğinde ilk arzı birincil piyasalarda yapar.
Şirketler paylarını veya tahvil, varant, kira senedi gibi tüm sermaye piyasası araçlarını halka arz edebilir. Halka arzlarda belirli koşulların gerçekleştirilmesi gerekir. Bu koşulları Türkiye’de Sermaye Piyasası Kurulu düzenler. Şirket, halka arza karar verdikten sonra bu arz türünün nasıl olacağı yönetim kurulu kararıyla belirlenir. Halka arz etme kararı, koşullara bağlı olarak verilir.
Bir şirket, güncel sermayesini temsil eden payların bir kısmını ortaklık satışı şeklinde halka arz edebilir. Bunun yanı sıra anapara artırımı yoluna giderek var olan paydaşların öncelik haklarını kısıtlar. Yönetim kurulları bu yöntemlerden birisini veya her ikisini de uygulamaya karar verebilir. Her iki durum da şirkete yeni ortaklar gelmesi anlamını taşır. Daha önceden piyasaya herhangi bir arz sürmemiş olan bir anonim ortaklık bu işlemi ilk kez uyguladığında buna “Halka Açılma” denir. Önceden paylarını halka arz etmiş ortaklıklar, paylarını tekrar halka arz edebilir. Buna da “İkincil Halka Arz” denilir.
Anonim ortaklık piyasaya ilk kez neyi arz ederse etsin bu hisselerin tamamı birincil piyasada işlem görür. Bunun en önemli nedeni piyasaya ilk kez giren hisselerle uzun süredir iniş çıkışta olan diğer payların farklı dinamiklerle değerlenmesidir. Birincil piyasada payların değerinin borsadaki dinamikler nedeniyle iniş çıkışa uğraması gibi hareketlilik söz konusu değildir. Birincil arz katmanına “Yeni İhraç Piyasası” da denir. Şirketler ve kurumlar bu arz yoluyla yeni hisseler satarak sadece yatırım sermayesini artırır. İlk arzda piyasaya çıkmış hisselerin satışı yoluyla sermaye artırılma sürecinin tamamına “yüklenim” denir. Hisseler birincil katmanda satıldıktan sonra ikincil piyasaya geçer. Birincil piyasada tükenen hisseler ikincil piyasaya geçer. Böylelikle bu hisseler tüccarlar tarafından alınıp satılmaya başlar.
Birincil piyasa nedir sorusunun yanıtı yapılan işlemlerle de verilebilir. Birincil piyasaların ana işlemi bir menkul kıymetin ilk kez arz edilmesidir. Bu arzda şirketin bizzat bulunmasına gerek olmaz. Satışın bir banka veya aracı kurum ile yapılması birincil piyasalardaki işlem için yeterlidir. Hisse senedi gibi bir yatırım aracının ilk defa piyasaya sürülüp satılması da birincil piyasa işlemidir. Birincil piyasa işlemleri arasına kurum arzları da girer. Devlet iç borçlanma senetlerinin Hazine Müsteşarlığı tarafından ihale ile satışı bu arzlar arasında yer alır.
Birincil piyasa örnekleri arasında şirketlerin ilk arzları bulunur. Kendi sektörünün lider konumundaki birçok şirket gibi Facebook da sermaye artırımında bulunmak için birincil piyasada halka arza gitmiştir. Teknoloji sektörünün önemli şirketlerinden birisi olan Facebook, 2012 yılında halka arz başlatmış ve bu yolla 16 milyar ABD doları toplamayı başarmıştır.
Birincil piyasalarda devlet tarafından ihraç edilen senetler de bulunur. Bu senetlere DİBS kısaltmasıyla “Devlet İçi Borçlanma Senedi” adı verilir. Bu senetlerde genellikle Türk lirası cinsinden ihracat olur. Bir yıldan kısa vadeli olan DİBS’lere “Hazine Bonosu” ismi verilir. Vadesi bir yıldan uzun olan senetler “Devlet Tahvili” olarak adlandırılır. Bu senetler T.C. Hazine ve Maliye Bakanlığı güvencesindedir. Birincil piyasalarda arza sunulan bu senetler yüksek likidite değerine sahip olduğu için dönemsel nakit akışını sağlar. Vade sonunu beklemeden geçerli piyasa koşullarına göre vergi avantajlı olarak nakde çevrilebilir.
Boğa tuzağı, küçük yatırımcıları yanıltmak amacıyla kurgulanan bir piyasa manipülasyon hareketidir. Bu hareket, pazarda sahte bir düşüş ve sonrasında refah eğilimi yaratılmasına dayanır. Manipülasyonun temel amacı, acemi yatırımcıların büyük sermayedarların ellerinde bulunan hisseleri fahiş fiyatlarla satın almalarını sağlamaktır.
Boğalar, rakiplerine saldırırken boynuzlarını aşağıdan yukarıya doğru savurur. Boğa piyasası tuzağı adını bu saldırı biçiminden alır. Manipülasyon kurgulanırken aşağıdan yukarıya doğru sahte bir ivme yaratılır. Söz konusu hareket, küçük yatırımcıların psikolojik davranışlarını harekete geçirmeyi hedefler. Manipülasyon başladığında hisse senetleri ve diğer finansal varlıklarda düşüş gerçekleşir. Bu düşüş, acemi yatırımcıları finansal varlık edinmeye teşvik eder. Ancak bu varlıkların satın alınması manipülatif hareketi kurgulayan sermayedarların kâr edinmesiyle sonuçlanır.
Piyasa hareketleri grafik üzerinde denge çizgisiyle gösterilir. Boğa tuzağı bu çizgi takip edilerek anlaşılabilir. Kısa aralıklar ile aşağı yukarı hareket eden çizgiler boğa piyasası koşullarının başladığını gösterir.
Borsada boğa tuzağı gerçekleşirken başlangıçta ani fiyat değişiklikleri söz konusu olmaz. Acemi yatırımcılar bu durumda rutin bir piyasa hareketinin gerçekleştiğini düşünebilir. Manipülasyon gerçekleşirken başlangıçta fiyat aralığı yukarı doğru kırılmaz. Çizginin stabil kaldığı yer direnç noktası olarak kabul edilir. Bu nokta aşıldıktan sonra hisselerde bir düşme eğilimi gerçekleşir. Piyasada boğa tuzağı koşullarının mevcut olduğunu gösteren başlıca hareketler şunlardır:
Boğa tuzağı profesyonelce kurgulanan bir manipülatif harekettir. Bu koşulları başlangıçta fark etmek zor olabilir. Böyle bir durumda yatırımları korumak için aceleci davranmamak gerekir. Hisse değerlerinin düşüşü ve stabilite hâli, kârlı bir yatırım olanağı gibi görünebilir. Buna karşın manipülatif hareketler küçük yatırımcıların zarar etmesi için özel olarak planlanır.
Zarar eden yatırımcıların ellerindeki varlıkları satmaya başlaması boğa tuzağının ilk aşamasıdır. Bu safhada piyasada belli bir hareketlilik fark edilir. Toplama işlemi tamamlandığında küçük yatırımcıların alım dalgasına girmesi beklenir. Yaratılan suni düşüş bu aşamada sona erer ve sahte bir stabilite oluşur. Acemi yatırımcıların zararı ise hacim artışı ile birlikte başlar. Bu safhadan sonra, pazardaki doygunluk oranı geliştiği için hisselerde sert düşüşler gerçekleşir.
Fiyat aralığı konsolidasyonu boğa tuzağının hayati aşamalarından biridir. Bu konsolide olma hâli piyasada geçici bir olumlu hava yaratır. Küçük yatırımcılar genellikle bu atmosfere göre hareket ederek hisse alım eğilimine girer. Söz konusu eğilim gerçekleştiğinde ise büyük sermayedarların planladığı manipülasyon amacına ulaşmış olur.
Düşüş trendi, yukarıda bahsedilen olumlu hava gerçekleştikten sonra başlar. Acemi yatırımcılara satılan hisseler bu aşamada değer kaybeder. Sermayedarların elinde bulunan varlıklar ise söz konusu hareketlerden dolayı değerlerini artırır.
Boğa tuzağı piyasa grafiklerinde mum veya şamdan olarak adlandırılan çizgilerin görülmesiyle anlaşılır. Belirli aralıklarla fiyat hareketliliği olduğunda oluşan grafikler bu şekilde adlandırılır. Söz konusu durumu rutin piyasa hareketliliğinden ayırt etmek için ani yükseliş ve düşüş trendlerini beklemek gerekir.
Bayrak çizgileri boğa tuzağı formasyonunun ayırt edici bir parçasıdır. Fiyatlarda ani bir yükseliş ve ardından yavaş seyirde düşüş gerçekleştiğinde grafikte bu çizgiler oluşur. Söz konusu çizgiler görüldükten sonra ani yükseliş başlar. Çizgilerin grafikte stabile yakın bir seyirde olması da kritik noktadır. Manipülasyonun yanıltıcı tarafı bu geçici stabilite hâlidir. Böyle bir durumda hisse alım-satımlarını durdurarak varlıklarınızı manipülatif hareketlere karşı koruyabilirsiniz.
Bir yatırım menkul kıymetinin yani hisse senedinin betası (β), tüm piyasaya göre getiri oynaklığının ölçümüdür. Beta katsayısı, risk ölçüsü olarak kullanılır. Beta katsayısı yüksek olan bir şirketin riski ve beklenen getirisi daha fazladır.
Beta, bir bütün olarak piyasaya kıyasla bir menkul kıymetin ya da portföyün sistematik riskinin ölçüsüdür. Sistematik risk ile varlıklar için beklenen getiri arasındaki ilişkiyi tanımlayan sermaye varlık fiyatlandırma modelinde (CAPM) kullanılır. CAPM hem bu varlıkların riskini hem de sermaye maliyetini göz önünde bulundurarak menkul kıymetleri fiyatlandırmak ve varlıkların beklenen getirilerine ilişkin tahminler oluşturmak için tercih edilen bir yöntemdir.
Bir menkul kıymetin veya yatırım portföyünün genel piyasadaki hareketlere duyarlılığının ya da korelasyonunun ölçüsü, “Borsada Beta katsayısı nedir?” sorusunun cevabıdır. Bireysel menkul kıymetin/portföyün getirilerini genel piyasanın kazançları ile karşılaştırarak istatistiksel bir risk ölçümü elde edilebilir. Bu sayede piyasaya atfedilebilecek risk oranı belirlenebilir.
Borsada Beta’nın anlam taşıması için hisse senedinin hesaplamasında kullanılan kıyaslama ile ilgili olması gerekir. Peki beta katsayısı nasıl hesaplanır? Beta katsayısı hesaplanırken incelenecek alanların verilerinin farklı olmasının sebebi, tahmin seçeneğinin fazlalığından kaynaklanır. Dikkate alınan dönemin süresi gibi faktörler, farklı bir tablo çizebilecek ve çeşitli sonuçlar doğurabilecek olan beta hesaplamasına dâhil edilir.
Hesaplama işlemi için MS Excel programı tercih edilebilir. Bu işlem, son derece kolaydır. Katsayının bulunabilmesi için analiz edilen şirketin geçmişe dayalı art arda gelen hisse fiyatlarının bilinmesi gerekir. Üç Beta formülü vardır. Bunlar; varyans/kovaryans yöntemi, MS Excel’de eğim işlevi ve regresyon formülü olarak sıralanabilir. “β = Piyasa Getirisinin Hisse Senedi Getirisi ile Kovaryansı/Piyasa Getirisinin Varyansı” formülü sayesinde hesaplama yapılabilir.
Beta katsayısı yorumlama birçok değişkene bağlıdır. Beta katsayıları negatif ya da pozitif olabilir. Bu katsayı, yordayıcı değişkendeki her 1 birimlik değişim için sonuç değişkenindeki değişimin derecesidir. T testi ise beta katsayısının sıfırdan önemli ölçüde farklı olup olmadığını değerlendirir. Söz konusu katsayı istatistiksel olarak anlamlı değilse değişken sonucu önemli ölçüde tahmin etmez.
Beta katsayısı anlamlıysa bu değerin işaretini incelemek gerekir. Beta katsayısı pozitif ise yorum ve yordayıcı değişkendeki her 1 birimlik artış, sonuç değişkeninin ilgili katsayı kadar artacağını ifade eder. Beta katsayısının negatif olması ise yorum ve yordayıcı değişkendeki her 1 birimlik artış için sonuç değişkeninin katsayının değeri kadar azalacağını belirtir.
Şirketler, yeni hisse senedi ihraç ederek finansman ihtiyaçlarını karşılamayı amaçlar. Bu yöntem, şirketin yeni bir yatırım yapması ya da mevcut borçlarını hafifletmesi için tercih edilebilir. Hisse senedi ihracı, genellikle halka arz ile kolayca gerçekleştirilebilir. Halka arz, hisse senetlerini satışa çıkardığını ilan eden bir şirketin çok sayıda yatırımcıya kuruluşa ortak olmaları için yaptığı çağrıdır. Hisse senedi ihracı bazı durumlarda ise halka arz edilmeden de yapılır.
Halka arz edilmeksizin yapılan satışlarda kişiler, aracılık hususunda yatırımcı kuruluşlardan yardım alır. Halka arza aracılık faaliyetleri, bakiyeyi yüklenim belgesine sahip olan kurumlar veya yatırım bankaları tarafından gerçekleştirilir. Bu faaliyetlerde ise bakiyeyi yüklenim terimiyle sıkça karşılaşılır. Bakiyeyi yüklenimde aracı kurum, halka arz sürecinde satılmayan finansal enstrümanların tümünü satın almayı garanti eder. Bakiyeyi yüklenim nedir sorusunun cevabı bu şekilde açıklanabilir.
Bakiyeyi yüklenimde aracı kurum, sermaye piyasası araçlarının halka arz yoluyla satılmayan kısımlarının tamamını satın alacağını beyan eder. Süreç, bir aracılık sözleşmesi ile resmî hâle getirilir. Sözleşme ise hisse senedi ihraç eden kişiler ve yatırımcı kuruluşlar arasında gerçekleşir.
Yatırımcı kuruluş, satın alma beyanını belirli bir ücret ya da komisyon karşılığında verir. Bu durumda yatırımcı kuruluş, söz konusu olan sermaye aracının satılmaması için çaba sarf etmiş olur. Aynı zamanda bu riski, bekleme ücreti adı verilen belirli bir miktar karşılığında üstlenir.
Halka arz, pek çok firmaya ve kişiye önemli bir finans kaynağı sunar. Bunun yanı sıra şirketlerin yönetimlerinin, prestijlerinin ve itibarlarının gelişmesine de katkı sağlar. Şirketlerin halka açılması, sermaye piyasalarının derinleşmesine yardımcı olur. Özellikle aracı finansal kuruluşların faaliyetleri de halka arz süreçlerinin başarılı bir şekilde sürdürülmesinde rol oynar. Aracılık faaliyetinde bulunan kurumlar, halka arz sürecinin tümünde aktif bir şekilde çalışır. Bir kurumun danışmanlık yaptığı şirkete, halka arz fiyatlarının ve miktarının belirlenmesi konusunda bilgi vermesi gerekir. Güvenilir aracı kurumlar hem halka arz edilen şirketlerin hem de yatırımcıların ihtiyaçlarını kolayca karşılar.
Aracılık yüklenimi, halka arz faaliyetlerini yürütmesinin yanı sıra şirketlere pek çok fayda da sağlar. Aracılık yüklenimi türleri, piyasada çok fazla tanınmayan şirketlerin ilk pay satışında oluşabilecek talep eksikliğini ortadan kaldırır. Bunun yanı sıra işlem geçmişi bulunmayan ve bilgileri halk tarafından özümsenmemiş olan ortaklıklara da fayda sağlar. Böylece pek çok yeni şirket, büyüme konusunda daha özgüvenli bir şekilde hareket eder.
Başlangıç sermayesi, en kısa tanımıyla bir kişinin yeni bir şirket kurmak için ihtiyaç duyduğu para veya meblağdır. Kişi, şirketin kuruluş sürecinde ve sonrasında gelir elde edene kadar bu başlangıç sermayesini kullanır. “Başlangıç sermayesi nedir?” sorusuna daha geniş kapsamlı cevap vermek de mümkündür.
Başlangıç sermayesi; işin başında ekipman almak, çalışanlara ödeme yapmak, kira/fatura vb. giderleri karşılamak için gerekli olan kaynaktır. Bu kaynak, farklı yollardan elde edilebilir. Bu nedenle birkaç alt türe ayrılır. Bu türlerden ilki, kitle fonlamasıdır. Bu sermaye türünde işletme sahibi, geniş bir fon sağlama havuzundan yararlanır. Hisse bazlı ve ödüle/bağışa bağlı kitle fonlaması olarak ikiye ayrılan bu yöntem, düşük risklidir.
Bir diğer sermaye bulma yolu, iş kredisi çekmektir. Ticari girişimler için çeşitli kredi seçenekleri mevcuttur. Yeni işletmelerin faaliyetlerini bu kredilerle finanse etmeleri mümkündür. Son olarak risk sermayesi de tercih edilebilecek bir başka seçenektir. Gelecek vaat eden girişimlerin faydalanabileceği bu sermaye türündeki finansman, melek yatırımcılar tarafından sağlanır. Öz sermaye veya hisse karşılığında yapılan yatırımlar da bu kategoriye girer.
Yeni girişimcilerin bütçelerini doğru kullanabilmeleri için başlangıç sermayesini hesaplamaları önemlidir. Bu hesaplama için öncelikle sektöre göre fazla değişiklik göstermeyen genel harcamaları göz önüne almak gerekir. Bu harcamalar şu şekilde sıralanabilir:
İşinizin dâhil olduğu sektöre göre bu harcamaların artma ihtimali oldukça yüksektir. Örneğin; iş kurma sürecinde isim hakkı bedeli, dijitalde var olmak için web sitesi ve SEO uzmanı ücreti gibi farklı harcamalarla karşılaşmanız mümkündür. Yapmanız gereken, tüm bu harcamaların ne kadar tutacağını hesapladıktan sonra bulduğunuz rakama %15 eklemektir. Çünkü genellikle girişimciler, planladıkları sermayenin %15 daha fazlasına ihtiyaç duyar. Zira hesaplama sırasında atladığınız detaylar olabilir veya işler planladığınız gibi gitmeyebilir.
İş kurma sermayesinin ardından 1 yıllık bütçenizi de hesaplamanızda fayda vardır. İşletmelerin ilk 1 yılı zorlu geçebilir. Dolayısıyla kâra geçene kadar ayakta kalabilmek için de ayrı bir sermaye hazırlamanız iyi olur.
T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, girişimcilere farklı destek programları sunar. Bu programlardan ilki, geleneksel girişimcilere verilen başlangıç sermayesi desteğidir. Üstelik geri ödemesiz olan bu desteği almanın tek şartı, geleneksel girişimci eğitimini tamamlamış olmaktır.
İleri girişimci destek programı, stratejik öncelikler doğrultusunda belirlenen sektörler için geçerlidir. Bu destekten de ilgili eğitimi tamamlamış olanlar ve KOSGEB’in belirlediği İleri Girişimci Programı Faaliyet Konuları Tablosu’nda yer alan sektörlere dâhil işletme sahipleri yararlanabilir.
Bu iki programın yanı sıra yarışa ve ödüle dayalı destekler de mevcuttur. Ayrıca KOBİ finansmanları, mikro ve küçük işletmelere sunulan hızlı destek programları ve AR-GE alanında faaliyet gösteren şirketlere yapılan yardımlar da mevcuttu. Tüm bu destekler arasından en avantajlı programı seçerek işletmenizi kurmanız ve büyütmeniz mümkündür.
Yatırıma yeni başlayan pek çok kimse, “BIST 30 nedir?” sorusunun cevabını merak eder. Bu soruya; “Borsa İstanbul’da işlem gören en değerli otuz şirketi ifade eden gösterge” yanıtını vermek mümkündür. Borsa İstanbul’da işlem gören, hacim ve piyasa değeri bakımından en yüksek şirketlerin hisse senedi başarımlarının ölçülmesiyle BIST 30 endeksi belirlenir.
BIST 30 hisseleri; şirketlerin dolaşımdaki paylarının piyasa değeri ve günlük ortalama işlem hacimleri doğrultusunda büyükten küçüğe doğru sıralanır. Bu liste, her üç ayda bir yeniden belirlenir. BIST 30 şirketleri, girişim sermayesi yatırım ortaklıkları arasında yer alan liste başı kuruluşlardır.
BIST 30 – BIST 100 farkını oluşturan faktör, endeks ve pay oranlamasıdır. BIST 100 endeksi, pay piyasasının temel ölçütüdür. BIST 30 grafiğinde yer alan şirketler aynı zamanda BIST 50 ve 100 endekslerine de dâhildir.
BIST 30 ne demek sorusuna yanıt bulan yatırımcılar için bir diğer merak konusu da bu göstergenin hisse senedi fonunun ne olduğudur. Bu fon, yatırımcıların birikimlerinin büyük şirketlerin hisse senetleriyle çeşitlendirerek uzun vadede kâra geçmesini sağlayan bir mevduat aracıdır. Borsadaki fırsatları değerlendirerek tasarrufu artırmayı ve kazanç sağlamayı hedefler. Endeks fonundaki toplam miktarın büyük bir bölümü göstergedeki paylara yatırılır. Fonun yatırım amacı, söz konusu göstergedeki artış kadar kâr elde etmektir.
Pek çok yatırımcı tarafından merak edilen BIST 30 nasıl alınır sorusuna yanıt olarak verilebilecek birkaç yöntem söz konusudur. Tüm bankalarda borsa yatırım fonu satışı mevcuttur. Kaynağı; bankalar ya da aracı kurumlar üzerinden, öncelikle yatırım hesabı açarak alabilirsiniz. Üstelik bankaların danışmanlık hizmetinden yararlanarak risk ve getiri tercihlerine uygun şekilde yatırım yapmak mümkün olur.
BIST 30, Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası (VİOP) ya da Futures aracılığı ile satın alınabilir. BIST 30 canlı grafiğini takip ederek yatırım yapacağınız endeks hakkında güncel bilgi sahibi olabilirsiniz. Yatırımcıların fonla ilgili görüş ve deneyimlerini ise BIST 30 yorumlarına göz atarak incelemek mümkündür.
BIST 30 hisseleri, borsada işlem gören en değerli paylardır. BIST 30 hisseleri listesindeki şirketler A, B, C, D şeklinde bir gruplandırmaya tabi tutulur. Şirketlerin hangi gruba dâhil olacağını belirleyen başlıca faktör, fiilî dolaşımdaki pay miktarıdır. A ve B gruplarına dâhil olan hisse senetleri, dolaşım payı ve piyasa değeri en yüksek şirketlere aittir. Bu gruptaki hisseler, alıcılar için getirisi oldukça yüksek yatırım araçlarıdır.
BIST 30 en ucuz hisseler, C ve D grubundaki şirketlere aittir. BIST 30 endeksi hesaplanırken A ve B grubuna dâhil olan hisseler değerlendirilir. C ve D grubu hisseleri, işlem hacimlerinin düşük olması nedeniyle daha riskli yatırım araçlarıdır. C ve D grubu hisselerin endeks değerlendirmesine katılabilmesi için A ya da B grubuna yükselmesi gerekir. Mevcut durumlarında değişiklik olmadığı takdirde BIST 30 endeksi hesaplamasına katılmaları mümkün olmaz.