K

Yatırımlarını finans piyasalarında değerlendirmek isteyen bireylerin sıkça karşılaştığı terimlerden biri kaldıraçlı işlemdir. Finansal işlemlerde rastlanan kaldıraç uygulaması, az miktarda sermaye ile daha fazla kâr elde etmeyi hedefleyen bir stratejidir. Bu uygulama borsada yapılan yatırımlarda, işlem hacmini artırmayı sağlar. 

Kaldıraçlı işlem, yatırım getirisini maksimize etmek amacıyla uygulanır. Söz konusu işlemde gelir ve kâr hedefi, özkaynak yerine borçla finanse edilir. Finans piyasalarında kaldıraç, herhangi bir kaynağın toplam parasal büyüklüğünden daha az miktarda teminat ile al sat yapmayı mümkün kılan bir varlıktır. Oransal olarak ifade edilen kaldıraç 1:10 gibi sayısal veriler şeklinde gösterilir.

Kaldıraçlı İşlemlerin Özellikleri Nelerdir?

Finans piyasalarında işlem yapan tasarruf sahiplerinin temel hedefi kâr elde etmektir. Yatırımın getiri potansiyelini artıran uygulamalardan biri de kaldıraçlı işlemdir. Bu uygulamanın özelliklerinden biri yatırım yaparken borç para kullanımına başvurulmasıdır. Hem firmalar hem de bireyler yatırım getirisini maksimize edebilmek için bu işlem aracılığıyla borç para edinirler. 

Kaldıraçlı işlem mantığı, bankalardan kredi veya tahvil gibi borçlanma araçlarını kullanmaya dayanır. Borç olarak alınan kaynaklar, yatırım amacıyla değerlendirilir. Böylece şirketler ve bireyler, borcu kâra çevirebilme becerisiyle finans piyasalarında işlem yapabilir. Bu noktada işlem oranlarını anlık olarak takip edebilmek önem teşkil eder. Kaldıraçlı işlem indikatörü, işlem oranlarının risk analizini yaparak yatırımcıların yol haritası çizmesine yardımcı olur. Kaldıraç kullanarak işlem yapabileceğiniz farklı ekonomi piyasaları bulunur. Bunlar forex, kripto para ve vadeli işlemler piyasasıdır. 

Borsa için en önemli noktalardan biri de bilgi olarak kendini sürekli güncellemek, yani bilgiye yatırım yapmaktır. Midas Podcast’te her gün yayınlanan bültenlerimiz ve uzman yorumlarıyla borsaya yönelik tüm merak ettiklerini dinleyerek takip edebilirsin.

external link icon
ucuzkalanlar (1) (1) (1) (1)

Güçlü Sektörlerin Rasyolarına Göre Cazip Hisseleri

Spot İşlem ve Kaldıraçlı İşlem Arasındaki Fark Nedir?

Finans piyasalarında yatırım yapmayı sağlayan uygulamalar arasında spot ve kaldıraç işlem bulunur. Spot işlem; hisse senedi, kripto ve forex piyasalarında sıkça kullanılan yatırım araçları arasında yer alır. Bu işlem türünde, finansal ürünler direkt alınır veya satılır. Spot işlemlerde sadece mevcut sermaye ile işlem yapmanız mümkündür. Kaldıraç oranları ile yapılan işlemlerde ise elinizde olmayan yüksek bir meblağ ile yatırım yapmanıza izin verilir. Kaldıraçlı işlem ve spot işlem arasındaki farkları şu şekilde sıralayabiliriz:

Kaldıraçlı işlemle piyasalarda, teminatla asıl sermayeden daha büyük miktarla yatırım yapmak mümkündür. Spot piyasalarda ise borçlanma söz konusu olmadığından elinizde bulunan kaynakları kâr hedefiyle değerlendirmeniz gerekir. 

Kaldıraçlı İşlem Nasıl Yapılır?

Kaldıraçlı işlem yapmak isteyen tasarruf sahipleri, teminat olarak belirlenen bir oran karşılığında yatırımlarını gerçekleştirirler. Bu uygulamada yatırımın tam değerinin teminat kısmını tasarruf sahibi kendisi yatırır. Kalan miktar ise aracı kurum tarafından borç verilerek karşılanır. Kaldıraçlı işlem hesaplaması sırasında piyasalara özel oranlar devreye girer. Örneğin forex piyasasında kaldıraç oranı en fazla 10:1 olabilir. Yani yatırım değerinin en fazla 10 katına kadar işlem yapılır.

Kaldıraçlı işlem yaparken yatırımcılar piyasa pozisyonlarına odaklanır. İndikatör ve grafik okumaları sonucunda alım-satım ve kaldıraç miktarı belirlenir. Bu noktada oranlar dikkate alınarak kaldıraçlı işlem süresi de belirlenir. Kâr ve zarar dengesi hesaplaması sayesinde işlem süresini belirlemeniz mümkündür.

Kaldıraçlı İşlem Örneği

Kaldıraçlı işlem yapan borsalarda yatırımlarınızı değerlendirirken çeşitli örneklerden faydalanabilirsiniz. Forex piyasasından altınla yapılan bir kaldıraçlı işlem örneği şu şekildedir: 

Altının ons fiyatı: 1.000 dolar

Kaldıraç oranı: 10:1

Pozisyon büyüklüğü: 1.000 x 100= 100.000 dolar 

Minimum teminat: 100.000:10= 10.000 dolar

Altının ons fiyatı 1.100 dolara yükselirse pozisyon büyüklüğü de 110.000 dolara ulaşır. Aradaki fark ise yatırımcının kârıdır. Bu noktada 110.00 – 100.000=10.000 dolar kâr elde edilir. 

Kaldıraçlı İşlem Yaparken Nelere Dikkat Etmek Gerekir?

Kaldıraçlı işlemlerde yatırımdan büyük kârlar elde edildiği için uygulamanın dikkatli bir şekilde yapması önem teşkil eder. Özellikle söz konusu uygulamada riskleri yönetebilmek için şu kaldıraçlı işlem stratejilerini uygulayabilirsiniz:

Kaldıraçlı işlemlerde kısa pozisyon ve uzun pozisyon gibi yatırım süreçlerini doğru bir şekilde kontrol etmeniz gerekir. Bunun için borsa hesabınızda kâr ve zarar dengesi açısından yeterli miktarda menkul kıymet bulundurmanız önemlidir. Ayrıca kayıp ihtimalini düşürmek için zararı durdur emirlerini de kullanmanız gerekir.

Kaldıraç Kullanmanın Avantajları Nelerdir?

Kaldıraçlı işlem; kripto, forex ve vadeli işlem piyasalarının tümünde yatırım yapmak isteyen bireylerin tercih ettiği bir yöntemdir. Söz konusu yatırım işleminin bireylere sunduğu avantajlar ise şunlardır:

Kaldıraçlı işlem, geleneksel yöntemlerle elde edilen kârın katlanmasına yardımcı olur. Ancak bu noktada uygulamanın risklerini de göz önünde bulundurmak gerekir. Kâr pozisyonunuzu korumak için kolay ve yüksek getirili gibi görünen bu yöntemi iradenizi yöneterek denemeniz önemlidir.

Kaldıraçlı İşlemlerin Zararları Var mıdır?

Kaldıraçlı işlem açmayı düşünen tasarruf sahipleri, bu uygulamanın risklerini öğrenmelidir. Yatırım yaparken her alanda olduğu gibi bu işlem türünde de zararları göz önünde bulundurmalısınız. Kaldıraçlı olarak yapılan yatırım işlemlerinin riskleri şunlardır:

Kaldıraçlı işlem zararlarını stop-loss pozisyonu ile minimuma düşürebilir. Kayıpları en aza indirmeye yardımcı olan bu pozisyonda yatırım zarara geçtiği anda satış emri verilir. Böylece kaldıraç riskini düşürebilirsiniz.

İstatistik bilimine ait bir kavram olan korelasyon, ekonomik olaylarla piyasalar arasında anlamlı bağlantılar kurmak için kullanılır. Piyasalardaki dalgalanmaların hem ülkedeki hem de dünyadaki gelişmelerle ilişkisini gösterir. Bu sayede ekonomik veriler üzerinden çıkarım yapmayı mümkün hâle getirir. Dilerseniz kavrama dair detayları öğrendikten sonra güncel gelişmelerden avantaj elde edeceğini düşündüğünüz şirketlere Midas yatırım hesabı üzerinden yatırım yapabilirsiniz.

Korelasyon Nedir?

Korelasyon, iki ya da daha fazla rassal değişken arasındaki doğrusal ilişkinin yönünü ve şiddetini gösterir. Kavrama veriler üzerinden mantıksal çıkarım yapma imkânı verdiği için ekonomi gibi farklı alanlarda da sıklıkla başvurulur. Detaylı bir açıklamaya geçmeden önce terimin yatırımla olan bağlantısından bahsetmekte fayda vardır. Ülke ve dünya çapındaki gelişmeler, ekonominin gidişatına yön verir. Faizler, döviz endeksleri ve emtialardaki bu değişimlerle piyasalarda hareketlenmeler olur. Söz konusu etkilenmenin hangi yönde ve güçte gerçekleşeceği ise durumlarla piyasalar arasındaki korelasyonla belirlenir. 

Değişkenlerin aynı ya da zıt yöndeki doğrusal hareketini ifade eden kavram, korelasyon grafiğinin yönüne göre negatif ve pozitif olarak ikiye ayrılır. Pozitif korelasyon, artış ve azalışı aynı yönde olan parametreleri ifade eder. Örneğin yatırım miktarıyla elde edilecek faiz getirisinin de arttığı tasarruf hesaplarında bu doğrultuda bir ilişki vardır. Negatif korelasyon ise değişenler arasındaki hareketin farklı yönlerde olmasıdır. Borsa, altın ve petrol fiyatlarındaki artış sonucunda piyasalarda yaşanan dalgalanmalar, buna verilebilecek örnekler arasındadır. 

external link icon
yabanci (1)

Yabancı Yatırımcının İlgisini Çekebilecek Cazip Hisseler

Korelasyon Türleri Nelerdir?

Korelasyon türleri, değişken sayısı ve hesaplamada kullanılan teknik gibi hususlarla birbirinden ayrılır. Bu yöntemler sonucunda elde edilen verilerle de ekonomik olayların hisse senedi fiyatlarına etkisi gibi çıkarımlar yapılır. Parametrelere ve ulaşılmak istenen sonuçlara göre tercih edebileceğiniz basit, çoklu ve kısmi olmak üzere üç ayrı yöntem vardır.

Basit Korelasyon Teknikleri

Basit korelasyon, bir değer üzerinden iki ölçümün yapıldığı durumlarda tercih edilir. Hem değişkenler arasındaki ilişkinin varlığını hem de şiddetini ölçmeyi sağlar. Örneğin hissedeki yukarı yönlü bir hareketlenmenin içinde bulunduğu endeksteki değişimlerle alakalı olup olmadığını ilgili teknikle anlayabilirsiniz. İki değişkenle yapılan bu ölçümlerde şu katsayı belirleme teknikleri kullanılır:

Pearson Momentler Çarpımı Katsayısı, sayılanlar arasında en sık kullanılan yöntemdir. Her iki değişkenin sürekli olduğu durumlarda tercih edilir. Bu değerin 0 olması, parametreler arasında bir bağlantının bulunmadığı gösterir. Katsayının 1 çıkması ise değişkenlerin birbiriyle tam ilişkili olduğunu ifade eder. 

Çoklu Korelasyon Teknikleri

Bir değişkenin iki ya da daha fazla unsurla olan ilişkisinin incelenmesine çoklu korelasyon adı verilir. Parametreler arasında gruplama yapma ve hesaplamaları belirli bir değişkene göre gerçekleştirme gibi imkânlar sunar. Çok sayıda değişkenin karşılıklı bağımlılıklarını ölçme olanağı tanıdığı için kapsamlı ölçümlerde sıklıkla tercih edilir. 

Kısmi Korelasyon Teknikleri

Kısmi korelasyon, iki değişken arasında değerlendirme yaparken ölçüme üçüncü bir parametrenin dâhil edilmesidir. Korelasyon çeşitleri arasında yer alan bu yöntemde söz konusu sabit unsurun diğer parametreler üzerindeki etkisine bakılır. Örneğin hisse fiyatındaki değişimle endeksin mevcut durumu arasındaki ilişkiyi incelerken faiz oranı da ölçüme eklenir. Bu sayede bahsi geçen değişkenlerin birbiriyle bağlantısının faiz etkisi altında nasıl etkilendiğini görmek mümkün olur.  

Korelasyon Nasıl Hesaplanır?

Korelasyon hesaplamasında belirli değer aralığını kapsayan bir korelasyon katsayısı belirlenir. Korelasyon formülüyle yapılan işlemler sonucunda -1 ile 1 aralığına ulaşılır. Bu kapsamda yer alan ve “r” harfiyle ifade edilen katsayı, parametreler arasındaki ilişkinin derecesini gösterir. Yani aynı ya da farklı yönlerde hareket eden değişkenlerin arasındaki bağlantının oranını belirleme olanağı tanır. Korelasyon katsayısına göre parametreler arasındaki bağlantı ise şu şekilde yorumlanır:

Pearson Momentler Çarpımı yöntemine göre yapılan bu ayrım, değişkenlerin birbiriyle olan ilgilerinin şiddetini gösterir. Değerlerin önünde artı ve eksi bulunması, parametrelerin ilişkisinin farklı yorumlanmasına neden olur. Katsayıda yer alan eksi işareti, değişkenlerin birbiriyle negatif yönde bağlantılı olduğunu gösterir. 

Korelasyon Örnekleri Nelerdir?

Korelasyon örnekleri aracılığıyla ekonomik değişkenler arasındaki doğrusal ilişki incelenebilir. Örneğin petrol ve döviz fiyatlarının birbiriyle olan bağlantısını, bu ölçümle açıklamak mümkündür. Dolar cinsinden işlem gören bir emtia olan petrol, dövizdeki dalgalanmalardan doğrudan etkilenir. Yani doların yükselmesine bağlı olarak petrolün varil fiyatının artacağı çıkarımı yapılır. Bu bilgilerden hareketle söz konusu emtia ve döviz arasında zıt yönlü bir ilişkiden bahsedilebilir. 

Kavramın örneklerinden bir diğeri ise altın fiyatlarıyla menkul değerler arasındaki ilişkidir. Özellikle kriz dönemlerinde altının değerinin yükselmesine karşın çeşitli menkul kıymetlerin fiyatlarında düşüşler gözlemlenir. Tıpkı dolar ve petrolde olduğu gibi burada da zıt yönlü bir ilişki vardır. Verilen örneklerin tam tersi olarak ekonomik büyüme ve piyasalar arasında pozitif bir bağlantı bulunur. 

Korelasyon ve Regresyon Arasındaki Fark Nedir?

Korelasyon ve regresyon farkı, kavramların değişkenleri ele alma biçiminden kaynaklanır. Esasında verilerin arasındaki bağlantıyı inceleme şansı veren bu iki terim, parametreleri farklı açılardan ilişkilendirir. Regresyon, bağımsız değişkenin bağımlılar üzerindeki etkisini incelemeyi sağlar. Ayrıca bu ölçümü, matematiksel işlemlerle yani sayısal veriler aracılığıyla yapar. Diğer kavramda ise değişkenler arasındaki ilişkinin yönünü ve şiddetini, belirlenen katsayılarla çizilen grafikler üzerinden yorumlamak mümkün olur.

Finans sektöründe sıkça karşılaşılan bir terim olan konsolide, en temel tanımıyla şirketleri finansal açıdan bir araya getirmektir. İş dünyasının önemli kavramları arasında yer alan konsolidasyon, finansal anlamda uygulanan yöntemleri ve takip edilen süreçleri ifade eder. Konsolidasyon işleminde ayrı şirketler bir araya gelerek faaliyet alanlarında yeni bir tüzel kişilik yaratılır. 

Konsolide, şirketlerin ana ortaklık ile birleşme sürecini tanımlamak için kullanılan bir kavramdır. Ayrı şirketler, bu ana ortaklığın kontrolü sayesinde mali tablolarını birleştirir. Bu işlem sonucunda ortak bir mali tablo ortaya çıkar. Ayrıca konsolidasyon, iş alanında doğrudan raporlama ve muhasebe süreçleriyle de ilişkilidir. Firmaların muhasebe departmanları tarafından yürütülen konsolide süreci, ayrı şirketlerin tek sistem üzerinden daha yüksek performans göstermesine yardımcı olur. Uluslararası piyasalarda yatırım yapan şirketlerin üretim alanında birleşmesiyle konsolide işlemi gerçekleşir.

Finansal Konsolidasyonun Şirketler için Önemi Nedir?

Finansal konsolidasyon, birden fazla departmana veya tüzel kişiliğe sahip olan şirketler için çeşitli avantajlar sağlar. İş dünyasında önemli bir işlem olan konsolide, bir kuruluş ile yan şirketlerin finansal verilerini birleştirme ve raporlama için kullanılır. Konsolide raporları ise sermaye bağı olan şirketlerin varlıkları, öz kaynakları, gelirleri ve giderleri gibi mali verilerin okunmasına yardımcı olur. Konsolidenin şirketler için önemini şu maddelerle açıklayabiliriz:

Konsolide raporlar doğrultusunda finansal durumlarını kontrol altına alan şirketler, faaliyet alanları kapsamında firma ortaklarının daha doğru bilgi edinmesine yardımcı olur. Ayrıca çok ortaklı yapılanmalarda, bu şekilde fon sağlayan kuruluşlara açık bilgilendirme yapılır. Konsolide olmayan şirketler, firmaya bağlı ortaklarla aynı finansal raporları kullanmadıkları için yatırım kontrolü noktasında bilgilendirme karmaşası yaşayabilir. 

external link icon
yabanci (1)

Yabancı Yatırımcının İlgisini Çekebilecek Cazip Hisseler

Konsolidasyon Yöntemleri Nelerdir?

Ayrı şirketlerin finansal tablolarının birleştirilmesi anlamına gelen konsolide etmek çeşitli yöntemler kullanılarak yapılır. Hisse senedi ve fon gibi yatırım araçlarıyla finansal piyasalarda işlem gören şirketler, bu mali raporlar aracılığıyla maliyet analizi noktasında güvenilir verilere sahip olur. Şirketlerin uygulayabileceği konsolidasyon yöntemleri ise şunlardır:

İşletmelerin finansal analizlerini önemli ölçüde etkileyen konsolidasyon yöntemleri, bilgilerin güvenilir verilere dayandırılmasını sağlar. Şirketlerin birleştirilmesi sonucu ortaya çıkan tek bir ekonomik birim sayesinde finansal tablolar oluşturmak daha kolay hâle gelir.

Tam Konsolidasyon Yöntemi

Tam konsolidasyon yöntemi; birleşme kapsamındaki ana ortaklıklara ait olan mali tablolarda bir bütün olarak işlem yapılan bir tekniktir. Bu yöntemde şirketlere ait finansal tablolarda borç, öz kaynak, gelir ve gider pay oranı gibi hususlar dikkate alınmaz. Şirkete bağlı ortakların tüm mali kaynakları tek bir işletme tarafından gerçekleşmiş gibi birleştirilir. Söz konusu yönteme göre hazırlanan finansal raporlar, ortaklıklar arasındaki kontrol gücü kriterine göre düzenlenir.

Kısmi (Oransal) Konsolidasyon

Kısmi diğer bir deyişli oransal konsolidasyon yönteminde finansal durum tablosu, birleştirilen şirketlerin pay oranına göre hazırlanır. Buna göre konsolidasyon içine alınan ortaklara ait mali tablolarda borç, öz kaynak, gelir ve gider verileri şirketlerin pay yüzdesine uygun olarak belirlenir. Konsolide bilanço çıkarılırken gelir tablosu kısmen kontrol edilen işletmenin gelir ve gider payını içerir. 

Öz Kaynak Yöntemi

Öz kaynak yönetimi, tam konsolideden farklı bir şekilde ortak şirketlerin kaynaklarının ve varlıklarının tek bir kalemde netleştirilmesini ifade eder. Bu yöntem kapsamında ilk olarak söz konusu ortaklık sürecine dâhil olan şirketlerin payları muhasebeleştirilir. İştirak yani şirket sermayesine ortak olmanın ardından net varlığa yatırım yapan şirketin payı dikkate alınır. Konsolide bütçe oluşturulurken yatırım yapan şirketin payına bağlı olarak oranlar artırılır veya azaltılır.

Finans sektöründe sunulan hesap çeşitleri, işlevleri doğrultusunda birbirinden ayrılır. Katılım bankacılığı olarak adlandırılan sistem, fon kullanımı ile kâr eldesi sağlayan projelerden biridir. Kâr ve zarara katılma usulüyle gerçekleştirilen bu sistem, faizsiz bankacılık olarak da adlandırılır. Faizsiz bankacılık sektörünün önemli kavramlarından biri kâr payıdır. 

Kâr payı; tasarruf sahiplerinden toplanan fonların, ticaret ve sanayide değerlendirilmesi sonucu elde edilen kazancın birikim yapmak isteyen kişilere paylaştırılmasıdır.

Katılım bankacılığı, faize değil kâr esasına dayalı olan bir sistemdir. Bu sistemde bankalar; ticaret, ortaklık ve finansal kiralama gibi yöntemlerle tasarruf sahiplerine fon kullandırır. Birikim yapmak isteyen kişilere, havuzdan toplanan fonların kullandırılması sonucu doğan kâr ve zarar dağıtılır. Kâr payı diğer bir adıyla temettü, bir şirketin yıllık faaliyet dönemi sonucunda elde ettiği net kazanç üzerinden sağlanır. Söz konusu sistemde kâra ortak olan tasarruf sahiplerinin elde ettiği kazanç, hisse paylarına göre değişiklik gösterir. Kâr payı oranları, kişinin yatırım miktarına ve birikim hesabına bağlı olarak belirlenir. 

Katılım hesabı, faiz hassasiyeti bulunan birikim sahipleri açısından avantajlı bir seçenek olarak ön plana çıkar. Kâr payı sisteminde, finansmanın değerlendirildiği tüm işlemler faturalandırılır. Faturalı bir şekilde çalışma prensibi sayesinde ise resmî olmayan ticari işlerin önüne geçilir.

external link icon
yabanci (1)

Yabancı Yatırımcının İlgisini Çekebilecek Cazip Hisseler

Kâr Payı Nasıl Hesaplanır?

Kâr payı hesaplamasında mevduat sistemlerindeki gibi önceden belirlenen oranlar söz konusu değildir. Katılım bankalarında tasarrufun cinsi ve vade sayısı gibi hususlar göz önünde bulundurularak para havuzu oluşturulur. Tasarruf sahiplerinin ihtiyaç duyduğu finansman desteği de ilgili havuzdan sağlanır. Kâr payı hesabı için ortaya çıkan kazanç veya zarar finansmanın kullanıldığı havuza ait olan hesaplara dağıtılır. 

Kâr payı hesaplamasında anapara ve sabit bir getiri önceden taahhüt edilmez. Tasarruf sahibinin kazancı vade sonunda kesinleşir. Örneğin 100.000 TL’lik kâr payının 95.000 TL’si hesap sahibinin kalan 5.000 TL ise bankanın olur. Katılım bankalarının çalışma prensibinde kesinlikle faiz yoktur. Yalnızca ticaret ve sanayi gibi alanlarda değerlendirilen paranın kârı, tasarruf sahibinin hesabına yansıtılır. Aynı şekilde para işletilirken oluşan zarar da hem müşteri hem de banka tarafından ortaklaşa paylaşılır. Zarar edilen durumlarda müşterinin katılım hesabındaki para miktarı düşebilir.

Kâr Payı ve Faiz Arasındaki Fark Nedir?

Faiz, banka hesabına yatırılan anaparanın belirli bir vade sonucunda elde ettiği getiri olarak tanımlanır. Faizde, borç veren taraf vade ve kâr oranını belirler. Borç alan taraf ise belirlenen oranları kabul ettiği için bir uzlaşma söz konusudur. Faizsiz kazanç esasına dayalı olan kâr payı ise ilgili taraflarca belirlenen vadeye kadar anaparadan elde edilen kazancın, anlaşılan oranda dağıtılan kısmını temsil eder. 

Kâr payına dayalı olarak işleyen banka sistemlerinde, faizin aksine vade dolduğunda anaparanın ne kadar kazanç getireceği belli değildir. Ayrıca kredi ile finanse edilen projelerden zarar edilmesi de ihtimal dâhilinde bulunur. Özetlemek gerekirse faiz ve kâr payı arasındaki fark, vade sonunda kazancın taahhüt edilmemesidir. Kâr payında kazanç oranı paranın değerlendirildiği projenin verimliliğine göre değişiklik gösterir. Yatırım yapılan projenin kâr oranı düşükse tasarruf sahibinin elde edeceği kazanç da az miktarda olur. 

Katılım bankaları tarafından sunulan kâr payında, satışlardan veya değer kayıplarından doğan zarar hesap sahibinin birikim hesabına yansıtılır. Ancak faiz usulüyle işletilen banka hesaplarında herhangi bir değer kaybı olmadan önceden belirtilen oranda miktar birikime yansıtılır. Dolayısıyla faiz sisteminde vade süresinin sonunda anaparanın kazancı net bir şekilde bellidir.

Kâr, ticari bir faaliyet sonucunda kazanılan gelir ve ödenen gider arasındaki farktır. Bir diğer ifadeyle getiri, girişimcilerin üretim sürecinde katlandığı maliyetler ile elde ettiği kazanç arasındaki farkı gösterir. 

Kavrama dair detayları aktarmadan önce girişimcinin tanımını yapmak ve üretim sürecinde neleri hedeflediğinden bahsetmek yararlı olabilir. 

Girişimci, üretim faktörlerinden yararlanarak gelir elde etmeyi hedefleyenlere verilen isimdir. İşletme sahipleri, söz konusu sürece başlamadan önce katlanmak zorunda oldukları masrafları ve ürünlerin satışından elde edecekleri geliri hesaplar. Maliyetinin üzerinde bir fiyatla yapılan satışlardan kazanç elde edilir. Aksi durumda ise işletme zarar eder. 

Kâr Çeşitleri Nelerdir?

Temelde gelir ve gider arasındaki farkı gösteren kazanç rakamlarının kendi içerisinde farklı çeşitleri bulunur. Bu ayrımın temelinde işletmelerin birden fazla maliyet ve gelir kaleminin olması yer alır. Getiri türlerinden bazılarını aşağıda görebilirsiniz:

Yukarıdaki maddelerin dışında işletmelerin mali performansını ölçmeye yarayan FAVÖK (Faiz, Amortisman ve Vergi Öncesi Kâr) gibi getiri çeşitleri de bulunur.

FAVÖK, işletmenin asıl faaliyetlerinden elde ettiği kazancı gösterir. Söz konusu türlere bağlı olarak kâr oranı hesaplamasında kullanılan formüller de değişiklik gösterir.

external link icon
ucuzkalanlar (1) (1) (1) (1)

Güçlü Sektörlerin Rasyolarına Göre Cazip Hisseleri

Kâr Oranı Nasıl Hesaplanır?

Kâr oranı, ürünün alış ve satış fiyatı arasındaki farkın maliyete bölünmesiyle hesaplanır. Bu noktada sıklıkla birbiriyle karıştırılan marj ve oran kavramlarına değinmek faydalı olabilir. Söz konusu ayrımı örnek üzerinden daha net bir şekilde aktarmak mümkündür. 200 TL’ye satılan bir ürünün maliyeti 100 TL ise işletmeye marjı %50’dir. Kâr oranı formülüne göre işletmenin bu üründen elde ettiği kazanç %100’dür. Kâr marjı hesaplamasında kullanılan formüller ise şunlardır: 

Doğru ve gerçek kâr marjı rakamlarına ulaşmak için kullanılan formülleri örnekler üzerinden daha rahat kavrayabilirsiniz. Örneğin 200.000 TL net satışı ve 150.000 TL maliyeti olan bir işletmenin %25 brüt getiri marjı bulunur. Bu rakam, şirketin gelirlerinin %25’ini üretim maliyetlerine harcadığını gösterir. 

Ticari Kâr ve Mali Kâr Arasındaki Fark Nedir?

Ticari getiri hesaplanırken ilgili tutara vergi mevzuatında belirtilen kanunen kabul edilmeyen giderler dâhil edilmez. Kanunen kabul edilmeyen giderler, işletmelerin ödemekle yükümlü olduğu verginin tespitinde kazançtan indirilmeyen unsurları ifade eder. Bu giderler arasında işletme sahibini ilgilendiren tazminat ve para cezalarının yanı sıra gelir vergisi gibi şahsi ödemeler de yer alır. Ayrıca bağışlar ve yardımlar da bu kapsamda değerlendirilir. Mali kâr marjında ise söz konusu değerlerin her biri hesaplamaya eklenir. 


Ticari ve mali kazanç arasındaki farklar arasında vergi mevzuatında yer alan indirimler ve istisnalar da bulunur. Ticari getiri oranını hesaplarken işletmelerin bahsi geçen durumlardan kaynaklanan kazançlarını da matraha eklemek gerekir. Ancak mali getiri oranında bu kazançlar vergi matrahında yer almaz. Gelir Vergisi Kanunu’nun “Gider Kabul Edilmeyen Ödemeler” başlığında yer alan 41. madde bunun bir örneğini oluşturur.

Özellikle finans dünyasına yeni adım atmış olan kişiler “Kamuyu Aydınlatma Platformu nedir?” sorusunu merak eder. KAP, Sermaye Piyasası Kurulu ve Borsa İstanbul üzerinden işlem yapmak isteyen kişileri aydınlatmak için oluşturulan bir kuruluştur. KAP, çeşitli yatırım araçları ile ilgilenen kişiler, bu platformu kullanarak doğru bilgiye erişebilmektedir. 

Sistemin işletimi Merkezi Kayıt Kuruluşu tarafından yürütülür. Bu platformda kamuya açıklanması gereken bildirimler elektronik imzalı bir şekilde iletilir. Sistem, 7-24 esasına göre çalışır. 

KAP Ne İşe Yarar?

KAP sisteminde toplamda Türkiye geneline yayılmış 830’dan fazla şirket ve 700’den fazla fon bulunur. İlgili kuruluşların bildirimlerini hazırlayarak elektronik imzalı bir şekilde sisteme göndermekle yükümlü 3700’den fazla kullanıcı KAP’ta tanımlıdır. Platform, kanunun amaçları doğrultusunda tüm kesimlerin doğru ve anlaşılır bilgiye internet üzerinden erişebilmesine imkân tanır. Ayrıca bu platform bir arşiv niteliğindedir. Kullanıcıların geçmişe dönük bilgilere de erişebilmesini sağlar.

external link icon
betacontent (1)

Borsada Hisse Seçme Rehberi: Beta Katsayısı Mucizesi

KAP Bildirim Yapmak Zorunlu mu?

Toplumun tüm kesimlerinin ticari şirketler ve fonlar hakkında bilgi sahibi olma hakkı bulunur. Ayrıca bu kuruluşların da işleyişlerinde açık olmaları güvenilirlikleri açısından önemlidir. KAP sistemine ilgili kanun hükümleri çerçevesinde hangi bildirimlerin yapılmasının zorunlu olduğu detaylı şekilde bildirilir. Zorunlu kamuyu aydınlatma uygulamaları halkın güvenliği açısından da önemlidir. 

6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nda verilen yetkiye dayanarak kurul tarafından çıkarılan tebliğlerde yer alan bildirimlerin yapılması zorunluluğu bulunur. İlgili mevzuatın 128. maddesinin 1. fıkrasına dayanılarak hazırlanmış olan Kamuyu Aydınlatma Formu Tebliği’nde anlatılan usül ve esaslar doğrultusunda şirketlerin halkı ilgili konularda aydınlatması gerekir.

Kamuyu Aydınlatma Platformu Uygulama Türleri Nelerdir?

Kamuyu aydınlatma uygulamaları temel olarak iki türe ayrılır. Bu yöntemler zorunlu ve gönüllü olmalarına göre farklı unsurlar içerir. Zorunlu kamuyu aydınlatma uygulamaları, kaynaklarını kanun ve diğer yasal düzenlemelerden alır. Şirketler ve fonlar, bu türdeki bildirimleri yapmakla yükümlüdür. Aylık bildirimler ve haftalık raporlar bu türdeki uygulamalara örnektir. Zorunlu bildirimler, sermaye piyasalarında işlem yapan kişiler için önemli kaynaklar arasındadır.

Gönüllü kamuyu aydınlatma uygulamaları ise yasal düzenlemelerde sunulması gereken bildirimlere ek olarak şirket ve fonlar tarafından kamuoyuna verilen kuruluş bilgileridir. Bu uygulamalar ile şirketler, halkın gözündeki güvenilirliklerini arttırmayı amaçlar. Sürdürülebilirlik raporlamaları bu tür bildirimlere örnek olarak gösterilebilir. 

KAP Gelmek Ne Demek?

Borsa, çeşitli açıklamalardan ve gelişmelerden etkilenebilir. Borsada payları alınıp satılan şirketler, finans durumlarını ve yatırım planlarını Kamuyu Aydınlatma Platformu üzerinden yatırımcılarına iletir. Tüm yatırımcılara adil bir şekilde şirkete dair gelişmelerin aktarılması için belirli aralıklarla KAP raporları açıklanır. 

Borsada işlem gören şirketlerin KAP açıklaması yapması zorunludur. Yatırımcıların kararlarını etkileyebilecek her gelişme, KAP üzerinden iletilir. “KAP geldi” terimi, yatırım yapılan şirketin Kamuyu Aydınlatma Platformu üzerinden rapor açıklamasıdır. Açıklanan rapora göre yatırımcılar, yeni hamlelerini planlar. 

Yatırımcılar, borsadaki alım satım işlemlerini gerçekleştirmek için aracı kuruma birtakım emirler verir. Aracı kurumlar bu emirleri borsa kurallarına uygun bir hâle getirerek piyasaya iletir. Emir tipleri; süre, limit, fiyat ve işlem maliyetlerine göre gruplara ayrılır. Kalanını iptal et (KİE) ise bu emir tiplerinden biridir. 

Özellikle internet bankacılığında KİE kısaltması ile yatırımcı karşısına çıkan bu kavram,“KİE ne demek?” sorusu akıllara gelir. KİE, kısmen gerçekleşme koşulu ile verilen aktif emir tipidir. Talimat verildiği anda bekleyen karşıt emirler ile bu istek eşleşir. Gerçekleşmeyen tutar bu sayede otomatik olarak iptal edilir. Kalanını iptal et (KİE) nedir sorusuna kısaca bu şekilde yanıt verilebilir. 

Kalanını İptal Et (KİE) Hangi İşlemlerde Kullanılır?

Borsada işlem gören hisse senetlerine güncel fiyatlar üzerinden alım satım emri vermek mümkündür. Hisse senedi işlemlerinde, piyasa fiyatlı ve limitli emirler için geçerlilik süresi olarak kalanını iptal et (KİE) tercih edilir. Fiyatsız olarak yalnızca tutar belirtilerek girilen bu emirler en iyi fiyatla eşleşerek işleme dönüşür. Bekleyen bir emir olmaması hâlinde kalan tutar iptal edilir. 

Yatırımcılara; hisse senedi, endeks ve emtia gibi varlıkların alım satımında kaldıraç imkânı sunan varantlarda da kalanını iptal et (KİE) emri kullanılabilir. Bu emir verildiğinde, belirlenen tutara bağlı olarak seans sonu beklenmeden alınan hisse tutarı dışındaki miktar iptal olur. Yatırımcıların piyasa ve portföylerdeki dalgalanmalardan minimum düzeyde etkilenmesini mümkün kılan Vadeli İşlemler Piyasası (VİOP) da kalanı pasife yazma ya da iptal etme imkânı sunar. Alıcı ve satıcıların karşılıklı işlem yaptığı bu piyasada, kalanını iptal et (KİE) emrinin verilmesi hâlinde gerçekleşen tutar dışındaki miktar borsadan kaldırılır. 

external link icon
norvec (3)

Norveç Varlık Fonu'ndan Türk Şirketlerine 1,3 Milyar Dolar Yatırım!

Kalanını İptal Et (KİE) Ne İşe Yarar?

Borsada verilen gerçek zamanlı emirler işleme alınmasa dahi yeni girilen, güncelleme yapılan ya da iptal edilen talimatlar için kesinti yapılır. Kesinti miktarı, azaltılan ya da iptal edilen emir hacmi üzerinden hesaplanır. Kalanını iptal et (KİE) emrinin verilmesi hâlinde bu miktarı ödeme yükümlülüğü ortadan kalkar. Hisse senedi, VİOP ve varant piyasalarında yaptığınız işlemlerde, iptal edilen tutarın tamamı kadar ödeme yapmamak için kalanını iptal et (KİE) emri verebilirsiniz.

Kalanını iptal et (KİE) emri, serbest piyasada açıklık ve dengenin sağlanması açısından önemlidir. Piyasa işlemlerinden önce emirlerin iptal edilmesi ya da geri çekilmesi önemli bir husustur. Yatırımcıların emirlerini piyasa takasından hemen önce çekmesi ceza almaları ile sonuçlanabilir. Bu durumda yeterli bir yaptırım uygulanmaması piyasa görüşlerinin manipüle edilmesine neden olabilir. Kalanını iptal et (KİE) emri piyasanın şeffaflığını koruması adına önemlidir.

Kısaca KOB olarak bilinen kâr – zarar ortaklığı, yatırım araçları için kullanılan bir tabirdir. Kâr-zarar ortaklığı belgesi (KOB) de bu yatırım işlemi sonucunda hazırlanan dokümandır. Bu belge, uzun vadeli fon sağlama kaynağıdır. Bu kaynak, anonim şirketler tarafından kâr ve zarar karşılığı ihraç edilen bir menkul kıymet türüdür. Kâr-zarar ortaklığı belgesi (KOB) nedir sorusu bu şekilde açıklanabilir. 

Bu belge, imtiyazlı paylar ile tahvil ve borç senetleri arasında bir niteliğe sahiptir. Yatırımcıya, söz konusu şirketin kâr ve zararına katılma hakkı tanır. Ancak bir pay senedi olarak değerlendirilmez. Bu yatırımcılar, kârından ve zararından etkilendikleri şirket ile ilgili söz hakkına sahip değildir.

Kâr ve Zarar Ortaklığı Belgesinin Çıkarılmasındaki Amaç Nedir?

Kâr-zarar ortaklığı belgesi (KOB), yatırımcı ile şirket arasındaki anlaşmanın resmiyete dökülmesi amacıyla hazırlanır. Bu sayede şirket kâr elde ettiğinde yatırımcı da hakkını kolaylıkla alabilir. Ancak bu hak, şirketin toplam gelirinden değil yalnızca kârından elde edilir. Ayrıca kâr belirlenen oran üzerinden dağıtılır.

external link icon
ekonomi-ve-para

Net Nakit Pozisyonu En Güçlü 10 Şirket

Bu belge sayesinde iki tarafın da mağduriyeti engellenir. Yatırımcı, kâr durumunda olduğu gibi şirketin zararına da ortak olur. Aynı zamanda bu belgenin şirketleri ilgilendiren bir avantajı da vardır. Söz konusu belgelerin kâr payları, şirket tarafından gider olarak yazılabilmektedir. 

Kâr ve Zarar Ortaklığı Belgesinin Geçerlilik Süresi Ne Kadardır?

Kâr-zarar ortaklığı belgesi (KOB), vadeli bir uygulamadır. Bu vade, ortaklık faaliyetlerinin özelliğine göre belirlenir. Muhtelif dönemlerde vade, aylık ve katları şeklinde düzenlenir. Belgenin vadesi en az 1 ay, en çok 7 yıl olabilir. Her bir vadenin sonunda bu belgenin bedelleri defaten ödenir.

Kâr ve zarar ortaklığı belgelerinin tamamında vade ile ilgili açıklamalar bulunur. Sahip olduğunuz belgeyi dikkatlice okumanız ve iyi anlamanız son derece önemlidir. Bu sayede ortaklığınızın geçerlilik süresini göz önüne alarak bütçe ve yatırım planı çıkarabilirsiniz.

Kâr ve Zarar Ortaklığı Belgesi ile Tahvilin Farkı Nedir?

Kâr – zarar ortaklık belgeleri, her ne kadar tahvile benzese de faiz yönüyle ondan ayrılır. KOB’larda faiz ödeme yükümlülüğü yoktur. Yalnızca şirketin kârından faydalanılır. Aynı zamanda şirketin zararından da etkilenildiği için riskli bir yatırım aracıdır. 

Tahvil ile KOB arasında seçim yaparken faiz haricinde göz önünde bulundurabileceğiniz unsurlar mevcuttur. Örneğin tahvil, daha fazla kâr sunarken KOB tasarruf yapmak isteyen yatırımcılar için uygundur. Kısa vadede kâr payı alarak parasını katlamayı hedefleyen bireylerin tahvil yerine KOB yöntemini tercih etmeleri mümkündür. 

Katılma intifa senedi, Türk Ticaret Kanunu’nun anonim şirketlere özgü tanıdığı haklardan biridir. Kelime anlamı “yararlanmak” olan intifa, hak sahibine herhangi bir pay tahsis etmez. Bu senet türü sahibine yalnızca mal varlığına dair haklar tanır. İntifa senedi genellikle şirketin kuruluşunda emeği geçen kişiler için çıkarılır. Ancak söz konusu evrak, bu kişilere ortaklık payı ya da yönetimde söz hakkı tanımaz. 

İntifa senedini çıkarmak için ana sözleşmede hükmün yer alması yeterlidir. Bu hüküm, sözleşmenin asıl hâlinde yer almıyorsa değişikliğe gidilerek senet çıkarılabilir. Söz konusu evrak, kurucu hisse senetleri olarak da tanımlanır. Katılma intifa senedi nedir sorusuna bu şekilde cevap verilebilir. 

Katılma İntifa Senedini Kimler Kullanabilir?

Ortaklık payı vermeden mal varlığına ilişkin hakları tanımlayan katılma intifa senedi, kurucular için çıkarılabilir. Ancak bahsi geçen kurucular, şirkete ortak ise bu durum paylarını etkilemez. Çünkü bu senet ortaklık haklarından tamamen bağımsızdır. Anonim şirketin kuruluşunda katkısı olan kişiler, intifa hakkından yararlanarak bu belgeyi kullanabilir.

Söz konusu senedini kullanabilecek kişilerden birisi de eski pay sahipleridir. Bu noktada önemli olan kişinin sahip olduğu pay bedelinin kanuna uygun olmasıdır. Katılma intifa senedi, bahsi geçen eski pay sahiplerinin yanı sıra alacaklılar için de çıkarılabilir. Bu kıymetli evrak, anonim şirketin eski hissedarları ve alacalıklar dışında benzer haklara sahip olanlar tarafında da kullanabilir. Bu aşamada önemli olan bu senedin, şirketle ilgili ve lehine kullanacak kişiler için çıkarılmasıdır. 

external link icon
ekonomi-ve-para

Net Nakit Pozisyonu En Güçlü 10 Şirket

Katılma İntifa Senedi Sahiplerinin Hakları Nelerdir?

Türk Ticaret Kanunu’na göre katılma intifa senedi olan kişilere, şirketten pay hakkı verilmez. Bu kıymetli evrak, sadece şirket kârının bir kısmı için kişiye haklar tanır. Kurucu hisse senedi olarak da tanımlanan belge, yalnızca genel kurul tarafından alınan kararla yok sayılmaz. Bu noktada katılma intifa senedine sahip kişiler, belgenin feshi için onaylama veya yok sayma hakkına sahiptir. 

Sahibine yalnızca mali haklar tanıyan bu senet, oy kullanma veya dava açma gibi idari yetkiler vermez. Ancak söz konusu evrak, sahibini şirketin ettiği zarardan korur. Katılma intifa senedi, kişi pay sahibi değilse bireye şirket yönetiminde söz söyleme yetkisi de vermez. Bu belge kişiye şirket kâr ettiğinde ya da yeni sermaye ve tasfiye artığı oluştuğunda talep hakkı verir. 

Menkul kıymetler kredisi, BIST tarafından işleme konulan pay senetlerinden daha fazla alım yapılmasına imkân tanır. Tüm bu alımlar, kredili menkul kıymet işlemleri olarak adlandırılır. Açığa satış ve ödünç işlemleri ile hisse senedi alımları da bu kategoride yer alır. Kredili menkul kıymet işlemleri nedir sorusu, bu şekilde kısaca cevaplanabilir. 

Her yatırımcının bir müşteri portföyü vardır. Bu portföyde; pay senedi, döviz, fon ve benzeri menkul kıymetler de yer alır. Menkul kıymetler kredisi sayesinde bu değerler, teminat olarak kabul edilerek BIST’te işleme konulur. Ancak bu işlem, kredilidir. 

Kredili Menkul Kıymet İşlemleri Nasıl Yapılır?

Kredili menkul kıymet işlemleri için çoğunlukla bankaların internet şubeleri kullanılır. Bir örnekle anlatmak gerekirse menkul kıymet işlemlerinden biri olan hisse senedi alım sürecine göz atılabilir. Bu işlemi tamamlamak için takip edilmesi gereken adımlar şunlardır:

İlgili menüye giriş yaptıktan sonra karşınıza çıkan seçeneklerden dilediğinizi tercih edebilirsiniz. Tercihiniz sırasında hisse senetlerinin kâr ve zarar durumlarını, alabileceğiniz risk oranını, bütçenizi göz önünde bulundurmanızda fayda vardır. Bu işlemi tamamlamak için ödeme adımına geçtiğinizde nakit veya takas alternatiflerinden birini kullanmanız mümkündür.

external link icon
yabanci (1)

Yabancı Yatırımcının İlgisini Çekebilecek Cazip Hisseler

Kimler Kredili Menkul Kıymet İşlemlerinden Faydalanabilir?

Kredili menkul kıymetler işlemlerinden yalnızca tekil / bireysel hesap sahipleri faydalanabilir. Örneğin işletme hesabı üzerinden bu işlemi gerçekleştirmeniz mümkün değildir. Eğer bu şartı karşılamıyorsanız bankanızda bir vadesiz yatırım hesabı oluşturabilirsiniz. 

Yatırım hesabınızdaki başlangıç öz kaynak oranının SPK’nın Kredili Menkul Kıymet İşlemleri Çerçeve Sözleşmesi Mevzuatı’nda belirtilen hesaplama yöntemine göre %50 olması da şarttır. Portföydeki hisse senetlerinin veya öz kaynak oranının değişmesi, kredi limitinde farklılık oluşturur. Ancak yatırımcı olmaya devam edebilmeniz için portföyünüzdeki öz kaynak oranının %35’in altına inmemesi gerekir. Bu şartları yerine getiren tüm bireylerin söz konusu işlemden faydalanması mümkündür.

Kredili Menkul Kıymet İşlemlerinde Faiz Oranları Nasıldır?

Kredili hisse senedi alımı faiz oranları, Borsa İstanbul Borçlanma Araçları Piyasası / Repo – Ters Repo Pazarı’nda belirlenir. Bu pazarda oluşan en kısa vadeli repo işlemlerinin ağırlıklandırılmış ortalama faizi işleme sokulur. Bu rakam ile Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın bir haftalık repo borç verme faiz oranı karşılaştırılır. Bu kıyas sonucu tespit edilen en yüksek faiz oranı, 2.5 ile çarpılır. Bu çarpma işleminin sonucunda elde edilen rakam, kredi faizi olarak belirlenir.