Trump’ın “BRICS ülkelerinin dolardan uzaklaşmaya çalışmasını kenarda durup izleme fikri bitti” ifadeleri ile üye ülkelere yönelik 100% oranında tarifeler uygulamayı değerlendirdiğine dair tehditleri küresel piyasalarda endişe yarattı.
Trump’ın bu yaklaşımı, ticaret savaşlarının yeniden alevlenebileceği ve küresel ekonomik dengelerin değişebileceği anlamına geliyor.
Özellikle gelirlerinin önemli bir kısmını ABD’den sağlayan şirketler ile Çin merkezli şirketlerin hisseleri bu tür politikaların en doğrudan etkilerini hissedebilir.
Peki, bu durum hangi hisselere nasıl yansıyabilir? Türkiye bundan nasıl etkilenebilir?
Gelin, detaylıca inceleyelim.
BRICS Nedir?
Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika’dan oluşan ve dünyanın en büyük gelişmekte olan ekonomilerini temsil eden bir ekonomik işbirliği grubu olan BRICS, ekonomik büyüklükleri ve nüfuslarıyla küresel ticaret ve finans üzerinde önemli bir etkiye sahip. BRICS ülkelerinin dünya ekonomisine katkıları 25%’in üzerinde bulunuyor.
Uluslararası Para Fonu (IMF) verilerine göre, BRICS’in ekonomik büyüklüğü 29,5 trilyon doları geçiyor. 2028’de dünya satın alma gücünün 38,6%’sını BRICS grubunun oluşturması bekleniyor.
Grubun amacı ise küresel ekonomik düzeni Batı merkezli finansal sistemden daha bağımsız hale getirmek, gelişmekte olan ülkeler arasında ticareti artırmak ve alternatif finansal mekanizmalar oluşturmak olarak özetlenebilir.
Bu bağlamda BRICS, 2014 yılında Yeni Kalkınma Bankası (NDB) gibi kuruluşlar oluşturarak Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası gibi Batı merkezli kurumlara alternatifler geliştirmeye çalışıyor.
BRICS Neden ABD için Bir Tehdit?
BRICS, doların küresel hakimiyetine meydan okuyarak ABD ekonomisi için ciddi riskler oluşturuyor. Grubun kendi aralarında kullanılacak alternatif bir rezerv para birimi oluşturma çabaları ve ticarette dolara bağımlılığı azaltma planları, ABD’nin finansal gücünü ve doların değerini zayıflatabilir.
Doların küresel rezerv para birimi olarak talebinin azalması, doların değer kaybına yol açabilir ve bu durum ithalat fiyatlarını artırarak ABD’de enflasyonu tetikleyebilir. Bu da Fed’in faiz kararlarında yeni belirsizliklere neden olabilir.
Buna ek olarak BRICS ülkelerinin oluşturduğu ekonomik işbirliği, ABD’ye yönelik misilleme tarifelerini artırabilir ve Amerikan ihracatçılarının bu pazarlardaki rekabet gücünü düşürebilir. Bu da küresel ticaretin bloklaşmasına neden olarak ABD merkezli çok uluslu şirketler için yeni zorlukları gündeme getirebilir.
ABD Gelirlerine Bağımlı Hisseler: Olumlu mu, Olumsuz mu?
Trump’ın ticaret politikalarının bir yönü, ABD içinde üretim yapan veya yerel pazar odaklı olan şirketlere avantaj sağlama potansiyeline sahip.
Eğer BRICS ülkelerinden gelen ürünlere yönelik tarifeler artarsa, ABD içinde üretim yapan şirketlerin rekabet gücü önemli ölçüde artabilir. Örneğin Procter & Gamble (PG) ve Colgate-Palmolive (CL) gibi tüketici ürünleri üreticileri, yerel pazardaki paylarını artırabilir. Caterpillar (CAT) ve Deere & Co. (DE) gibi sanayi makineleri üreticileri, ithal ekipmanlara yönelik tarifeler nedeniyle yerli üretimin teşvik edilmesiyle kazanç sağlayabilir.
Trump’ın tarifelerle birlikte yerli üretimi destekleyecek teşvik paketleri açıklaması durumunda, ABD merkezli yerel üretim şirketleri için olumlu bir ortam oluşabilir. Bu ortamda son bilançolarına göre gelirlerinin tamamını ABD’den elde eden şirketler de öne çıkabilir. 👇
- SCHW – Charles Schwab
- WFC – Wells Fargo
- LOW – Lowe’s
- USB – U.S. Bancorp
- SPG – Simon Property Group
- NEE – NextEra Energy
- TGT – Target
- TMUS – T-Mobile
- VZ – Verizon
- SO – Southern Company
- DUK – Duke Energy
- CHTR – Charter
- UNH – UnitedHealth
- MO – Altria
Öte yandan, BRICS ülkelerine yüksek oranda ihracat yapan ABD merkezli şirketler için riskler söz konusu. Örneğin Apple (AAPL), Çin tedarik zincirine bağımlılığı ve BRICS ülkelerindeki büyük müşteri kitlesi nedeniyle baskı altında kalabilir. Tesla (TSLA) gibi markalar da özellikle Çin gibi büyük pazarlarda satışlarını artırmaya odaklanmışken, bu tür tarifelerle karşılaşabilir.
Çin Merkezli Şirketler Büyük Risk Altında
Trump’ın Çin’e yönelik tarifeleri artırması, Çin merkezli şirketlerin ABD pazarındaki büyümesini önemli ölçüde yavaşlatabilir.
Özellikle ABD’deki tüketiciye doğrudan ulaşan veya tedarik zincirinde kritik rol oynayan Çin merkezli şirketler için ciddi riskler mevcut. Alibaba (BABA) ve JD.com (JD) gibi e-ticaret devleri, ABD pazarında daha yüksek fiyat baskısıyla karşılaşabilir ve bu da rekabetçiliklerini azaltabilir. BYD (BYDDY) ve NIO (NIO) gibi Çinli elektrikli araç üreticileri, ABD’ye yönelik ihracat planlarını yeniden değerlendirmek zorunda kalabilir.
Diğer yandan, Çin ile olan tedarik zincirine bağımlı ABD merkezli şirketler de bu politikaların etkisiyle maliyet baskılarıyla karşılaşabilir. Nike (NKE) gibi markalar, ürünlerinin büyük kısmını Çin’de ürettikleri için bu tür tarifelerden olumsuz etkilenebilir.
Teknoloji ve Yarı İletken Sektörü için Kritik Bir Dönüm Noktası
Yarı iletken ve teknoloji sektörleri, bu tür tarifelerden en çok etkilenecek alanlar arasında yer alıyor. Hem ABD hem de Çin merkezli şirketlerin karşı karşıya olduğu bu zorluklar, sektörde yeni dengelerin oluşmasına neden olabilir.
Nvidia (NVDA) ve Intel (INTC) gibi şirketler, Çin’deki üretim tesislerine bağımlı olmaları nedeniyle risk altındalar. Fakat yerel üretim teşvik edilirse bu gibi şirketler ABD’deki faaliyetlerine ağırlık verebilir. Taiwan Semiconductor (TSM) gibi Asya merkezli devler ise ABD pazarındaki yüksek maliyetler nedeniyle kârlılıklarını gözden geçirmek zorunda kalabilir.
Diğer yandan, yapay zekâ ve yenilikçi teknolojilere yönelik yatırımlar, Trump’ın politikalarıyla hızlanabilir. ABD’nin teknoloji alanında Çin ile rekabetini artırmak için yapacağı olası düzenlemeler Microsoft (MSFT) ve Amazon (AMZN) gibi büyük oyuncular için fırsatlar yaratabilir.
Türkiye Brics’e katılacak mı?
Türkiye geçtiğimiz eylül ayında BRICS’e resmi başvurusunu gerçekleştirdi. Başvurunun nihai amacının başında gelişmekte olan ülkelerin dünya ekonomisinden daha fazla pay almasını sağlamak, IMF ve Dünya Bankasında daha çok söz sahibi olmak olduğu değerlendiriliyor.
BRICS ülkeleri, dünya ekonomisinin yaklaşık 23%’ünü oluşturuyor ve dünya nüfusunun 40%’ından fazlasını barındırıyor. Bu ülkeler, ekonomik büyümeleriyle küresel ticaret dengelerini değiştirip yeni bir ekonomik düzen oluşturma arayışında.
İşte, tam da bu sebeple Trump, “Gidip kendilerine başka bir ‘enayi’ bulabilirler. BRICS’in uluslararası ticarette ABD dolarının yerini alması mümkün değil ve bunu deneyen herhangi bir ülke Amerika’ya elveda demeli.” şeklinde tehdit savuruyor.
Henüz BRICS üyesi değiliz
Türkiye, mevcutta NATO üyesi, AB ile Gümrük Birliği içinde. Türkiye’nin olası bir BRICS üyeliği almasının NATO üyeliği ve AB Gümrük Birliği ilişkilerinde sorun yaratabileceği de düşünceler arasında. Kremlin sözcüsü Dmitriy Peskov, Türkiye’nin NATO üyeliğinin BRICS’e katılmasına engel olmadığını belirtirken, NATO Genel Sekreteri Mark Rutte, Türkiye’nin BRICS ülkeleriyle işbirliği yapmasının egemenlik hakkı olduğunu ifade etmişti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da BRICS’e katılma niyetlerinin NATO’dan ayrılmayı gerektirmediğini vurguladı.
Tüm bu adımlara ve tartışmalara karşın, 22-24 Ekim tarihlerinde Rusya’ya bağlı Tataristan’ın Kazan şehrinde gerçekleştirilen zirvede BRICS’e yeni üye alımına dair somut bir adım atılmadı. Bununla birlikte, zirvede ortak ülke statüsünün kabul edilmesiyle birlikte grubun genişleme potansiyeli güçlendi.
Cumhurbaşkanı’nın BRICS, NATO’nun alternatifi değildir içerikli konuşmasında altını çizdiği “Geleceğimize karar veremezler.” ifadesi, mevcutta Trump’ın BRICS ülkeleri için söylediği “Gidip kendilerine başka bir ‘enayi’ bulabilirler. BRICS’in uluslararası ticarette ABD dolarının yerini alması mümkün değil ve bunu deneyen herhangi bir ülke Amerika’ya elveda demeli.” cümleleri ile bir çelişki yaratıyor.
Türkiye’nin BRICS’e olası üye olma durumunda ise ABD’ye ihracat gerçekleştiren şirketler adına önemli tehditler oluşturuyor.
Türkiye’nin ABD’ye olan ihracat rakamlarını incelediğimizde ise Ocak-Kasım ayları itibarıyla Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre 12,3 milyar dolar civarında. Türkiye’nin Almanya’dan sonra en fazla ihracat yaptığı ülke Ocak-Kasım döneminde ABD oldu.
Sektörel kırılımlar incelendiğinde ise 1,4 milyar dolarla en fazla ABD’ye ihracat yaptığımız sektör kimyevi maddeler ve mamülleri olurken, onu otomotiv ve hazır giyim-konfeksiyon ürünleri ihracatları takip ediyor.
Trump’ın BRICS üyelerine olan tehdidi sonrası olası bir üyelik kabulü durumunda özellikle ABD’ye ihracat gerçekleştiren ve bu sektörlerde yer alan Türk şirketleri takip etmek gerekebilir.
Fakat burada Türkiye’nin henüz başvuru aşamasında olduğunun altını tekrar çizmek gerekiyor.
Burada yer alan bilgiler yatırım tavsiyesi içermez. Bilgi için: Midas Sorumluluk Beyanı
Bu içerik hazırlanırken faydalanılan kaynak: KAP, FT, Finviz