Midas’ı indirmek için QR kodu taratın
Belirli bir finansal menkul kıymetin gün içinde borsada kaydettiği son değer kapanış fiyatı olarak adlandırılır. Söz konusu rakam, gün sonunda yatırım için belirlenen son noktadır. Kapanış fiyatı nedir sorusunun cevabını bilmek borsa hareketlerini doğru analiz edebilmek açısından oldukça önemlidir.
Varlıklar, borsada işlem görürken gün içerisinde sürekli olarak gerçekleşen değişimlerden etkilenir. Bu sebeple, market hassasiyetini ölçmek ve doğru yatırımlar yapmak için borsa kapanış fiyatı nedir sorusunun cevabını kavramak gerekir. Söz konusu seansta gerçekleşen işlemin olmaması hâlinde ise emir ve öncelik kurallarına bağlı olarak gerçekleştirilen son aşama kapanış fiyatını belirler.
Kapanış fiyatı, yatırımcıların bir varlığın uzun vadeli performansını değerlendirirken referans alacağı ve söz konusu menkul kıymetin durumunu ölçerek yararlanacağı veridir. Borsada işlem gören her varlığın; açılış, minimum ve maksimum fiyatları ile birlikte kapanış fiyatları da piyasa tarafından bildirilen önemli göstergelerdendir. Bu açıdan önceki kapanış değerleri ile aynı günün açılış fiyatlarını karşılaştırmayı sağlamak bu kavramın en temel özelliğidir. Kapanış fiyatının özellikleri diğer kavramlarla birlikte uzun vadede analizler yapmayı da sağlar.
Kapanış seansı, tüm emirlerin aktarılması gereken zaman dilimidir. Aynı zamanda yeni emirlerin de herhangi bir eşleşme yapılmadan sisteme kabul edildiği süreçtir. Söz konusu süre sonunda en yüksek miktarda işlemin gerçekleşmesini sağlayan tek bir fiyat seviyesi hesaplanır. Fon kapanış fiyatları, tüm bu işlemlerin hesaplanan tutar seviyesinde gerçekleştirildiği ve tek fiyat yöntemi ile çalışan kapanış seansında uygulanır. Fon kapanış saati, seans sonunda belirlenmiş olan fiyat ile sınırlı olarak sisteme yeni emirlerin girilebilmesini sağlar. Seans sonu, kapanış fiyatını belirleyen başlıca faktördür. Bu kavramla birlikte kapanış işlemleri nedir sorusu da detaylı şekilde cevaplanmış olur
Sürekli bir piyasada kapanış fiyatı hesaplanırken dikkate alınması gereken bazı hususlar mevcuttur. Söz konusu hesaplama, emir işlem fiyatlarına uygulanan marja göre yapılır. Kapanış seansında sermaye piyasasına girilen emir fiyatları, son işlem tutarının %3’ünden daha fazla olmamalıdır. %3 marj uygulanarak bulunan tavan değer en yakın aşağı fiyata yuvarlanır. Alt değer ise aynı şekilde en yakın yukarı fiyat adımına yuvarlanarak hesaplanır. Serbest paylı marjların kapanış seansında da son işlem fiyatı dikkate alınır ve %3 marj uygulanır.
Bir sermaye piyasası aracının kapanış seansına aktarılan emirlerde üst sınırdan daha yüksek fiyattan alımı veya alt seviyeden daha düşük satımı söz konusu olduysa %3 marj uygulanmaz. Bu gibi durumlarda kapanış fiyatı hesaplanırken ilgili seansın baz tutarına göre belirlenen ve gün içinde geçerli olan değişim sınırları uygulanır. Kapanış, günlük değişim limitleri geçerli kabul edilerek payın baz fiyatı esas alınarak hesaplanır.
Finans dünyasında şirketlerin doğru analiz edilebilmesi için kullanılan kavramlardan biri de konsolidedir. Özellikle çok sayıda bağlı ortaklığı bulunan büyük şirketlerde konsolide kavramı, mali tabloların yorumlanmasında kritik bir yer tutar. Bu yazıda konsolide ne demek, nasıl uygulanır, yatırımcılarla şirketler açısından ne gibi sonuçlar doğurur gibi sorulara cevap arayacağız ve konsolide kavramını tüm yönleriyle ele alacağız. Hazırsan finans dünyasında önemli yeri olan bu kavramı yakından tanımaya başlıyoruz!
Finans dünyasında konsolide kavramı, bir ana şirket ile ona bağlı ortaklıkların mali verilerinin tek bir bütün olarak sunulması anlamına gelir. Bu sayede, farklı tüzel kişiliklere sahip olsalar da aynı ekonomik grubun parçası olan şirketlerin finansal durumu topluca değerlendirilebilir. Bu yaklaşım, bir şirketler grubunun mali yapısını daha kapsamlı biçimde yansıtır. “Konsolide olmayan ne demek?” sorusu ise yalnızca tek bir şirketin, yani bireysel bir tüzel kişiliğin hazırladığı mali tabloları ifade eder. Konsolide olmayan tablolar, şirketin kendi performansına ışık tutsa da grup düzeyinde karar alırken eksik bilgi sunabilir. Dolayısıyla yatırımcıların ve uzmanların hangi verinin hangi tabloya ait olduğunu dikkatle analiz etmesi önem taşır.
Finansal raporlamada öne çıkan konsolide ve konsolide olmayan tablo kavramı önemlidir. Çünkü bir holdingin konsolide rakamları çok iyiyken holdingin konsolide olmayan mali durumu veya bağlı ortaklıklardan birinin durumu farklılık gösterebilir. Bu iki temel kavramı toparlamak gerekirse şu şekilde özetleyebiliriz:
“Konsolide etmek ne demek?” sorusunun yanıtı, finansal tablolarda birleştirme işlemine karşılık gelir. Bu işlemde bağlı şirketlerin mali verileri ana şirketin tablolarıyla bir araya getirilir, ancak grup içi alışverişler, borçlar ve satışlar gibi kalemler hesap dışı bırakılır. Amaç, şirketin gerçek ekonomik büyüklüğünü tam anlamıyla yansıtabilmektir. Konsolide etme işlemi, aynı zamanda muhasebe standartları doğrultusunda şeffaf ve düzenli bir finansal yapının oluşturulmasını sağlar.
“Konsolidasyon nedir?” dendiğinde akla yalnızca finansal tabloların birleştirilmesi değil, aynı zamanda bu sürecin sistemli bir şekilde yürütülmesi de gelmelidir. Ana şirketin sahip olduğu kontrol gücüne dayalı olarak bağlı ortaklıkların tüm varlık ve yükümlülükleri tek bir tablo setinde toplanır. Konsolidasyon, yatırımcının bir şirketi değerlendirirken sadece yüzeysel verilere değil, grup genelinin gerçek potansiyeline odaklanmasını sağlar. Ayrıca konsolidasyon terimi, borsada hisse fiyatlarının bir süre yatay seyretmesi anlamında da kullanılır.
“Konsolide gelir nedir?” sorusu, ana şirketin ve tüm iştiraklerinin dış müşterilere yaptığı satışlardan elde ettiği toplam geliri ifade eder. Konsolide gelir, bir şirket grubunun gerçek ekonomik büyüklüğünü ve pazar penetrasyonunu anlamak için kritik bir göstergedir. Bu hesaplamada grup içi satışlar çıkarılır, çünkü bunlar ekonomik olarak şirket grubunun toplam gelirini artırmaz. Örneğin, bağlı bir şirketin ana şirkete yaptığı 500 bin TL’lik satış, konsolide gelir içerisinde yer almaz. Konsolide gelir hesaplaması yapılırken ana şirketin ve bağlı şirketlerin tüm satış gelirleri toplanır, ardından şirketler arası işlemler düşülür. Böylece dış kaynaklardan elde edilen gerçek ciro ortaya çıkar. Daha detaylı bir açıklamayla konsolide gelir hesaplanırken şu adımlar izlenir:
Konsolide kar, grup şirketlerinin dış dünyaya yönelik faaliyetlerinden elde ettikleri net karı ifade eder. Bu hesaplamada da iç işlemler (grup içi karlar ve zararlar) dikkate alınmaz. Kar dağılımı yapılırken azınlık payları da ayrıştırılır; yani ana şirkete ait olmayan karlar ayrıca gösterilir. Konsolide kar, yatırımcılar için şirketin sadece bireysel başarısını değil, tüm grubun finansal sağlığını ölçme imkanı sunar. Bu nedenle özellikle halka açık şirketlerin finansal raporlarında sıkça öne çıkar.
“Konsolide bilanço nedir?” sorusunun yanıtı, bir ana şirketin ve ona bağlı şirketlerin tüm varlıklarını, borçlarını ve özkaynaklarını içeren toplu mali tabloyu ifade eder. Bu tablo hazırlanırken grup içi borç ve alacaklar karşılıklı olarak silinir. Konsolide bilanço, şirketler grubunun finansal gücünü ve risk seviyesini tek bakışta ortaya koyar. Yatırımcılar, kredi kuruluşları ve denetim otoriteleri açısından bu bilanço, şirketin genel büyüklüğü ve mali sağlığı hakkında kritik bilgiler sunar. Ayrıca yönetimsel karar süreçlerinde de önemli bir referans noktasıdır.
Konsolide olmayan bilanço ise yalnızca tek bir tüzel kişiliğin finansal durumunu gösteren tablodur. Bağlı ortaklıkların finansal verileri bu tabloda yer almaz, sadece yatırımlar kaleminde görünür. Bu bilanço türü, ana şirketin bireysel borçlarını, varlık yapısını ve özkaynak dağılımını analiz etmek için kullanılır. Örneğin temettü dağıtımı yapılacaksa konsolide bilanço değil, konsolide olmayan bilanço dikkate alınır. Ancak konsolide olmayan bilanço grup genelinin mali yapısını anlamak için yetersiz kalır. Bu nedenle her iki tablo türü birlikte değerlendirilmelidir.
Konsolide ne demek borsa açısından değerlendirildiğinde yatırımcılar için şeffaf ve bütüncül bilgi sunan bir raporlama biçimi olarak tanımlanabilir. Borsada işlem gören şirketler, Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) ve Borsa İstanbul düzenlemeleri doğrultusunda düzenli olarak konsolide finansal tablolar yayınlamak zorundadır. Çünkü yatırımcılar, yalnızca ana şirketin değil, tüm bağlı ortaklıkların performansını bilmek ister. Konsolide tablolar sayesinde şirketin toplam karlılığı, büyüme potansiyeli ve riskleri daha doğru şekilde analiz edilir. Bu da hisse değerlemesinde en kritik unsurlardan biridir.
Kayıtlı sermaye, şirketlerin sermaye artırımı hususunda yönetim kuruluna tanınan yetkinin tavanı olarak ifade edilmektedir. Şirketin esas sözleşmesindeki hükme dayanan şirketin ilgili pay senetlerinden çıkarabileceği tavan sermaye miktarı kayıtlı sermaye olarak adlandırılmaktadır. İlgili tanımdan hareketle, belirlenen tavan miktardan daha fazla sermaye belirlenmek istenirse şirketin esas sözleşmesi üzerinde değişiklik yapması gerekmektedir.
Bir diğer ifade ile, yönetim kurulu yetkisinin tavanını gösteren kayıtlı sermaye bir sınırdır. İlgili sınırın üzerinde bir sermaye miktarı belirlemesi için şirketlerin esas ana sözleşmesi bünyesinde değişikliğe gitmesi gerekmektedir. Yukarıdaki belirtilen tanımı daha net ifade etmek gerekirse, herhangi bir konu için harcama yapılacağı zaman şirketin yönetim kurulunun sermaye artırma hakkı mevcuttur. İlgili hak sayesinde şirketin yönetim kurulu sermaye artırımını gerçekleştirebilmektedir. İlgili sermaye, ele alınan üst limit diğer bir ifade ile çıkarılabilecek tavan sermaye miktarı şeklinde ifade edilmektedir.
Esas sermaye üstünden kayıtlı sermaye sistemi geçişi, Sermaye Piyasası Kanunu bünyesinde gerçekleştirilen değişiklikler ile beraber mümkün hale gelmiştir. Kayıtlı sermaye sistemine geçilebilmesi için gerekli olan bazı adımlar da bulunmaktadır. İlgili geçişin sağlanabilmesi için gerekli olan tüm adımların tamamlanması gerekmektedir. Sermaye Piyasası tarafından kanunun düzenlenmesinden önce bu sisteme geçiş mümkün değildi. İlgili kanun düzenlemesi ile birlikte kayıtlı sermaye sistemi içerisine geçişin önü açılmıştır.
Kayıtlı sermayeye ve artırılmasına ilişkin düzenlemelerin hükme bağlanmasında öne çıkan iki tane kanun bulunmaktadır. İlgili kanunlar sırasıyla; Sermaye Piyasası Kanunu sayı itibariyle 6362 sayılı; 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu sayesinde ilgili düzenlemeler hüküm haline gelmiştir. İlgili sisteme geçmek isteyen şirketlerin bilmeleri gereken adımlar sırasıyla şu şekildedir:
İlgili üç adımın tamamlanmasının ardından şirketlerin esas sermaye üzerinden ilgili sisteme geçişi tamamlanmış olmaktadır. Bu sermaye sistemi içerisinde yer alan birçok farklı avantajdan da esas sermaye üzerinden sisteme geçişi tamamlanan şirketler yararlanma fırsatını yakalamaktadır. İlgili avantajlardan şirketlerin yararlanabilmesi için önemli olan husus şirketlerin sisteme geçiş için gerekli tüm adımları eksiksiz bir şekilde tamamlamaları gerekmektedir.
Kayıtlı sermaye sistemine geçişin öneminin artması bir başka ifade ile, ilgili sisteme olan ihtiyacın belirginlik kazanmasında yüksek rekabetin payı büyüktür. Şirketlerin içerisinde bulunduğu piyasa içerisinde yüksek bir rekabet ile karşı karşıya olduğu, varlığını devam ettirmek isteyen şirketlerin yatırım yapmak istemeleri hususu ile kayıtlı sermaye sistemine geçiş önem kazanmıştır. İlgili rekabetin yoğun olduğu ortamlarda şirketlerin varlıklarını devam ettirebilmeleri için yeni yatırımlara yönelmesi gerekmektedir.
İlgili yatırımların gerçekleştirilebilmesi için gerekli olan sermaye genel kurul onayı ile sağlanması şirketleri zaman açısından geriye atabilmektedir. Sürecin olması gerekenden daha geç gerçekleşmesi yatırımların gerçekleşmesini engellemesinden dolayı; şirketler açısından farklı dezavantajları da beraberinde getirmektedir. Yukarıda ifade edilen kanunlardan birisi olan Türk Ticaret Kanunu sayesinde halka açık olmayan anonim şirketlere kayıtlı sermaye sistemi getirilebilmektedir. İlgili şirketin ilk sözleşmesi ya da değiştirilmiş olan esas sözleşmesi sayesinde belirlenen kayıtlı sermayenin tavanına kadar sermayenin artırılması hususundaki yetki yönetim kurulundadır.
Söz konusu yetkiye ek olarak; ilgili kanunla beraber sermaye artırım işlemi esas sözleşme içerisinde bulunan hükümlere göre değiştirilebilir hale gelmiştir. Sonuç olarak kayıtlı sermaye sistemi sayesinde sermaye yapısı eski düzene kıyasla daha esnek bir hale gelmiş, şirketlerin belirledikleri amaçlar ışığında kullanabilecekleri ve ihtiyaçları bulunan ilgili sermayeye ulaşmalarına olanak tanınmıştır.
Bu sistem sayesinde de şirketlerin yatırımlarının gecikmesine neden olan sermaye artırımı için gereken sermayenin kurul onayına gerek kalmamıştır. Şirketlerin ilgili sistemin belirginleşmesiyle birlikte sermaye yapılarının esnek bir forma girdiği ve amaçların gerçekleştirilmesi noktasında kullanacakları sermayeye rahatlıkla ulaşabildiği gözlenmektedir. Her iki açıdan da bakıldığında eski sisteme kıyasla kayıtlı sermaye sistemine geçişin şirketler üzerinde olumlu etkisi yadsınamayacak bir gerçektir. Çünkü şirketler eskiye kıyaslandığında yatırımlarını hızlı bir şekilde gerçekleştirdikleri için ilgili rekabet yoğunluğunda varlıklarını devam ettirebilmektedir.
İlgili sistemi kabul etmiş olan şirketlerin esas sözleşmeleri üzerinde süre bulunmaktadır. Esas sözleşme üzerinde yazan ilgili sürenin henüz dolmamasına rağmen şirketlerin ilgili sistemden çıkmak istemeleri durumunda başvuru yapılması gerekmektedir. Söz konusu başvuruyu şirketler esas sözleşmeleri üzerindeki değişikliklere ilişkin taslak hazırlamaktadır. Hazırlanan taslak ile birlikte şirketler başvurularını Genel Müdürlük bünyesinde gerçekleştirmektedir.
Şirketlerin kayıtlı sermaye sisteminden çıkmaları ilgili başvurunun ardından Bakanlık tarafından verilen izin ve ilgili kanun hükmündeki nisaplarca belirlenmiş kıstaslara uygun olması halinde genel kurul kararınca sistemden çıkışı mümkün olmaktadır. Esas sözleşmenin üzerinde gerçekleşen değişikliklerin ticaret sicili tarafından tescil ve ilan edilmesi ile birlikte işlemler tamamlanmış olmaktadır.
Kâr, ticari bir faaliyet sonucunda kazanılan gelir ve ödenen gider arasındaki farktır. Bir diğer ifadeyle getiri, girişimcilerin üretim sürecinde katlandığı maliyetler ile elde ettiği kazanç arasındaki farkı gösterir.
Kavrama dair detayları aktarmadan önce girişimcinin tanımını yapmak ve üretim sürecinde neleri hedeflediğinden bahsetmek yararlı olabilir.
Girişimci, üretim faktörlerinden yararlanarak gelir elde etmeyi hedefleyenlere verilen isimdir. İşletme sahipleri, söz konusu sürece başlamadan önce katlanmak zorunda oldukları masrafları ve ürünlerin satışından elde edecekleri geliri hesaplar. Maliyetinin üzerinde bir fiyatla yapılan satışlardan kazanç elde edilir. Aksi durumda ise işletme zarar eder.
Temelde gelir ve gider arasındaki farkı gösteren kazanç rakamlarının kendi içerisinde farklı çeşitleri bulunur. Bu ayrımın temelinde işletmelerin birden fazla maliyet ve gelir kaleminin olması yer alır. Getiri türlerinden bazılarını aşağıda görebilirsiniz:
Yukarıdaki maddelerin dışında işletmelerin mali performansını ölçmeye yarayan FAVÖK (Faiz, Amortisman ve Vergi Öncesi Kâr) gibi getiri çeşitleri de bulunur.
FAVÖK, işletmenin asıl faaliyetlerinden elde ettiği kazancı gösterir. Söz konusu türlere bağlı olarak kâr oranı hesaplamasında kullanılan formüller de değişiklik gösterir.
Kâr oranı, ürünün alış ve satış fiyatı arasındaki farkın maliyete bölünmesiyle hesaplanır. Bu noktada sıklıkla birbiriyle karıştırılan marj ve oran kavramlarına değinmek faydalı olabilir. Söz konusu ayrımı örnek üzerinden daha net bir şekilde aktarmak mümkündür. 200 TL’ye satılan bir ürünün maliyeti 100 TL ise işletmeye marjı %50’dir. Kâr oranı formülüne göre işletmenin bu üründen elde ettiği kazanç %100’dür. Kâr marjı hesaplamasında kullanılan formüller ise şunlardır:
Doğru ve gerçek kâr marjı rakamlarına ulaşmak için kullanılan formülleri örnekler üzerinden daha rahat kavrayabilirsiniz. Örneğin 200.000 TL net satışı ve 150.000 TL maliyeti olan bir işletmenin %25 brüt getiri marjı bulunur. Bu rakam, şirketin gelirlerinin %25’ini üretim maliyetlerine harcadığını gösterir.
Ticari getiri hesaplanırken ilgili tutara vergi mevzuatında belirtilen kanunen kabul edilmeyen giderler dâhil edilmez. Kanunen kabul edilmeyen giderler, işletmelerin ödemekle yükümlü olduğu verginin tespitinde kazançtan indirilmeyen unsurları ifade eder. Bu giderler arasında işletme sahibini ilgilendiren tazminat ve para cezalarının yanı sıra gelir vergisi gibi şahsi ödemeler de yer alır. Ayrıca bağışlar ve yardımlar da bu kapsamda değerlendirilir. Mali kâr marjında ise söz konusu değerlerin her biri hesaplamaya eklenir.
Ticari ve mali kazanç arasındaki farklar arasında vergi mevzuatında yer alan indirimler ve istisnalar da bulunur. Ticari getiri oranını hesaplarken işletmelerin bahsi geçen durumlardan kaynaklanan kazançlarını da matraha eklemek gerekir. Ancak mali getiri oranında bu kazançlar vergi matrahında yer almaz. Gelir Vergisi Kanunu’nun “Gider Kabul Edilmeyen Ödemeler” başlığında yer alan 41. madde bunun bir örneğini oluşturur.
Yatırımcılar, borsadaki alım satım işlemlerini gerçekleştirmek için aracı kuruma birtakım emirler verir. Aracı kurumlar bu emirleri borsa kurallarına uygun bir hâle getirerek piyasaya iletir. Emir tipleri; süre, limit, fiyat ve işlem maliyetlerine göre gruplara ayrılır. Kalanını iptal et (KİE) ise bu emir tiplerinden biridir.
Özellikle internet bankacılığında KİE kısaltması ile yatırımcı karşısına çıkan bu kavram,“KİE ne demek?” sorusu akıllara gelir. KİE, kısmen gerçekleşme koşulu ile verilen aktif emir tipidir. Talimat verildiği anda bekleyen karşıt emirler ile bu istek eşleşir. Gerçekleşmeyen tutar bu sayede otomatik olarak iptal edilir. Kalanını iptal et (KİE) nedir sorusuna kısaca bu şekilde yanıt verilebilir.
Borsada işlem gören hisse senetlerine güncel fiyatlar üzerinden alım satım emri vermek mümkündür. Hisse senedi işlemlerinde, piyasa fiyatlı ve limitli emirler için geçerlilik süresi olarak kalanını iptal et (KİE) tercih edilir. Fiyatsız olarak yalnızca tutar belirtilerek girilen bu emirler en iyi fiyatla eşleşerek işleme dönüşür. Bekleyen bir emir olmaması hâlinde kalan tutar iptal edilir.
Yatırımcılara; hisse senedi, endeks ve emtia gibi varlıkların alım satımında kaldıraç imkânı sunan varantlarda da kalanını iptal et (KİE) emri kullanılabilir. Bu emir verildiğinde, belirlenen tutara bağlı olarak seans sonu beklenmeden alınan hisse tutarı dışındaki miktar iptal olur. Yatırımcıların piyasa ve portföylerdeki dalgalanmalardan minimum düzeyde etkilenmesini mümkün kılan Vadeli İşlemler Piyasası (VİOP) da kalanı pasife yazma ya da iptal etme imkânı sunar. Alıcı ve satıcıların karşılıklı işlem yaptığı bu piyasada, kalanını iptal et (KİE) emrinin verilmesi hâlinde gerçekleşen tutar dışındaki miktar borsadan kaldırılır.
Borsada verilen gerçek zamanlı emirler işleme alınmasa dahi yeni girilen, güncelleme yapılan ya da iptal edilen talimatlar için kesinti yapılır. Kesinti miktarı, azaltılan ya da iptal edilen emir hacmi üzerinden hesaplanır. Kalanını iptal et (KİE) emrinin verilmesi hâlinde bu miktarı ödeme yükümlülüğü ortadan kalkar. Hisse senedi, VİOP ve varant piyasalarında yaptığınız işlemlerde, iptal edilen tutarın tamamı kadar ödeme yapmamak için kalanını iptal et (KİE) emri verebilirsiniz.
Kalanını iptal et (KİE) emri, serbest piyasada açıklık ve dengenin sağlanması açısından önemlidir. Piyasa işlemlerinden önce emirlerin iptal edilmesi ya da geri çekilmesi önemli bir husustur. Yatırımcıların emirlerini piyasa takasından hemen önce çekmesi ceza almaları ile sonuçlanabilir. Bu durumda yeterli bir yaptırım uygulanmaması piyasa görüşlerinin manipüle edilmesine neden olabilir. Kalanını iptal et (KİE) emri piyasanın şeffaflığını koruması adına önemlidir.
Kısaca KOB olarak bilinen kâr – zarar ortaklığı, yatırım araçları için kullanılan bir tabirdir. Kâr-zarar ortaklığı belgesi (KOB) de bu yatırım işlemi sonucunda hazırlanan dokümandır. Bu belge, uzun vadeli fon sağlama kaynağıdır. Bu kaynak, anonim şirketler tarafından kâr ve zarar karşılığı ihraç edilen bir menkul kıymet türüdür. Kâr-zarar ortaklığı belgesi (KOB) nedir sorusu bu şekilde açıklanabilir.
Bu belge, imtiyazlı paylar ile tahvil ve borç senetleri arasında bir niteliğe sahiptir. Yatırımcıya, söz konusu şirketin kâr ve zararına katılma hakkı tanır. Ancak bir pay senedi olarak değerlendirilmez. Bu yatırımcılar, kârından ve zararından etkilendikleri şirket ile ilgili söz hakkına sahip değildir.
Kâr-zarar ortaklığı belgesi (KOB), yatırımcı ile şirket arasındaki anlaşmanın resmiyete dökülmesi amacıyla hazırlanır. Bu sayede şirket kâr elde ettiğinde yatırımcı da hakkını kolaylıkla alabilir. Ancak bu hak, şirketin toplam gelirinden değil yalnızca kârından elde edilir. Ayrıca kâr belirlenen oran üzerinden dağıtılır.
Bu belge sayesinde iki tarafın da mağduriyeti engellenir. Yatırımcı, kâr durumunda olduğu gibi şirketin zararına da ortak olur. Aynı zamanda bu belgenin şirketleri ilgilendiren bir avantajı da vardır. Söz konusu belgelerin kâr payları, şirket tarafından gider olarak yazılabilmektedir.
Kâr-zarar ortaklığı belgesi (KOB), vadeli bir uygulamadır. Bu vade, ortaklık faaliyetlerinin özelliğine göre belirlenir. Muhtelif dönemlerde vade, aylık ve katları şeklinde düzenlenir. Belgenin vadesi en az 1 ay, en çok 7 yıl olabilir. Her bir vadenin sonunda bu belgenin bedelleri defaten ödenir.
Kâr ve zarar ortaklığı belgelerinin tamamında vade ile ilgili açıklamalar bulunur. Sahip olduğunuz belgeyi dikkatlice okumanız ve iyi anlamanız son derece önemlidir. Bu sayede ortaklığınızın geçerlilik süresini göz önüne alarak bütçe ve yatırım planı çıkarabilirsiniz.
Kâr – zarar ortaklık belgeleri, her ne kadar tahvile benzese de faiz yönüyle ondan ayrılır. KOB’larda faiz ödeme yükümlülüğü yoktur. Yalnızca şirketin kârından faydalanılır. Aynı zamanda şirketin zararından da etkilenildiği için riskli bir yatırım aracıdır.
Tahvil ile KOB arasında seçim yaparken faiz haricinde göz önünde bulundurabileceğiniz unsurlar mevcuttur. Örneğin tahvil, daha fazla kâr sunarken KOB tasarruf yapmak isteyen yatırımcılar için uygundur. Kısa vadede kâr payı alarak parasını katlamayı hedefleyen bireylerin tahvil yerine KOB yöntemini tercih etmeleri mümkündür.
Menkul kıymetler kredisi, BIST tarafından işleme konulan pay senetlerinden daha fazla alım yapılmasına imkân tanır. Tüm bu alımlar, kredili menkul kıymet işlemleri olarak adlandırılır. Açığa satış ve ödünç işlemleri ile hisse senedi alımları da bu kategoride yer alır. Kredili menkul kıymet işlemleri nedir sorusu, bu şekilde kısaca cevaplanabilir.
Her yatırımcının bir müşteri portföyü vardır. Bu portföyde; pay senedi, döviz, fon ve benzeri menkul kıymetler de yer alır. Menkul kıymetler kredisi sayesinde bu değerler, teminat olarak kabul edilerek BIST’te işleme konulur. Ancak bu işlem, kredilidir.
Kredili menkul kıymet işlemleri için çoğunlukla bankaların internet şubeleri kullanılır. Bir örnekle anlatmak gerekirse menkul kıymet işlemlerinden biri olan hisse senedi alım sürecine göz atılabilir. Bu işlemi tamamlamak için takip edilmesi gereken adımlar şunlardır:
İlgili menüye giriş yaptıktan sonra karşınıza çıkan seçeneklerden dilediğinizi tercih edebilirsiniz. Tercihiniz sırasında hisse senetlerinin kâr ve zarar durumlarını, alabileceğiniz risk oranını, bütçenizi göz önünde bulundurmanızda fayda vardır. Bu işlemi tamamlamak için ödeme adımına geçtiğinizde nakit veya takas alternatiflerinden birini kullanmanız mümkündür.
Kredili menkul kıymetler işlemlerinden yalnızca tekil / bireysel hesap sahipleri faydalanabilir. Örneğin işletme hesabı üzerinden bu işlemi gerçekleştirmeniz mümkün değildir. Eğer bu şartı karşılamıyorsanız bankanızda bir vadesiz yatırım hesabı oluşturabilirsiniz.
Yatırım hesabınızdaki başlangıç öz kaynak oranının SPK’nın Kredili Menkul Kıymet İşlemleri Çerçeve Sözleşmesi Mevzuatı’nda belirtilen hesaplama yöntemine göre %50 olması da şarttır. Portföydeki hisse senetlerinin veya öz kaynak oranının değişmesi, kredi limitinde farklılık oluşturur. Ancak yatırımcı olmaya devam edebilmeniz için portföyünüzdeki öz kaynak oranının %35’in altına inmemesi gerekir. Bu şartları yerine getiren tüm bireylerin söz konusu işlemden faydalanması mümkündür.
Kredili hisse senedi alımı faiz oranları, Borsa İstanbul Borçlanma Araçları Piyasası / Repo – Ters Repo Pazarı’nda belirlenir. Bu pazarda oluşan en kısa vadeli repo işlemlerinin ağırlıklandırılmış ortalama faizi işleme sokulur. Bu rakam ile Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın bir haftalık repo borç verme faiz oranı karşılaştırılır. Bu kıyas sonucu tespit edilen en yüksek faiz oranı, 2.5 ile çarpılır. Bu çarpma işleminin sonucunda elde edilen rakam, kredi faizi olarak belirlenir.