K

Kurucu hisse senetleri, Türk Ticaret Kanunu kapsamında düzenlenmiş önemli bir kıymetli evrak türüdür. Bu hisse senetleri, isminden de anlaşılacağı üzere, şirketin kuruluşu esnasında kullanılır. Aynı şekilde bir şirketin kuruluşundan sonraki süreçte de sermaye artırımı amacıyla bu senetlerin çıkarılması mümkündür. 

Uygulamada kurucu hisse senetlerine müesses hisseleri, kurucu payları veya hakları gibi isimlendirmeler yapıldığı görülür. Bazı uzmanlar ise kurucu senedi kavramının kullanılmasını daha doğru bulur. “Kurucu hisse senetleri nedir?” sorusunun cevabı kısaca bu şekilde açıklanabilir. 

Kurucu Hisse Senetlerinin Özellikleri Nelerdir?

Kurucu hisse senetleri, Türk Ticaret Kanunu’nun çeşitli maddelerinde incelenmiş bir kavramdır. Bu kanun maddeleri içerisinde kıymetli evrak niteliğine haiz olan kurucu intifa senetlerinin genel özellikleri ve kullanım biçimi vardır. Pay senetlerinin nasıl kullanılacağı ve çıkarılacağı konusundaki kurallar gibi önemli detaylar, kanun maddelerinde mevcuttur. Kanunda net olarak anlaşılmayan ve yoruma ihtiyaç duyulan kısımlarda ise doktrin çalışmaları ile soru işaretlerinin giderilmesi amaçlanır. 

Kurucu hisse senetlerine yönelik TTK madde 503’de yapılan düzenlemeye göre bu evrak, kişilere pay sahipliği hakları vermez. Ancak bu kıymetli evrak sayesinde net kâra katılmak mümkündür. Aynı şekilde tasfiye sonucunda kalan tutara da katılınabilir ve yeni çıkarılacak paylar alınabilir. 

Kurucu pay senedi sahiplerinin kanuna dayanan bir ayrıcalığı daha vardır. Bu da şirkette dağıtılabilecek bir kâr olması durumlarında gündeme gelir. Böyle dönemlerde şirket, kârı paylaşmama kararı verse dahi kurucu hisse senedi sahipleri esas sözleşmede yer alan getiri oranlarını alır.

Kurucu Hisse Senetlerinin Satışı Nasıl Olur?

Kurucu hisse senedi satışı, özellikle şirketler arası birleşmelerin olması hâlinde gündeme gelen bir konudur. Esnaf işletmesi sınırını aşan kuruluşların birleşmesi sırasında ortaya devralan ve devrolunan şirket kavramları çıkar. Burada devralan şirketin bünyesine eklediği kuruluştaki kurucu hisse senedi sahiplerine eşit haklar tanıması bir gerekliliktir. Bunun yanında devralan şirket, tüm intifa senetlerini birleşme tarihindeki değeri üzerinden satın alma zorunluluğuna da sahiptir. 

Bu işlemler sayesinde kurucu intifa senetlerinin satışı işlemi gerçekleştirilir ve birleşme durumlarında kıymetli evrak sahiplerinin haklarını aynen korumak mümkün olur. Özellikle birleşme durumunda devralan tarafın devrolunan şirketin ortaklarının hak kaybına uğramaması için uygulaması gereken zorunlu işlemler kanunda özel olarak düzenlenmiştir. Kurucu hisse senedi sahipleri için de kıyas yolu ile benzer düzenlemelerin yapılması gerekir. 

Kurucu Hisse Senetlerinin Kullanımının Avantajları Nelerdir?

Kurucu hisse senetlerinin kullanımı, pek çok avantajı da beraberinde getirir. Kurucu hisse senetleri anlık getirileri olabilen ve kısa süreli kazanım imkânı sunabilen niteliklere sahiptir. Özellikle hisse alım satım alanında gerekli grafik incelemeleri de yapılarak avantajlı yatırımlar elde etmek mümkün olabilir. Uzun süreli yüksek kazançlar sağlama düşüncesinde olan kişiler için kurucu hisse senetleri aylık veya yıllık getiri sunabilecek bir kıymetli evrak olarak da değerlendirilebilir. 

Kurucu hisse senetleri açıklaması, sahiplerine önemli avantajlar tanıyan kıymetli evrak şeklinde yapılabilir. Bu müesses paylar, bahsi geçen kuruluşların birleştirilmesi anlarında özellikle devrolunan şirket statüsünde bulunma ihtimalinin olduğu hâllerde son derece avantajlıdır. Bunun yanında senet, sahibine şirket bünyesinde çıkarılacak yeni payları da alma hakkı tanır. Bu açıdan kurucu intifa senetleri, özellikle büyüme amaçlı yatırımlarda değerlendirilmeye uygundur. 

Kurucu Hisse Senetleri Nelerdir?

Finans sektörüne dair araştırma yapan birçok kişi, “Kesin alış nedir?” sorusunun cevabını merak eder. Kesin alış, para politikasına yönelik açık piyasa işlemleri çerçevesinde bir menkulün doğrudan alımıdır. Piyasada kalıcı para eksikliği olduğunda Merkez Bankası’nın menkul kıymet almasını ifade eder. 

Merkez Bankası, kendi portföyü için aldığı kıymet menkulün karşılığında sisteme para verir. Böylece sisteme kalıcı olarak para (likidite) girişi sağlanır. Karşılıklı olarak yapılan bu işlem sırasında alım yapılırken en yüksek fiyatlı emirlere öncelik verilir. Aynı fiyatlı emirlerde ise zaman önceliği esastır.

Kesin Alışın Özellikleri Nelerdir?

Açık piyasa işlemlerinden biri olan kesin alış, piyasadaki para dolaşımını kontrolde tutmak için uygulanan etkili bir yöntemdir. Kesin alışın özelliklerinden biri, geri verilmemek üzere bir kıymetin alınmasıdır. Menkul kıymetlerin gelirlerine dayalı borçlanmalar, Merkez Bankası’nın ihraç ettiği likidite senetleri ve kira sertifikaları, Borsa Yönetim Kurulu tarafından uygun bulunan tüm sermaye piyasası araçlarını kapsamaktadır. Bu pazarda TL cinsinden işlem gören devlet içi borçlanma senetleri ve menkul kıymetler de aynı hizmeti karşı taraf verir.

Hangi Durumların Sonucu Olarak Kesin Alış Gerçekleşmektedir?

Kesin alış, piyasa likiditesi riski durumlarında gerçekleşir. Para yetersizliği olması veya ekonomik koşulların bozulması gibi durumlarda piyasa fiyatı oluşmaması riski vardır. Kesin alışın avantajlarından biri, öncelikli olarak riskin kısa sürede çözüme kavuşturulmasıdır. Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası, risk durumu görüldüğünde enflasyona sebep olmadan doğrudan pazara yönelir. Bankaların müşteri yatırımlarını karşılayamayacağı bir piyasa ortamı oluşacağı düşünülürse Merkez Bankası bu krizin önüne geçmek için doğrudan menkul değer alımı yaparak likidite ihtiyacını karşılamış olur. 

Kesin Alış Olmasının Sağladığı Avantajlar ve Dezavantajlar Nelerdir?

Merkez Bankası’nın para rezervlerinde oynamalar yapması piyasa kontrolü açısından önemli bir durumdur. Piyasa kontrolünü sağlamak açısından uygulanan işlemlerden biri olan kesin alış da kısa sürede ve kontrol edilebilir bir seviyede dengeyi kurmayı amaçlar. Menkul kıymetler, Merkez Bankası tarafından işlemin yapıldığı tarihteki fiyat üzerinden ilgili kuruluştan satın alınır. Bu durum, likidite riskini engellemek açısından piyasaya zaman kazandırır. Ayrıca banka müşterilerininin ve büyük yatırımcıların ihtiyaçlarını da karşılar. Kesin alış fiyatlarının kesin olarak bilinmemesi ise bir dezavantaj olarak değerlendirilebilir.  

Kesin Alış Nedir?

Borsa ile ilgilenenlerin sıkça duyduğu kavramlardan biri olan kullanım fiyatı, opsiyon işlemleri ile doğrudan ilgilidir. Küresel çevrelerde strike price olarak da bilinen bu kavramı anlayabilmek için öncelikle opsiyon sözleşmeleri hakkında bilgi edinmek gerekir. Opsiyon sözleşmesi; bir mal, kıymet veya finansal gösterge üzerinden hazırlanır ve iki taraf arasında yapılır. Bu sözleşmede alıcı tarafın ödeyeceği tutar önceden belirlenir. Bu tutara, opsiyon primi denir.

Opsiyon sözleşmesi; alıcıya, bahsi geçen malı / kıymeti / finansal göstergeyi belirtilen tutar karşılığında belirli bir vadeye kadar satma hakkı verir. Fakat satış işlemi, yalnızca belirlenen bir fiyat karşılığında gerçekleştirilir. İşte bu rakam, kullanım fiyatı nedir sorusunun yanıtıdır. 

Kullanım Fiyatının Özellikleri Nelerdir?

Kullanım fiyatının özelliklerinden en önemlisi ileri tarihli olmasıdır. Fiyat, şartlar değişmesine rağmen sabit kalır. Bu fiyatın bir diğer özelliği, anlaşmaya tabi olmasıdır. Hem alıcı hem satıcı tarafın kullanım fiyatı üzerinde anlaşmış olması gerekir.

Kullanım fiyatının diğer bir özelliği hem alım hem satım işlemleri için belirlenebilmesidir. Alış ve satış opsiyonları, birbirinden farklı sözleşmeler dâhilinde hazırlanır. Bu sözleşmelerin biri alma, diğeri satma hakkı üzerinden imzalanır. Dolayısıyla bir opsiyon sözleşmesinde alma ve satma hakkının geçerli olduğu fiyatı belirlemek böylece mümkündür. 

Kullanım Fiyatı Nasıl Belirlenmektedir?

Piyasada birbirinden farklı opsiyon sözleşmeleri mevcuttur. Her sözleşme için farklı bir belirleme yöntemi kullanmak mümkündür. Örneğin; işleme açılan bir pay opsiyon sözleşmesinin kullanım fiyatı, dayanak varlığına göre belirlenir. Bu işlem için de her bir dayanak varlığın spot piyasadaki kapanış fiyatı baz alınır. Böylece teorik fiyat hesaplama yöntemi kullanılmış olur. Sonuç olarak sözleşme, sekiz farklı kullanım fiyatı seviyesinden işleme açılır.

Bu sekiz seviyenin biri başa baş durumda iken diğeri ise kârdadır. Geri kalan altı seviye ise zararda olarak belirlenir. Aynı zamanda bu standart kullanım fiyatlarına ek olarak farklı rakamlar da belirlenebilir. İşleme açık sözleşmenin standart vadesi içindeki en düşük veya en yüksek kullanım fiyatlarını, %20 altında ya da üstünde bir rakamla belirlemek mümkündür. 

Kullanım Fiyatının Örnekleri Nelerdir?

“Kullanım fiyatı nedir?” sorusunu son olarak örneklerle açıklamak gerekir. Kullanım fiyatı örneklerinden ilki için elimizde bir X sözleşmesi olduğunu varsayalım. Bu sözleşme, kullanım fiyatı 8 TL olan bir alım opsiyonunu göstersin. Bu durumda X sözleşmesi, yatırımcılara vade sonunda 8 TL fiyatla alma hakkı tanır. 

X sözleşmesi; spot fiyat 8 TL’nin üzerindeyken kârda, eşit seviyedeyken başa baş durumda ve altındayken zarardadır. Elimizde bir de satım opsiyonunu gösteren bir Y sözleşmesi olduğunu düşünürsek yine aynı durumlar geçerli olur. Bu durumda yalnızca alım işlemi satım ile değişir.

Kullanım Fiyatı Nedir?

Konvertibilite, döviz yatırımcılarının sıkça karşılaştığı kavramlar arasında yer alır. Kelime anlamı olarak çevrilgenliğe karşılık gelen bu kavram, dövizler arası dönüştürülebilirliği ifade eder. Döviz kurlarındaki hızlı dalgalanmaları takip edenler ve yeni yatırım fırsatları arayanlar konvertibilite nedir sorusunun cevabını sıkça araştırır. Çevrilgenlik, gerekli özellikleri taşıyan para birimlerinin arasında gerçekleşen serbest değişimi ifade eder. Çevrilgenlik için tüm özelliklere sahip olan dövizlerden ise konvertibl para olarak bahsedilir. Farklı ülkelerin para birimlerinin arasındaki değişimi ifade eden bu sistem, uygulama şekline göre çeşitlenir. Bu çeşitliliğin başlıca nedeni ise ülkelerin paraları arasında değişim gerçekleşirken uygulanan kısıtlama yoğunluğudur. 

Konvertibilite, farklı ülkelere ait olan para birimlerinin arasında yapılan değişim işlemlerini ifade eder. Bir ülkenin parasının başka bir dövizle ya da altınla değiştirilmesi çevrilgenlik olarak açıklanabilir. Her ülke kendi para birimi için değişimi yapılabilecek olan dövizleri belirleyebilir. Bu işlem, bir ülkede farklı para birimlerinin de kullanılabileceği anlamına gelmez. Aksine ülkeler kendi paraları için dönüşümü yapılabilecek olan kıymetleri belirli bir parite üzerinden sınırlandırır. Örneğin Amerika’ya seyahat edecek olan kişilerin Türk lirasını önceden ABD dolarına çevirmesi gerekir. Konvertibilitenin koşulları ise şu şekilde sıralanabilir:

Bu koşulları sağlayan ülkelerin para birimleri konvertibl hâle gelir. Dövizlerin ve diğer kıymetli madenlerin arasındaki çevrilgenlik ancak bu koşullar sayesinde mümkün olur. 

Konvertibilite Özellikleri Nelerdir?

Konvertibilite, yerel paranın herhangi bir kısıtlama ile karşılaşılmadan kolayca farklı döviz cinslerine çevrilmesini sağlar. Para birimlerinin ve maden cinslerinin değişimi, konvertibilite sayesinde gerçekleşir. Konvertibilite özellikleri ise bu değişim işlemlerine getirilen kısıtlamaların sonucunda belirlenir. Temel olarak zahmetsiz kur değişimini ifade eden bu kavram, kısıtlama yoğunluğuna göre farklı türlere ayrılır. Tam konvertibilite, dövizler arası değişimin hiçbir kısıtlama olmadan gerçekleştirilebilmesini sağlar. Kısmi konvertibilite ise sermaye çıkışlarına çeşitli yasaklamaların ve sınırlandırmaların getirilmesinin sonucunda ortaya çıkar. Son çevrilgenlik çeşidi olan nonkonvertibilite ise paraların arasında değişimin mümkün olmadığı durumları ifade eder. 

Konvertibilite Neden Önemlidir?

Çevrilgenlik, ülke ekonomisi ve uluslararası ilişkiler açısından önemli bir iktisat kavramıdır. Konvertibilite, ülkeye ait para biriminin rezerv hâline gelmesini sağlar. Başka bir ülkede de ödeme aracı olarak kullanılabilen para birimi, rezerv olarak sayılır. Konvertibl para, ülkenin yabancı topraklardaki kurumlar ve kuruluşlar aracılığı ile finansal işlemler gerçekleştirebilmesine yardımcı olur. Konvertibilite şartını yerine getiren dövizler, güçlü para birimi olarak da ifade edilir. Para biriminin dönüşüm esnekliği, ticari faaliyetler sırasında kolaylık sağlar. Bu durum, ülkelerin küresel ticarette güçlü bir konuma yerleşmesine imkân tanır. 

Konvertibilite Nedir?

Belirli bir finansal menkul kıymetin gün içinde borsada kaydettiği son değer kapanış fiyatı olarak adlandırılır. Söz konusu rakam, gün sonunda yatırım için belirlenen son noktadır. Kapanış fiyatı nedir sorusunun cevabını bilmek borsa hareketlerini doğru analiz edebilmek açısından oldukça önemlidir. 

Varlıklar, borsada işlem görürken gün içerisinde sürekli olarak gerçekleşen değişimlerden etkilenir. Bu sebeple, market hassasiyetini ölçmek ve doğru yatırımlar yapmak için borsa kapanış fiyatı nedir sorusunun cevabını kavramak gerekir. Söz konusu seansta gerçekleşen işlemin olmaması hâlinde ise emir ve öncelik kurallarına bağlı olarak gerçekleştirilen son aşama kapanış fiyatını belirler. 

Kapanış Fiyatının Özellikleri Nelerdir?

Kapanış fiyatı, yatırımcıların bir varlığın uzun vadeli performansını değerlendirirken referans alacağı ve söz konusu menkul kıymetin durumunu ölçerek yararlanacağı veridir. Borsada işlem gören her varlığın; açılış, minimum ve maksimum fiyatları ile birlikte kapanış fiyatları da piyasa tarafından bildirilen önemli göstergelerdendir. Bu açıdan önceki kapanış değerleri ile aynı günün açılış fiyatlarını karşılaştırmayı sağlamak bu kavramın en temel özelliğidir. Kapanış fiyatının özellikleri diğer kavramlarla birlikte uzun vadede analizler yapmayı da sağlar. 

Kapanış Seansı Nasıl Olmaktadır ve Kapanış Fiyatını Nasıl Etkilemektedir?

Kapanış seansı, tüm emirlerin aktarılması gereken zaman dilimidir. Aynı zamanda yeni emirlerin de herhangi bir eşleşme yapılmadan sisteme kabul edildiği süreçtir. Söz konusu süre sonunda en yüksek miktarda işlemin gerçekleşmesini sağlayan tek bir fiyat seviyesi hesaplanır. Fon kapanış fiyatları, tüm bu işlemlerin hesaplanan tutar seviyesinde gerçekleştirildiği ve tek fiyat yöntemi ile çalışan kapanış seansında uygulanır. Fon kapanış saati, seans sonunda belirlenmiş olan fiyat ile sınırlı olarak sisteme yeni emirlerin girilebilmesini sağlar. Seans sonu, kapanış fiyatını belirleyen başlıca faktördür. Bu kavramla birlikte kapanış işlemleri nedir sorusu da detaylı şekilde cevaplanmış olur 

Sürekli Bir Piyasada Kapanış Fiyatı Nasıl Hesaplanmaktadır?

Sürekli bir piyasada kapanış fiyatı hesaplanırken dikkate alınması gereken bazı hususlar mevcuttur. Söz konusu hesaplama, emir işlem fiyatlarına uygulanan marja göre yapılır. Kapanış seansında sermaye piyasasına girilen emir fiyatları, son işlem tutarının %3’ünden daha fazla olmamalıdır. %3 marj uygulanarak bulunan tavan değer en yakın aşağı fiyata yuvarlanır. Alt değer ise aynı şekilde en yakın yukarı fiyat adımına yuvarlanarak hesaplanır. Serbest paylı marjların kapanış seansında da son işlem fiyatı dikkate alınır ve %3 marj uygulanır.

Bir sermaye piyasası aracının kapanış seansına aktarılan emirlerde üst sınırdan daha yüksek fiyattan alımı veya alt seviyeden daha düşük satımı söz konusu olduysa %3 marj uygulanmaz. Bu gibi durumlarda kapanış fiyatı hesaplanırken ilgili seansın baz tutarına göre belirlenen ve gün içinde geçerli olan değişim sınırları uygulanır. Kapanış, günlük değişim limitleri geçerli kabul edilerek payın baz fiyatı esas alınarak hesaplanır. 

Kapanış Fiyatı Nedir?

Finans sektöründe sıkça karşılaşılan bir terim olan konsolide, en temel tanımıyla şirketleri finansal açıdan bir araya getirmektir. İş dünyasının önemli kavramları arasında yer alan konsolidasyon, finansal anlamda uygulanan yöntemleri ve takip edilen süreçleri ifade eder. Konsolidasyon işleminde ayrı şirketler bir araya gelerek faaliyet alanlarında yeni bir tüzel kişilik yaratılır. 

Konsolide, şirketlerin ana ortaklık ile birleşme sürecini tanımlamak için kullanılan bir kavramdır. Ayrı şirketler, bu ana ortaklığın kontrolü sayesinde mali tablolarını birleştirir. Bu işlem sonucunda ortak bir mali tablo ortaya çıkar. Ayrıca konsolidasyon, iş alanında doğrudan raporlama ve muhasebe süreçleriyle de ilişkilidir. Firmaların muhasebe departmanları tarafından yürütülen konsolide süreci, ayrı şirketlerin tek sistem üzerinden daha yüksek performans göstermesine yardımcı olur. Uluslararası piyasalarda yatırım yapan şirketlerin üretim alanında birleşmesiyle konsolide işlemi gerçekleşir.

Finansal Konsolidasyonun Şirketler için Önemi Nedir?

Finansal konsolidasyon, birden fazla departmana veya tüzel kişiliğe sahip olan şirketler için çeşitli avantajlar sağlar. İş dünyasında önemli bir işlem olan konsolide, bir kuruluş ile yan şirketlerin finansal verilerini birleştirme ve raporlama için kullanılır. Konsolide raporları ise sermaye bağı olan şirketlerin varlıkları, öz kaynakları, gelirleri ve giderleri gibi mali verilerin okunmasına yardımcı olur. Konsolidenin şirketler için önemini şu maddelerle açıklayabiliriz:

Konsolide raporlar doğrultusunda finansal durumlarını kontrol altına alan şirketler, faaliyet alanları kapsamında firma ortaklarının daha doğru bilgi edinmesine yardımcı olur. Ayrıca çok ortaklı yapılanmalarda, bu şekilde fon sağlayan kuruluşlara açık bilgilendirme yapılır. Konsolide olmayan şirketler, firmaya bağlı ortaklarla aynı finansal raporları kullanmadıkları için yatırım kontrolü noktasında bilgilendirme karmaşası yaşayabilir. 

Konsolidasyon Yöntemleri Nelerdir?

Ayrı şirketlerin finansal tablolarının birleştirilmesi anlamına gelen konsolide etmek çeşitli yöntemler kullanılarak yapılır. Hisse senedi ve fon gibi yatırım araçlarıyla finansal piyasalarda işlem gören şirketler, bu mali raporlar aracılığıyla maliyet analizi noktasında güvenilir verilere sahip olur. Şirketlerin uygulayabileceği konsolidasyon yöntemleri ise şunlardır:

İşletmelerin finansal analizlerini önemli ölçüde etkileyen konsolidasyon yöntemleri, bilgilerin güvenilir verilere dayandırılmasını sağlar. Şirketlerin birleştirilmesi sonucu ortaya çıkan tek bir ekonomik birim sayesinde finansal tablolar oluşturmak daha kolay hâle gelir.

Tam Konsolidasyon Yöntemi

Tam konsolidasyon yöntemi; birleşme kapsamındaki ana ortaklıklara ait olan mali tablolarda bir bütün olarak işlem yapılan bir tekniktir. Bu yöntemde şirketlere ait finansal tablolarda borç, öz kaynak, gelir ve gider pay oranı gibi hususlar dikkate alınmaz. Şirkete bağlı ortakların tüm mali kaynakları tek bir işletme tarafından gerçekleşmiş gibi birleştirilir. Söz konusu yönteme göre hazırlanan finansal raporlar, ortaklıklar arasındaki kontrol gücü kriterine göre düzenlenir.

Kısmi (Oransal) Konsolidasyon

Kısmi diğer bir deyişli oransal konsolidasyon yönteminde finansal durum tablosu, birleştirilen şirketlerin pay oranına göre hazırlanır. Buna göre konsolidasyon içine alınan ortaklara ait mali tablolarda borç, öz kaynak, gelir ve gider verileri şirketlerin pay yüzdesine uygun olarak belirlenir. Konsolide bilanço çıkarılırken gelir tablosu kısmen kontrol edilen işletmenin gelir ve gider payını içerir. 

Öz Kaynak Yöntemi

Öz kaynak yönetimi, tam konsolideden farklı bir şekilde ortak şirketlerin kaynaklarının ve varlıklarının tek bir kalemde netleştirilmesini ifade eder. Bu yöntem kapsamında ilk olarak söz konusu ortaklık sürecine dâhil olan şirketlerin payları muhasebeleştirilir. İştirak yani şirket sermayesine ortak olmanın ardından net varlığa yatırım yapan şirketin payı dikkate alınır. Konsolide bütçe oluşturulurken yatırım yapan şirketin payına bağlı olarak oranlar artırılır veya azaltılır.

Konsolide Nedir?

Kayıtlı sermaye, şirketlerin sermaye artırımı hususunda yönetim kuruluna tanınan yetkinin tavanı olarak ifade edilmektedir. Şirketin esas sözleşmesindeki hükme dayanan şirketin ilgili pay senetlerinden çıkarabileceği tavan sermaye miktarı kayıtlı sermaye olarak adlandırılmaktadır. İlgili tanımdan hareketle, belirlenen tavan miktardan daha fazla sermaye belirlenmek istenirse şirketin esas sözleşmesi üzerinde değişiklik yapması gerekmektedir. 

Bir diğer ifade ile, yönetim kurulu yetkisinin tavanını gösteren kayıtlı sermaye bir sınırdır. İlgili sınırın üzerinde bir sermaye miktarı belirlemesi için şirketlerin esas ana sözleşmesi bünyesinde değişikliğe gitmesi gerekmektedir. Yukarıdaki belirtilen tanımı daha net ifade etmek gerekirse, herhangi bir konu için harcama yapılacağı zaman şirketin yönetim kurulunun sermaye artırma hakkı mevcuttur. İlgili hak sayesinde şirketin yönetim kurulu sermaye artırımını gerçekleştirebilmektedir. İlgili sermaye, ele alınan üst limit diğer bir ifade ile çıkarılabilecek tavan sermaye miktarı şeklinde ifade edilmektedir. 

Kayıtlı Sermaye Sistemine Nasıl Geçilir?

Esas sermaye üstünden kayıtlı sermaye sistemi geçişi, Sermaye Piyasası Kanunu bünyesinde gerçekleştirilen değişiklikler ile beraber mümkün hale gelmiştir. Kayıtlı sermaye sistemine geçilebilmesi için gerekli olan bazı adımlar da bulunmaktadır. İlgili geçişin sağlanabilmesi için gerekli olan tüm adımların tamamlanması gerekmektedir. Sermaye Piyasası tarafından kanunun düzenlenmesinden önce bu sisteme geçiş mümkün değildi. İlgili kanun düzenlemesi ile birlikte kayıtlı sermaye sistemi içerisine geçişin önü açılmıştır. 

Kayıtlı sermayeye ve artırılmasına ilişkin düzenlemelerin hükme bağlanmasında öne çıkan iki tane kanun bulunmaktadır. İlgili kanunlar sırasıyla; Sermaye Piyasası Kanunu sayı itibariyle 6362 sayılı; 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu sayesinde ilgili düzenlemeler hüküm haline gelmiştir. İlgili sisteme geçmek isteyen şirketlerin bilmeleri gereken adımlar sırasıyla şu şekildedir: 

İlgili üç adımın tamamlanmasının ardından şirketlerin esas sermaye üzerinden ilgili sisteme geçişi tamamlanmış olmaktadır. Bu sermaye sistemi içerisinde yer alan birçok farklı avantajdan da esas sermaye üzerinden sisteme geçişi tamamlanan şirketler yararlanma fırsatını yakalamaktadır. İlgili avantajlardan şirketlerin yararlanabilmesi için önemli olan husus şirketlerin sisteme geçiş için gerekli tüm adımları eksiksiz bir şekilde tamamlamaları gerekmektedir.

Kayıtlı Sermaye Sistemine İhtiyaç Nasıl Ortaya Çıkmıştır?

Kayıtlı sermaye sistemine geçişin öneminin artması bir başka ifade ile, ilgili sisteme olan ihtiyacın belirginlik kazanmasında yüksek rekabetin payı büyüktür. Şirketlerin içerisinde bulunduğu piyasa içerisinde yüksek bir rekabet ile karşı karşıya olduğu, varlığını devam ettirmek isteyen şirketlerin yatırım yapmak istemeleri hususu ile kayıtlı sermaye sistemine geçiş önem kazanmıştır. İlgili rekabetin yoğun olduğu ortamlarda şirketlerin varlıklarını devam ettirebilmeleri için yeni yatırımlara yönelmesi gerekmektedir. 

İlgili yatırımların gerçekleştirilebilmesi için gerekli olan sermaye genel kurul onayı ile sağlanması şirketleri zaman açısından geriye atabilmektedir. Sürecin olması gerekenden daha geç gerçekleşmesi yatırımların gerçekleşmesini engellemesinden dolayı; şirketler açısından farklı dezavantajları da beraberinde getirmektedir. Yukarıda ifade edilen kanunlardan birisi olan Türk Ticaret Kanunu sayesinde halka açık olmayan anonim şirketlere kayıtlı sermaye sistemi getirilebilmektedir. İlgili şirketin ilk sözleşmesi ya da değiştirilmiş olan esas sözleşmesi sayesinde belirlenen kayıtlı sermayenin tavanına kadar sermayenin artırılması hususundaki yetki yönetim kurulundadır. 

Söz konusu yetkiye ek olarak; ilgili kanunla beraber sermaye artırım işlemi esas sözleşme içerisinde bulunan hükümlere göre değiştirilebilir hale gelmiştir. Sonuç olarak kayıtlı sermaye sistemi sayesinde sermaye yapısı eski düzene kıyasla daha esnek bir hale gelmiş, şirketlerin belirledikleri amaçlar ışığında kullanabilecekleri ve ihtiyaçları bulunan ilgili sermayeye ulaşmalarına olanak tanınmıştır. 

Bu sistem sayesinde de şirketlerin yatırımlarının gecikmesine neden olan sermaye artırımı için gereken sermayenin kurul onayına gerek kalmamıştır. Şirketlerin ilgili sistemin belirginleşmesiyle birlikte sermaye yapılarının esnek bir forma girdiği ve amaçların gerçekleştirilmesi noktasında kullanacakları sermayeye rahatlıkla ulaşabildiği gözlenmektedir. Her iki açıdan da bakıldığında eski sisteme kıyasla kayıtlı sermaye sistemine geçişin şirketler üzerinde olumlu etkisi yadsınamayacak bir gerçektir. Çünkü şirketler eskiye kıyaslandığında yatırımlarını hızlı bir şekilde gerçekleştirdikleri için ilgili rekabet yoğunluğunda varlıklarını devam ettirebilmektedir. 

Kayıtlı Sermaye Sisteminden Şirketler Nasıl Çıkarılmaktadır?

İlgili sistemi kabul etmiş olan şirketlerin esas sözleşmeleri üzerinde süre bulunmaktadır. Esas sözleşme üzerinde yazan ilgili sürenin henüz dolmamasına rağmen şirketlerin ilgili sistemden çıkmak istemeleri durumunda başvuru yapılması gerekmektedir. Söz konusu başvuruyu şirketler esas sözleşmeleri üzerindeki değişikliklere ilişkin taslak hazırlamaktadır. Hazırlanan taslak ile birlikte şirketler başvurularını Genel Müdürlük bünyesinde gerçekleştirmektedir. 

Şirketlerin kayıtlı sermaye sisteminden çıkmaları ilgili başvurunun ardından Bakanlık tarafından verilen izin ve ilgili kanun hükmündeki nisaplarca belirlenmiş kıstaslara uygun olması halinde genel kurul kararınca sistemden çıkışı mümkün olmaktadır. Esas sözleşmenin üzerinde gerçekleşen değişikliklerin ticaret sicili tarafından tescil ve ilan edilmesi ile birlikte işlemler tamamlanmış olmaktadır.   

Kayıtlı Sermaye Nedir?

Kâr, ticari bir faaliyet sonucunda kazanılan gelir ve ödenen gider arasındaki farktır. Bir diğer ifadeyle getiri, girişimcilerin üretim sürecinde katlandığı maliyetler ile elde ettiği kazanç arasındaki farkı gösterir. 

Kavrama dair detayları aktarmadan önce girişimcinin tanımını yapmak ve üretim sürecinde neleri hedeflediğinden bahsetmek yararlı olabilir. 

Girişimci, üretim faktörlerinden yararlanarak gelir elde etmeyi hedefleyenlere verilen isimdir. İşletme sahipleri, söz konusu sürece başlamadan önce katlanmak zorunda oldukları masrafları ve ürünlerin satışından elde edecekleri geliri hesaplar. Maliyetinin üzerinde bir fiyatla yapılan satışlardan kazanç elde edilir. Aksi durumda ise işletme zarar eder. 

Kâr Çeşitleri Nelerdir?

Temelde gelir ve gider arasındaki farkı gösteren kazanç rakamlarının kendi içerisinde farklı çeşitleri bulunur. Bu ayrımın temelinde işletmelerin birden fazla maliyet ve gelir kaleminin olması yer alır. Getiri türlerinden bazılarını aşağıda görebilirsiniz:

Yukarıdaki maddelerin dışında işletmelerin mali performansını ölçmeye yarayan FAVÖK (Faiz, Amortisman ve Vergi Öncesi Kâr) gibi getiri çeşitleri de bulunur.

FAVÖK, işletmenin asıl faaliyetlerinden elde ettiği kazancı gösterir. Söz konusu türlere bağlı olarak kâr oranı hesaplamasında kullanılan formüller de değişiklik gösterir.

Kâr Oranı Nasıl Hesaplanır?

Kâr oranı, ürünün alış ve satış fiyatı arasındaki farkın maliyete bölünmesiyle hesaplanır. Bu noktada sıklıkla birbiriyle karıştırılan marj ve oran kavramlarına değinmek faydalı olabilir. Söz konusu ayrımı örnek üzerinden daha net bir şekilde aktarmak mümkündür. 200 TL’ye satılan bir ürünün maliyeti 100 TL ise işletmeye marjı %50’dir. Kâr oranı formülüne göre işletmenin bu üründen elde ettiği kazanç %100’dür. Kâr marjı hesaplamasında kullanılan formüller ise şunlardır: 

Doğru ve gerçek kâr marjı rakamlarına ulaşmak için kullanılan formülleri örnekler üzerinden daha rahat kavrayabilirsiniz. Örneğin 200.000 TL net satışı ve 150.000 TL maliyeti olan bir işletmenin %25 brüt getiri marjı bulunur. Bu rakam, şirketin gelirlerinin %25’ini üretim maliyetlerine harcadığını gösterir. 

Ticari Kâr ve Mali Kâr Arasındaki Fark Nedir?

Ticari getiri hesaplanırken ilgili tutara vergi mevzuatında belirtilen kanunen kabul edilmeyen giderler dâhil edilmez. Kanunen kabul edilmeyen giderler, işletmelerin ödemekle yükümlü olduğu verginin tespitinde kazançtan indirilmeyen unsurları ifade eder. Bu giderler arasında işletme sahibini ilgilendiren tazminat ve para cezalarının yanı sıra gelir vergisi gibi şahsi ödemeler de yer alır. Ayrıca bağışlar ve yardımlar da bu kapsamda değerlendirilir. Mali kâr marjında ise söz konusu değerlerin her biri hesaplamaya eklenir. 


Ticari ve mali kazanç arasındaki farklar arasında vergi mevzuatında yer alan indirimler ve istisnalar da bulunur. Ticari getiri oranını hesaplarken işletmelerin bahsi geçen durumlardan kaynaklanan kazançlarını da matraha eklemek gerekir. Ancak mali getiri oranında bu kazançlar vergi matrahında yer almaz. Gelir Vergisi Kanunu’nun “Gider Kabul Edilmeyen Ödemeler” başlığında yer alan 41. madde bunun bir örneğini oluşturur.

Kâr Nedir?

Yatırımcılar, borsadaki alım satım işlemlerini gerçekleştirmek için aracı kuruma birtakım emirler verir. Aracı kurumlar bu emirleri borsa kurallarına uygun bir hâle getirerek piyasaya iletir. Emir tipleri; süre, limit, fiyat ve işlem maliyetlerine göre gruplara ayrılır. Kalanını iptal et (KİE) ise bu emir tiplerinden biridir. 

Özellikle internet bankacılığında KİE kısaltması ile yatırımcı karşısına çıkan bu kavram,“KİE ne demek?” sorusu akıllara gelir. KİE, kısmen gerçekleşme koşulu ile verilen aktif emir tipidir. Talimat verildiği anda bekleyen karşıt emirler ile bu istek eşleşir. Gerçekleşmeyen tutar bu sayede otomatik olarak iptal edilir. Kalanını iptal et (KİE) nedir sorusuna kısaca bu şekilde yanıt verilebilir. 

Kalanını İptal Et (KİE) Hangi İşlemlerde Kullanılır?

Borsada işlem gören hisse senetlerine güncel fiyatlar üzerinden alım satım emri vermek mümkündür. Hisse senedi işlemlerinde, piyasa fiyatlı ve limitli emirler için geçerlilik süresi olarak kalanını iptal et (KİE) tercih edilir. Fiyatsız olarak yalnızca tutar belirtilerek girilen bu emirler en iyi fiyatla eşleşerek işleme dönüşür. Bekleyen bir emir olmaması hâlinde kalan tutar iptal edilir. 

Yatırımcılara; hisse senedi, endeks ve emtia gibi varlıkların alım satımında kaldıraç imkânı sunan varantlarda da kalanını iptal et (KİE) emri kullanılabilir. Bu emir verildiğinde, belirlenen tutara bağlı olarak seans sonu beklenmeden alınan hisse tutarı dışındaki miktar iptal olur. Yatırımcıların piyasa ve portföylerdeki dalgalanmalardan minimum düzeyde etkilenmesini mümkün kılan Vadeli İşlemler Piyasası (VİOP) da kalanı pasife yazma ya da iptal etme imkânı sunar. Alıcı ve satıcıların karşılıklı işlem yaptığı bu piyasada, kalanını iptal et (KİE) emrinin verilmesi hâlinde gerçekleşen tutar dışındaki miktar borsadan kaldırılır. 

Kalanını İptal Et (KİE) Ne İşe Yarar?

Borsada verilen gerçek zamanlı emirler işleme alınmasa dahi yeni girilen, güncelleme yapılan ya da iptal edilen talimatlar için kesinti yapılır. Kesinti miktarı, azaltılan ya da iptal edilen emir hacmi üzerinden hesaplanır. Kalanını iptal et (KİE) emrinin verilmesi hâlinde bu miktarı ödeme yükümlülüğü ortadan kalkar. Hisse senedi, VİOP ve varant piyasalarında yaptığınız işlemlerde, iptal edilen tutarın tamamı kadar ödeme yapmamak için kalanını iptal et (KİE) emri verebilirsiniz.

Kalanını iptal et (KİE) emri, serbest piyasada açıklık ve dengenin sağlanması açısından önemlidir. Piyasa işlemlerinden önce emirlerin iptal edilmesi ya da geri çekilmesi önemli bir husustur. Yatırımcıların emirlerini piyasa takasından hemen önce çekmesi ceza almaları ile sonuçlanabilir. Bu durumda yeterli bir yaptırım uygulanmaması piyasa görüşlerinin manipüle edilmesine neden olabilir. Kalanını iptal et (KİE) emri piyasanın şeffaflığını koruması adına önemlidir.

Kalanını İptal Et (KİE) Ne Demek?

Yatırımlarını finans piyasalarında değerlendirmek isteyen bireylerin sıkça karşılaştığı terimlerden biri kaldıraçlı işlemdir. Finansal işlemlerde rastlanan kaldıraç uygulaması, az miktarda sermaye ile daha fazla kâr elde etmeyi hedefleyen bir stratejidir. Bu uygulama borsada yapılan yatırımlarda, işlem hacmini artırmayı sağlar. 

Kaldıraçlı işlem, yatırım getirisini maksimize etmek amacıyla uygulanır. Söz konusu işlemde gelir ve kâr hedefi, özkaynak yerine borçla finanse edilir. Finans piyasalarında kaldıraç, herhangi bir kaynağın toplam parasal büyüklüğünden daha az miktarda teminat ile al sat yapmayı mümkün kılan bir varlıktır. Oransal olarak ifade edilen kaldıraç 1:10 gibi sayısal veriler şeklinde gösterilir.

Kaldıraçlı İşlemlerin Özellikleri Nelerdir?

Finans piyasalarında işlem yapan tasarruf sahiplerinin temel hedefi kâr elde etmektir. Yatırımın getiri potansiyelini artıran uygulamalardan biri de kaldıraçlı işlemdir. Bu uygulamanın özelliklerinden biri yatırım yaparken borç para kullanımına başvurulmasıdır. Hem firmalar hem de bireyler yatırım getirisini maksimize edebilmek için bu işlem aracılığıyla borç para edinirler. 

Kaldıraçlı işlem mantığı, bankalardan kredi veya tahvil gibi borçlanma araçlarını kullanmaya dayanır. Borç olarak alınan kaynaklar, yatırım amacıyla değerlendirilir. Böylece şirketler ve bireyler, borcu kâra çevirebilme becerisiyle finans piyasalarında işlem yapabilir. Bu noktada işlem oranlarını anlık olarak takip edebilmek önem teşkil eder. Kaldıraçlı işlem indikatörü, işlem oranlarının risk analizini yaparak yatırımcıların yol haritası çizmesine yardımcı olur. Kaldıraç kullanarak işlem yapabileceğiniz farklı ekonomi piyasaları bulunur. Bunlar forex, kripto para ve vadeli işlemler piyasasıdır. 

Borsa için en önemli noktalardan biri de bilgi olarak kendini sürekli güncellemek, yani bilgiye yatırım yapmaktır. Midas Podcast’te her gün yayınlanan bültenlerimiz ve uzman yorumlarıyla borsaya yönelik tüm merak ettiklerini dinleyerek takip edebilirsin.

external link icon
ucuzkalanlar (1) (1) (1) (1)

Güçlü Sektörlerin Rasyolarına Göre Cazip Hisseleri

Spot İşlem ve Kaldıraçlı İşlem Arasındaki Fark Nedir?

Finans piyasalarında yatırım yapmayı sağlayan uygulamalar arasında spot ve kaldıraç işlem bulunur. Spot işlem; hisse senedi, kripto ve forex piyasalarında sıkça kullanılan yatırım araçları arasında yer alır. Bu işlem türünde, finansal ürünler direkt alınır veya satılır. Spot işlemlerde sadece mevcut sermaye ile işlem yapmanız mümkündür. Kaldıraç oranları ile yapılan işlemlerde ise elinizde olmayan yüksek bir meblağ ile yatırım yapmanıza izin verilir. Kaldıraçlı işlem ve spot işlem arasındaki farkları şu şekilde sıralayabiliriz:

Kaldıraçlı işlemle piyasalarda, teminatla asıl sermayeden daha büyük miktarla yatırım yapmak mümkündür. Spot piyasalarda ise borçlanma söz konusu olmadığından elinizde bulunan kaynakları kâr hedefiyle değerlendirmeniz gerekir. 

Kaldıraçlı İşlem Nasıl Yapılır?

Kaldıraçlı işlem yapmak isteyen tasarruf sahipleri, teminat olarak belirlenen bir oran karşılığında yatırımlarını gerçekleştirirler. Bu uygulamada yatırımın tam değerinin teminat kısmını tasarruf sahibi kendisi yatırır. Kalan miktar ise aracı kurum tarafından borç verilerek karşılanır. Kaldıraçlı işlem hesaplaması sırasında piyasalara özel oranlar devreye girer. Örneğin forex piyasasında kaldıraç oranı en fazla 10:1 olabilir. Yani yatırım değerinin en fazla 10 katına kadar işlem yapılır.

Kaldıraçlı işlem yaparken yatırımcılar piyasa pozisyonlarına odaklanır. İndikatör ve grafik okumaları sonucunda alım-satım ve kaldıraç miktarı belirlenir. Bu noktada oranlar dikkate alınarak kaldıraçlı işlem süresi de belirlenir. Kâr ve zarar dengesi hesaplaması sayesinde işlem süresini belirlemeniz mümkündür.

Kaldıraçlı İşlem Örneği

Kaldıraçlı işlem yapan borsalarda yatırımlarınızı değerlendirirken çeşitli örneklerden faydalanabilirsiniz. Forex piyasasından altınla yapılan bir kaldıraçlı işlem örneği şu şekildedir: 

Altının ons fiyatı: 1.000 dolar

Kaldıraç oranı: 10:1

Pozisyon büyüklüğü: 1.000 x 100= 100.000 dolar 

Minimum teminat: 100.000:10= 10.000 dolar

Altının ons fiyatı 1.100 dolara yükselirse pozisyon büyüklüğü de 110.000 dolara ulaşır. Aradaki fark ise yatırımcının kârıdır. Bu noktada 110.00 – 100.000=10.000 dolar kâr elde edilir. 

Kaldıraçlı İşlem Yaparken Nelere Dikkat Etmek Gerekir?

Kaldıraçlı işlemlerde yatırımdan büyük kârlar elde edildiği için uygulamanın dikkatli bir şekilde yapması önem teşkil eder. Özellikle söz konusu uygulamada riskleri yönetebilmek için şu kaldıraçlı işlem stratejilerini uygulayabilirsiniz:

Kaldıraçlı işlemlerde kısa pozisyon ve uzun pozisyon gibi yatırım süreçlerini doğru bir şekilde kontrol etmeniz gerekir. Bunun için borsa hesabınızda kâr ve zarar dengesi açısından yeterli miktarda menkul kıymet bulundurmanız önemlidir. Ayrıca kayıp ihtimalini düşürmek için zararı durdur emirlerini de kullanmanız gerekir.

Kaldıraç Kullanmanın Avantajları Nelerdir?

Kaldıraçlı işlem; kripto, forex ve vadeli işlem piyasalarının tümünde yatırım yapmak isteyen bireylerin tercih ettiği bir yöntemdir. Söz konusu yatırım işleminin bireylere sunduğu avantajlar ise şunlardır:

Kaldıraçlı işlem, geleneksel yöntemlerle elde edilen kârın katlanmasına yardımcı olur. Ancak bu noktada uygulamanın risklerini de göz önünde bulundurmak gerekir. Kâr pozisyonunuzu korumak için kolay ve yüksek getirili gibi görünen bu yöntemi iradenizi yöneterek denemeniz önemlidir.

Kaldıraçlı İşlemlerin Zararları Var mıdır?

Kaldıraçlı işlem açmayı düşünen tasarruf sahipleri, bu uygulamanın risklerini öğrenmelidir. Yatırım yaparken her alanda olduğu gibi bu işlem türünde de zararları göz önünde bulundurmalısınız. Kaldıraçlı olarak yapılan yatırım işlemlerinin riskleri şunlardır:

Kaldıraçlı işlem zararlarını stop-loss pozisyonu ile minimuma düşürebilir. Kayıpları en aza indirmeye yardımcı olan bu pozisyonda yatırım zarara geçtiği anda satış emri verilir. Böylece kaldıraç riskini düşürebilirsiniz.