ABD borsaları yeniden rekor seviyelerde. S&P 500 ve Nasdaq, son haftalarda zirve seviyeler görerek yatırımcıların risk iştahını adeta yeniden canlandırdı.
Ama bu yükselişler, ister istemez başka bir soruyu da beraberinde getiriyor: Bu ralli güçlü bir ekonomik temele mi dayanıyor, yoksa bir piyasa balonunun içindeyiz ve henüz farkında değil miyiz?
Bu yazıda mevcut yükselişi anlamaya, temellerini değerlendirmeye ve olası riskleri konumlandırmaya çalışacağız.
Zirveler her zaman yatırımcıları diken üstünde tutar
Borsalar rekor kırdığında, yatırımcılar sıklıkla kendilerini geç kalmış hisseder. “Artık çok mu yükseldi?” sorusu zihinleri meşgul eder. Ama tarihsel veriler, yeni zirvelerin her zaman bir tepe sinyali vermediğini, aksine bazı durumlarda güçlü getirilerin habercisi olduğunu gösteriyor.
Bloomberg’in derlediği verilere göre, ayı piyasaları veya sert düzeltmeler sonrası görülen yeni zirveler genellikle olumlu getirilerle sonuçlanıyor. Özellikle 2013, 2016 ve 2020 gibi örneklerde, bu tür yükselişler yatırımcılara 12 ayda ortalama %15’i aşan kazançlar getirmiş. 2007 yılı gibi bazı istisnalar olsa da medyan 12 aylık getiri %15.9, yani oldukça kuvvetli.
Bu perspektifle bakıldığında, Nisan 2025 düzeltmesi sonrası yaşanan ralli, tam da bu tarihsel örüntüye uyuyor.
O dönemde ABD’nin Çin’e karşı yeni tarifeleri, İran’la artan jeopolitik tansiyon ve artan işsizlik başvuruları endekslerde %15’e yakın bir geri çekilmeye neden olsa da S&P 500, bu düşüşten hızla toparlanarak yeni zirvelere ulaştı. Bu, piyasanın sadece dirençli değil, aynı zamanda olası pozitif katalizörleri fiyatlamaya da istekli olduğunu gösteriyor.
Yani geçmiş bize şunu söylüyor: Yeni zirveler, özellikle bir düşüş döneminin ardından geliyorsa, korkulacak değil incelenmesi gereken bir fırsat olabilir.
Bu yükselişi destekleyen ne?
Son ralliyi destekleyen üç temel unsur öne çıkıyor: jeopolitik gerilimin azalması, yapay zekâ teması ve Fed’den beklenen faiz indirimleri.
Ortadoğu’da tansiyonun düşmesi, özellikle petrol fiyatlarını rahatlattı. İran’ın nükleer tesislerine yönelik saldırılar sonrası başlayan gerilim kısa sürede kontrol altına alındı. Petrol fiyatlarının 13% gerilemesi enflasyon baskısını hafifletti ve piyasa duyarlılığını olumlu etkiledi.
İkinci güçlü unsur yapay zekâ. Nvidia’nın bilanço sonrası gerçekleştirdiği yatırımcı sunumu ve açıklamalar bu temanın ekonomik karşılığını gözler önüne serdi. Microsoft ve Meta gibi devler de bu alana milyarlarca dolar yatırım yapıyor. Henüz bu yatırımların doğrudan gelir katkısı sınırlı kalsa da piyasa bu geleceğe şimdiden fiyat biçmeye başladı.
Üçüncü temel destek ise Fed’in faiz indirme potansiyeli. Şu anda politika faizi 4,25%-4,50% aralığında. Ancak 11 Fed üyesi, uzun vadeli faiz oranını 3% veya altında görüyor. Bu da Fed’in gerektiğinde faizleri önemli ölçüde düşürebileceği anlamına geliyor. Özellikle Trump’ın Powell’a yaptığı indirim baskısı da göz önüne alındığında enflasyonun beklenenden daha hızlı gerilemesi durumunda ilk faiz indirimi temmuz toplantısında gelebilir.
Bu sadece bir teknoloji rallisi mi?
Rallinin kalıcılığı açısından önemli bir soru da bu.
Eğer yükseliş yalnızca birkaç dev hisseyle sınırlıysa, bu daha kırılgan bir yapı anlamına gelir. Son verilere göre yükseliş tabana yayılmış durumda. Sanayi, iletişim, kamu hizmetleri ve finans gibi sektörlerde de yılbaşından bu yana güçlü performanslar gözleniyor. Bu da yükselişin sadece teknolojiyle sınırlı olmadığını gösteriyor.
Yine de bazı sektörler geride kalıyor. Özellikle lüks tüketim ve enerji gibi tüketici harcamalarına duyarlı sektörler, piyasa genelinin altında performans gösteriyor. Bu ayrışma, ekonominin tüm segmentlerinin aynı oranda toparlanmadığını yansıtıyor. Yaklaşan ikinci çeyrek bilanço sezonu bu konuda daha fazla netlik sağlayabilir.
Peki riskler nerede? Bu kez gerçekten balon olabilir mi?
Endeksler rekor üstüne rekor kırıyor ve artık şu soru daha yüksek sesle sorulmaya başlanıyor: Acaba çok mu hızlı, çok mu fazla yükseldik?
Bu soru sadece duygusal değil, verilerle de destekleniyor. Öncelikle değerlemelere bakalım. S&P 500’ün 12 aylık ileri F/K oranı 21 seviyesine yaklaşmış durumda. Bu, 18 seviyelerinde olan son 10 yıl ortalamasının üzerinde.
Teknoloji ağırlıklı Nasdaq için bu oran 30’un üzerinde seyrediyor. Yapay zekâ rüzgarını arkasına alan bazı dev hisselerde bu oran 35-40’a kadar çıkmış durumda. Özellikle gelir yaratımı henüz gerçekleşmemiş olan yapay zeka yatırımlarında, bu tür değerlemeler ciddi bir “geleceği satın alma” fiyatlamasını işaret ediyor ve bu da piyasanın riskine açık bir yapı oluşturuyor.
Nvidia (NVDA), Meta (META) ve Microsoft (MSFT) gibi hisseler, sadece kâr beklentileriyle değil, aynı zamanda bu beklentilere ulaşılacağı varsayımıyla işlem görüyor. Yani piyasa bu şirketlerin henüz olmayan gelirlerini bugünden fiyatlıyor. Bu da 1999’daki dot-com dönemine benzer şekilde “hikâyeye yatırım yapma” riskini beraberinde getiriyor.
Ayrıca faiz indirimi beklentileri piyasayı destekleyen kilit faktörlerden biri olsa da bu beklentiler gerçekleşmezse, mevcut değerlemeler sürdürülemez hale gelebilir.
FedWatch verilerine göre piyasalar 2025 sonuna kadar 2 veya 3 faiz indirimi fiyatlıyor. Eğer bu hafta açıklanacak tarım dışı istihdam ve 11 Temmuz’daki enflasyon verisi beklentileri aşarsa Fed’in faiz indirimler ötelenebilir. Bu da hisselerde yeniden değerleme baskısı yaratır.
Küresel olarak da benzer riskler var. Çin ile ABD arasındaki ticaret görüşmeleri hâlâ çerçevesiz ilerliyor. Eğer 9 Temmuz’a kadar sonuç alınamazsa Trump’ın tarifeleri artırma ihtimali yüksek. Bu da özellikle emtia, sanayi ve yarı iletken şirketlerinde aşağı yönlü baskı yaratabilir.
Bir diğer önemli konu da piyasa değerlerindeki dengesizlik. Yıl başından bu yana sanayi, iletişim ve finans gibi sektörlerde de pozitif getiri olsa da endeksteki yükselişin 60%’ı yalnızca 10 hisseden sağlandı. Bu durum ise piyasanın genel değil, seçici bir ralli yaşadığını gösteriyor ve bu, balon olasılığını güçlendiren bir sinyal.
Ralli gerçek, ama kırılgan
Mevcut veriler ışığında, ABD borsalarındaki yükselişin tamamıyla bir balon olduğunu söylemek için elimizde yeterli kanıt yok. Ama diğer yandan bu, hiçbir risk olmadığı anlamına da gelmiyor.
Aksine, 2020 sonrası ortamdan farklı olarak bu kez değerlemeler çok daha yüksek, faizler hâlâ düşmemiş ve kâr büyümesi yavaşlamaya başlamış durumda. Üstelik bu yükselişin büyük kısmı beklentilere, henüz gerçekleşmemiş senaryolara dayanıyor.
Yani bu yükseliş, temelsiz değil olmasa da hassas. Ayrıca yüksek fiyatlamalar nedeniyle kırılgan.
Wall Street’in 2025 yıl sonu hedeflerine bakıldığında yanıt net değil. Kurumlar arasında 2.000 puanlık bir fark var. Wells Fargo, endeksin yıl sonuna kadar %16 daha yükselebileceğini öngörüyor. Stifel ise %16’lık bir düşüş bekliyor. JPMorgan, Barclays, Citi gibi arada kalanlar ise şu anki seviyeye yakın bir yıl sonu öngörüsü sunuyor.
Yani, bu seviyelerin “pahalı mı, ucuz mu” olduğu konusunda Wall Street bile fikir birliğine varamıyor.
Bu ortamda yapılacak en akıllıca şey, portföyü çeşitlendirmek, sadece trend değil, aynı zamanda güçlü bilanço ve sağlam nakit akışı olan şirketleri tercih etmek. Geçici geri çekilmeler ise fırsat olabilir. Temkinli iyimserlik, belki de şu an için en uygun yatırım tarzı.
Burada yer alan bilgiler yatırım tavsiyesi içermez. Bilgi için: Midas Sorumluluk Beyanı