Son dönemde ABD dolarının güçlenmesi, çok uluslu şirketler için ciddi bir baskı oluşturuyor.
Dolar endeksi Eylül ayındaki en düşük seviyesinden bu yana yaklaşık 7% yükselerek Kasım 2022’den bu yana en güçlü seviyelerine yaklaştı ve şu anda 107,5 seviyelerinde bulunuyor.
Doların güçlenmesi, S&P 500’ün iki yıldır boğa piyasasında kalmasını sağlayan büyük teknoloji hisseleri için ciddi bir tehdit oluşturuyor.
“Dolar 2025 boyunca güçlü kalacak.”
Doların 2014’te 25%’ten fazla, 2021-2022 arasında da benzer oranda yükseldiği dönemlerde, S&P 500 şirketleri ciddi kâr baskısıyla karşı karşıya kaldı.
2018’de Trump yönetimi sırasında doların 10% yükselmesi ve tarife politikaları, şirket kârlarında düşüşe yol açarak S&P 500’ün yıl içinde yaklaşık 20% gerilemesine neden olmuştu.
Günümüzde de benzer bir beklenti oluşuyor. Wall Street analistleri, Trump’ın ticaret politikalarının etkisi ve Fed’in faizleri uzun süre yüksek tutabilme ihtimali nedeniyle doların 2025 boyunca güçlü kalmasını bekliyor.
Özellikle Apple (AAPL) ve Amazon (AMZN) gibi dev şirketler, güçlü doların bilanço üzerindeki baskısını hissetmeye başladı.
Apple, son açıklamalarında döviz kuru kaynaklı olumsuz etkinin devam edeceğini öngördü. Amazon ise olumlu bir çeyrek geçirmesine rağmen ilk çeyrek beklentilerinin zayıf olması büyük ölçüde doların değer kazanmasına bağlanıyor.
Çünkü güçlü dolar, ihracat yapan ABD’li şirketlerin rekabet gücünü zayıflatırken yurt dışından elde edilen gelirlerin dolar bazında değerini azaltıyor.
Muhteşem 7’li hisseleri risk altında mı?
ABD’de hisse senetleri tüm zamanların en yüksek değerlemelerine yaklaşırken, yatırımcılar güçlü doların kârlar üzerindeki etkisini daha yakından takip ediyor.
Muhteşem 7’li olarak bilinen dev teknoloji hisseleri, ortalama 30 ileri F/K oranından işlem görüyor. Bu oran, 2022 sonunda 20 seviyesindeydi ve şu an 22 seviyesinde bulunan S&P 500 endeks ortalamasının oldukça üzerinde. Yani, bu şirketler yüksek değerlemelerle işlem görüyor ve olası bir düzeltmeye karşı hassas konumda bulunuyor.
Öte yandan, ABD’nin Çin’den ithal edilen tüm mallara 10% gümrük vergisi getirmesi, özellikle bu şirketler için büyük bir risk oluşturuyor. Tesla (TSLA), gelirlerinin 20%’sinden fazlasını Çin’den elde ederek en yüksek risk taşıyan şirket olarak öne çıkarken Nvidia (NVDA) ve Apple (AAPL) da yaklaşık 16%’lık Çin gelir maruziyetine sahip. Meta Platforms (META) ise Kanada’da yalnızca 2,1% gelir maruziyetine sahip. Diğer yandan, Muhteşem 7’linin hiçbirinin Meksika pazarında önemli bir gelire sahip olmadığı belirtilebilir.
Bu noktada, çok uluslu şirketlerin üretimlerini ABD’ye geri mi taşıyacakları yoksa farklı ticaret ortakları ve yeni gelir kaynakları mı arayacakları sorusu gündeme geliyor.
ABD teknoloji şirketleri için alternatifler neler?
Üretim Yer Değiştirme: Çin’e alternatif olarak Vietnam ve Hindistan gibi ülkeler ABD’li şirketler için potansiyel üretim merkezleri olarak öne çıkıyor. Apple, son yıllarda Hindistan’daki üretim tesislerini genişleterek bu stratejiye örnek teşkil etti.
Gelir Kaynaklarının Çeşitlendirilmesi: Nvidia ve Tesla gibi şirketler, Asya pazarındaki riskleri dengelemek adına Avrupa ve Ortadoğu pazarlarına yönelmeye başladı.
Yerel Üretim: Biden yönetiminin geçtiğimiz yıllarda başlattığı CHIPS Yasası ve üretimi ABD’ye geri getirme teşvikleri, büyük teknoloji firmalarının ülke içinde üretim yapmalarını daha cazip hale getiriyor.
Trump’ın tarifeleri ve Fed faiz politikası
Trump’ın ek gümrük vergileri, ABD dolarının güçlenmesiyle birleştiğinde, enflasyonist baskıyı dengeleme potansiyeline sahip.
Daha düşük enflasyon beklentisi, Fed’in faiz indirimi kararlarını destekleyebilir ve bu durum yüksek borçlu teknoloji şirketleri için olumlu olabilir.
Bununla birlikte, gündemdeki vergi indirimleri, 2017’deki büyük vergi paketine kıyasla daha sınırlı bir etki yaratabilir. Bloomberg’e göre, bu yeni vergi planları S&P 500 üzerindeki vergi yükünü yalnızca yarı yarıya azaltabilir. Bu da önümüzdeki 12 ayda endekste beklenen 20% kâr büyümesi hedefinin gerçekleşmesi için şirketlerin daha fazla çaba göstermesi gerektiğini ortaya koyuyor.
Ancak, son açıklanan veriler Fed’in yüksek faiz oranlarını bir süre daha yüksek tutabileceğine işaret ediyor. Özellikle son gelen yüksek enflasyon verisi sonrasında Fed’in faiz indirim beklentisi Eylül toplantısından Aralık toplantısına ertelendi. Yüksek borç ile faaliyetlerini sürdüren şirketler için bu kötü haber demek.
Bu noktada, yatırımcıların özsermayesi güçlü ve sermayesini etkin kullanabilen şirketlere yönelmesi mantıklı bir hamle olabilir.
Teknoloji hisseleri arasında incelendiğinde Nvidia (NVDA), Apple (AAPL) ve Oracle (ORCL) öne çıkıyor.
TSMC’nin tedarik zinciri önemli
Bu noktada TSMC’ye ayrı bir parantez açmak gerekiyor. Dünyanın en büyük yarı iletken üreticisi olan TSMC (TSM), ABD’li teknoloji devleri için çip üretiminde kritik bir rol oynuyor.
Şirket, Apple (AAPL), Nvidia (NVDA), AMD (AMD) ve Tesla (TSLA) gibi teknoloji devlerinin temel bileşen sağlayıcısı konumunda.
Eğer ABD, Çin’e yönelik ek gümrük tarifeleri getirirse, TSMC’nin tedarik zinciri üzerindeki maliyetleri artabilir. Bu durum üretim maliyetlerini yukarı çekerken çip fiyatlarını da yükseltebilir.
Özellikle, ABD’de üretim yapmak için büyük yatırımlar yapan TSMC’nin, Arizona’daki yeni üretim tesislerinin devreye girmesiyle üretim maliyetlerinin Çin ve Tayvan’a kıyasla daha yüksek seviyelere çıkması bekleniyor. Ek tarifeler ve ticaret kısıtlamaları, şirketin Çin’deki müşterileriyle olan ilişkilerini de zorlaştırabilir, küresel çip arzında dalgalanmalara neden olabilir ve sonuç olarak teknoloji şirketlerinin üretim süreçlerini sekteye uğratabilir.
Muhteşem 7’li hisseleri için çip tedarikinde yaşanabilecek olası bir kesinti, üretim gecikmeleri ve maliyetlerin artması anlamına geliyor.
- Nvidia ve AMD gibi çip üreticileri, TSMC’ye bağımlı oldukları için tarifelerden doğrudan etkilenerek yapay zeka çipleri gibi kritik bileşenlerin fiyatlarını artırabilir.
- Apple’ın yeni iPhone modellerinde kullandığı A-serisi çipler de TSMC tarafından üretiliyor, dolayısıyla artan maliyetler cihaz fiyatlarına ve şirketin kâr marjlarına yansıyabilir.
- Tesla ise otomotiv sektöründe çip tedariğindeki herhangi bir aksamanın üretim sürecini yavaşlatabileceği ve elektrikli araç fiyatlarını artırabileceği konusunda endişe duyuyor.
Aşırı değerlenme en büyük risk
Güçlü ekonomik büyüme ve faiz indirimi beklentileri hisse senetleri için destekleyici faktörler olsa da Goldman Sachs’a göre son iki yılda ABD’de görülen aşırı değerlemeler hisseleri kırılgan hale getiriyor.
S&P 500, geçtiğimiz yılın sonunda 1928’den bu yana en güçlü iki yıllık getiri dönemlerinden birini tamamladı. Hisse fiyatlarındaki yükseliş, daha çok yatırımcıların beklediğinden daha iyi gelen ekonomik büyüme verilerine dayanıyor olsa da tahvil getirilerindeki yükseliş veya beklenti altında gelen bilançolar gibi faktörler, piyasada sert düzeltmelere neden olabilir.
Goldman Sachs analistlerine göre, hisse senetleri şu anda “mükemmellik fiyatlamasına” ulaşmış durumda.
Piyasalar için üç temel risk ön plana çıkıyor:
1. Hızlı borsa yükselişi: Son rallinin büyük kısmı, ekonominin toparlanmasına dayalı beklentilere bağlıydı. Ama son gelen ekonomik verilerin bu iyimserliği desteklememesi piyasalarda volatilite ihtimalini artırıyor.
2. Yüksek değerlemeler: ABD hisse senedi piyasası, son 20 yılın en yüksek seviyelerine ulaşmış durumda. Özellikle büyük teknoloji hisseleri tarihsel ortalamalarının çok üzerinde fiyatlanıyor.
3. Tarifelerin etkisi: Eğer Trump’ın açıkladığı yeni tarifeler kalıcı hale gelirse S&P 500’ün adil değerinde kısa vadede 5%’lik bir düşüş yaşanabileceği öngörülüyor. Daha kısa vadeli ve sınırlı bir tarife uygulaması ise piyasa üzerindeki etkisini hafifletebilir.
Goldman Sachs, yatırımcılar için en önemli çıkarımın portföy çeşitlendirmesinin her zamankinden daha kritik hale gelmesi olduğunu belirtiyor.
Güçlü dolar, yüksek değerlemeler ve ticaret politikaları gibi unsurlar, 2025 yılında piyasalarda oynaklığı artırabilir. Yatırımcılar için dengeli bir portföy oluşturmak ve olası riskleri yönetmek her zamankinden daha önemli hale geliyor.
Peki, nakitte mi kalmalı?
Bu riskler göz önüne alındığında, nakitte kalmak mantıklı gibi görünse de işin detaylarına bakıldığında parayı pasif bir şekilde dolarda tutmak en iyi seçenek olmayabilir. Çünkü doların değer kazanımı, yalnızca TL karşısındaki yükselişle sınırlı değil. Ayrıca, enflasyonun satın alma gücünü aşındırması ve alternatif varlıkların daha yüksek getiri sunabilmesi gibi faktörler de dikkate alınmalı.
Örneğin, TCMB Piyasa Katılımcıları Anketi’ne göre yıl sonu Dolar/TL beklentisi 43,03, yani mevcut seviyeye kıyasla 27,5%’lik bir yükseliş öngörülüyor. TCMB’nin son açıkladığı yıl sonu enflasyon hedefi ise 24%. Yani dolarda beklemek, TL’de kalmaktan daha avantajlı olsa da sermaye piyasalarındaki fırsatlar bu getirinin üzerine çıkabilir.
Özellikle borsalar gibi uzun vadeli yukarı yönlü eğilim gösteren piyasalarda olmak, sadece döviz kazancıyla yetinmekten daha mantıklı olabilir. Örneğin BİST 100 endeksinin yıl sonu dolar bazlı hedefi 18% getiri sunarken S&P 500 endeksinin yıl sonu beklentisi 10%’luk bir yükseliş öngörüyor.
Muhteşem 7’li olarak bilinen teknoloji devlerinin 12 aylık ortalama hedef fiyatlarına göre potansiyel getirileri ise şu şekilde:
- Apple (AAPL) 👉 5,94%
- Nvidia (NVDA) 👉 36,39%
- Microsoft (MSFT) 👉 24,90%
- Amazon (AMZN) 👉 17,46%
- Alphabet (GOOGL) 👉 17,56%
- Meta Platforms (META) 👉 5,41%
- Tesla (TSLA) 👉 1,19%
Özellikle Nvidia ve Microsoft gibi şirketlerin yüksek getiri potansiyeli dikkat çekiyor. Nvidia’nın yapay zeka alanındaki öncü rolü ve Microsoft’un bulut bilişimden elde ettiği güçlü büyüme, bu hisseleri cazip kılmaya devam ediyor.
Sadece dolar tutmak, kısa vadede güvenli bir korunma yöntemi gibi görünse de fırsat maliyetini göz ardı etmemek gerekiyor. Nakitte kalmak kısa vadede güvenli görünebilir ancak uzun vadeli kazanç sağlamak için dengeli bir yatırım stratejisi oluşturmak daha mantıklı olabilir. Doların güçlenmesinden faydalanırken, aynı zamanda hisse senetleri gibi sermaye piyasası araçlarıyla büyüme fırsatlarını değerlendirmek daha iyi bir getiriye işaret edebilir.
Burada yer alan bilgiler yatırım tavsiyesi içermez. Bilgi için: Midas Sorumluluk Beyanı
Bu içerik hazırlanırken faydalanılan kaynak: Reuters, Goldman Sachs1, 2, Bloomberg, TCMB