ABD Borsası Notları

Yılın ikinci yarısına girerken portföyüne sorman gereken 5 soru

Yılın ikinci yarısına girerken portföyüne sorman gereken 5 soru
Google News Icon Takip Et

2025’in ilk yarısı yatırımcılar için bir denge testi gibiydi. 

Borsa İstanbul uzun süre yatay seyrederken, yüksek faiz ortamı nedeniyle mevduat ve para piyasası fonları cazibesini korudu. Şimdi ise 24 Temmuz’da Merkez Bankası’ndan beklenen faiz indirimi, yatırımcı algısında bir kırılma yarattı. Borsa yeniden hareketlenmeye başladı. 

Aynı dönemde, ABD’de borsaları Trump’ın radikal çıkışları ve tarife endişeleriyle sarsıldı. Günümüzde ABD piyasaları ayı piyasasından sıyrılıp rekorlar kırsa da teknoloji dışı hisselerde güç kaybı devam ederken Avrupa borsaları yılın öne çıkan teması oldu. Küresel sermaye, daha makul değerlemeler ve jeopolitik çeşitlilik arayışıyla gelişmiş piyasalar arasında yön arıyor. 

Altın ise yılın ilk yarısında hem enflasyon endişeleri hem de jeopolitik risklerin etkisiyle güçlü kalmayı başardı.

Böylesine karmaşık ve dinamik bir ortamda yatırımcılar için tek bir doğru strateji yok. Ama doğru soruları sormak, rotayı netleştirmek için en güçlü başlangıç. 

Bunun için yılın ikinci yarısına girerken portföyünü yeniden gözden geçirmene yardımcı olacak beş kritik soru ile karşındayız.

1. Kâr realizasyonu için doğru zaman mı?

Son birkaç haftada BIST 100’de yaşanan yükseliş, özellikle bankacılık gibi büyük ölçekli ve savunma odaklı hisselerde belirginleşti. Ancak bu çıkışın temelinde henüz somut bir kâr büyümesi değil, faiz indirimi beklentisi ve kısa vadeli likidite dönüşleri yatıyor. 

Özellikle son yükselişlerle birlikte, bazı hisseler yalnızca “hikâyeye” göre fiyatlanıyor olabilir. 

ABD borsalarında ise dev teknoloji hisseleri uzun süredir endeksleri sürüklese de değerlemeler artık oldukça yüksek. S&P 500 endeksi yılın ilk yarısını pozitif tamamlasa da içeride ciddi bir ayrışma var. Çünkü bazı sektörler ralliye katılamadı. 

Bu yüzden şunu sormalısın: Portföyümde son yükselişle ralliye erken katılan ve artık potansiyelini tüketmiş hisseler var mı? 

Varsa bunları azaltıp daha uygun değerlemeye sahip ve büyüme potansiyeli taşıyan hisselere yönelmek daha verimli olabilir.

2. Portföyümde coğrafi çeşitlilik yeterli mi?

2025’in ilk yarısında Avrupa borsaları, ABD’ye göre daha iyi bir performans gösterdi. ABD hisseleri ise yılın büyük kısmında teknoloji hisseleriyle ayakta kaldı. Bu, uzun vadeli portföylerde ABD ağırlığının istem dışı biçimde çok yükselmesine neden oldu. Aynı zamanda, yatırımcının “dünyaya kapalı” kalmasına sebebiyet verdi.

Türkiye’de bu durumun karşılığı ise şu: Uzun süredir yalnızca Borsa İstanbul’a odaklanan portföylerde ülke riski ve sektör yoğunluğu çok yüksek. 

Bu yıl altın gibi enstrümanlar da hem dolar bazlı korunma hem de likidite alternatifi sundu. Artık birçok yatırımcı, yurtdışı fonlar, eurobondlar ve çoklu varlık fonları üzerinden küresel çeşitlendirme yapabiliyor. 

Soru şu olmalı: Yatırımlarım yalnızca bir piyasa ve birkaç sektöre mi sıkıştı, yoksa farklı iklimlerde de nefes alabiliyor mu?

Portföyün farklı piyasalarda “nefes alabiliyor” olması sadece risk dağılımı için değil, aynı zamanda fırsatların farkına varabilmek için de kritik. Örneğin 2025’in ilk yarısında Japonya borsası, merkez bankasının ultra gevşek politikaları ve şirketlerdeki reformlarla öne çıkarken; Hindistan, seçim sonrası politik istikrar ve güçlü büyüme görünümüyle dikkat çekti. 

Bu tür temaları kaçırmamak, yatırımcının sadece kayıpları sınırlamasını değil, aynı zamanda yeni büyüme alanlarını da değerlendirebilmesini sağlar. Yani mesele sadece ABD’yi azaltmak ya da Türkiye riskini dengelemek değil; dinamik ve adaptif bir portföy zihniyetine geçebilmek.

3. Faizler düşerse nakit ağırlığını ne yapmalıyım?

Son 12 ayda yüksek faiz ortamı, yatırımcının zihninde “Risk almadan da getiri sağlanabilir.” mesajı oluşturdu.

Bu anlayış, para piyasası fonlarını ve vadeli mevduatı öne çıkarsa da bu dönemin sonuna yaklaşıyor olabiliriz. 24 Temmuz’da TCMB’den beklenen faiz indirimi, ardından gelecek adımlara dair beklentileri de beraberinde getirdi.

Bu noktada kendine şu soruyu sorman gerekiyor: Nakit pozisyonumu sadece bugünün getirisine göre mi kurdum, yoksa yarın oluşabilecek fırsatlara da hazır mıyım? 

Faizlerin düşmesiyle birlikte nakitte kalmak, reel anlamda değer kaybı yaratabilir. Özellikle Borsa İstanbul’da faiz indirimi sonrası bankacılık, GYO, perakende ve iç tüketime bağlı sektörlerde hızlı fiyatlamalar görülebilir. 

Aktif yatırımcılar için nakit pozisyonu yeniden düzenlenmeli. Pasif yatırımcılar ise bu yeni dönemi ıskalamamak adına portföy rotasyonlarını şimdiden planlamalı.

4. Ağırlığı hâlâ yanlış sektörlerde mi tutuyorum?

Borsa İstanbul’da yatırımcı ilgisi son bir yılda birkaç alanda yoğunlaştı: savunma sanayi, holdingler ve zaman zaman gıda-perakende hisseleri… Ama bu tercih, daha çok jeopolitik risklere ve temettü beklentilerine dayanıyor. 

ABD’de ise ağırlık teknoloji devlerinde toplandı. Yapay zekâ rüzgârı Nvidia ve benzeri hisselerde sert yükselişleri beraberinde getirdi. Fakat Borsa İstanbul’da teknoloji ya da yapay zekâ odaklı bir yatırım algısı henüz yok denecek kadar zayıf.

Bu durum hem fırsatları hem de riskleri beraberinde getiriyor. Gelişmiş piyasalarda büyüme odaklı, yapısal temalara yatırım yapılırken; Türkiye’de daha çok temettü, defansif sektörler ve kısa vadeli algılar ön planda. 

Portföyünde hangi hikâyeye yatırım yaptığını sorgulamalısın: Bugünü mü satın alıyorum, yoksa 6-12 ay sonrası için mi konumlanıyorum? 

Faiz indirimi sonrası Türkiye’de bankacılık, inşaat, enerji ve ihracatçı şirketler yeniden gündeme gelebilir.

5. Altın ve sabit getirili varlıklar portföyümde ne kadar yer tutuyor?

2025’in ilk yarısında altın, hem ABD faiz beklentileri hem de artan jeopolitik tansiyon sayesinde güçlü bir seyir izledi. Dolar bazında ons fiyatı, tarihi zirvelere yaklaşırken; içeride gram altın da hem kur etkisi hem de global eğilimle yeniden yatırımcının gözdesi oldu. Aynı dönemde Türkiye’de TL tahviller yüksek faiz nedeniyle yeniden cazip hale geldi.

Fakat bu dönemin dinamikleri hızla değişebilir. Faiz indirimleri başladığında sabit getirili ürünlerin cazibesi düşerken Fed’in de faiz indirimlerine başlamasıyla altın gibi alternatif varlıklar yeniden öne çıkabilir. 

Soru şu: Portföyümde yalnızca hisse ve nakit mi var, yoksa altın ve sabit getirili araçlarla dalgalanmalara karşı bir denge kurabildim mi? 

Unutma, iyi bir portföy sadece fırsatlara değil, risklere de hazırlanmalı. Altın ve sabit getirili varlıklar, sadece güvenli liman değil, aynı zamanda stratejik denge unsurlarıdır. 

Piyasa yükselirken fırsatları kovalamak önemli ama düşüşe hazırlıklı olmak da bir o kadar kritik. Portföyde bu tür varlıklara yer vermek yalnızca kayıpları sınırlamak değil, dalgalı dönemlerde karar kalitesini korumak anlamına gelir.

Yeni bir dönemin eşiğindeyiz

Yılın ilk yarısı temkinli bekleyişin, yüksek faizin ve sınırlı hareketlerin dönemiydi. Ancak şimdi bambaşka bir senaryoya geçiş yapıyoruz. Faiz indirimi beklentisi, hisse piyasalarını yeniden canlandırıyor. ABD’de teknoloji devleri yüksek değerlemeleriyle dikkat çekerken Türkiye’de yüksek faiz sonrası yatırım alışkanlıkları dönüşüm aşamasında.

Bu beş soruyla portföyünü yeniden yapılandırmak, sadece getiriyi değil, riskleri de daha sağlıklı yönetmeni sağlayabilir. Çünkü piyasalar her zaman değişir; ama sorular doğruysa yol haritan da sağlam olur.

Burada yer alan bilgiler yatırım tavsiyesi içermez. Bilgi için: Midas Sorumluluk Beyanı