Otomotiv sektörü, hem zorlukların hem de fırsatların olduğu karmaşık bir süreçten geçerken geçen yıl sektörü şekillendirecek önemli gelişmeler dikkat çekti.
Şimdi ise merkez bankalarının parasal gevşeme hamleleri, elektrikli araçların daha da yaygınlaşması ve toparlanma gösteren satış rakamları gibi etkenler, sektör yatırımcılarının yeni yılda umutlarını pekiştiriyor.
Dilersen otomotiv sektörünün şekillendiren gelişmelere, elektrikli araçların benimsenmesine ve öne çıkan şirketlerine göz atalım.
Elektrikli araç pazarı bu yıl da rekor kırdı
Otomotiv endüstrisi, elektrikli araçlara geçişte ciddi bir ivme kazanıyor. 2024 yılında, 20 farklı pazarda toplam 9,97 milyon bataryalı elektrikli araç satışı gerçekleşti. Bu sayı, küresel satışların bu yıl 10 milyon adedi aşabileceğini işaret ediyor. Bataryalı elektrikli araç satışları, içten yanmalı motorlu araçların satışlarındaki 5%’lik büyümeyi geride bırakarak 28% büyüme kaydetti.
Dev otomobil üreticilerinin açıklamaları ve yorumlarına dayanan son sektör incelemeleri ise elektrikli araçların benimsenme oranının arttığını gösteriyor. Birçok üretici, bataryalı elektrikli araç ve hibrit model satışlarının arttığını raporluyor.
Diğer yandan bu geçişin hızı bölgesel olarak farklılık gösterdiği belirtilebilir. Bazı pazarlarda teşviklerdeki değişiklikler ve tüketici tercihleri gibi faktörler nedeniyle büyüme daha yavaş ilerliyor. Örneğin araç satışları ABD’de 54% büyüme gösterirken, Çin’deki büyüme oranı 24%’e gerilemiş durumda.
2025 beklentileri güçlü
2025 yılının 2019’dan bu yana piyasa için en iyi yıl olması bekleniyor. Yeni araç satışlarının 16,3 milyon adete ulaşması öngörülürken, bu da 2024’e kıyasla mütevazı bir artış anlamına geliyor.
Araç fiyatlarının yüksek kalmaya devam etmesi hâlâ bir sorun olsa da 2025’te normalleşme bekleniyor. Kredi performansındaki iyileşmeler ve getiri marjlarının daralmasıyla birlikte kredi olanaklarının iyileşmesi sektörü destekleyebilir.
Fed’in politika faizlerinde değişikliğe gitmemesi durumunda bile ekonominin istikrar kazanması, kredi oranlarının daha da düşmesini sağlayabilir. Yeni araç stoklarının artması ve teşviklerin çoğalması da satış hacimlerini bu yıl destekleyebilir.
ABD pazarı, 2023 ve 2024 yıllarında rekor elektrikli araç satışı gerçekleşen ABD pazarında bu eğilimin 2025’te de devam etmesi beklenebilir. Analistler, 2025’te satılan her dört araçtan birinin elektrikli olacağını, bunların yaklaşık 10%’unun tamamen elektrikli araçlardan oluşacağını öngörüyor.
ABD’de özellikle elektrikli araçlara geçişte önemli bir rol üstlenen hibrit ve plug-in araçların satışlarındaki büyüme dikkat çekiyor. Hibrit ve plug-in modeller ise toplam pazarın 15%’ini oluşturabilir ve içten yanmalı motorlu araçların oranı 75%’e gerileyerek rekor düşük seviyelere inebilir.
Rekabet kızışıyor
Üretim kısıtlamalarının azalmasıyla birlikte, otomotiv sektöründeki rekabet özellikle elektrikli araç segmentinde belirginleşerek yoğunlaştı. Geleneksel otomobil üreticileri, yeni oyuncular ve teknoloji şirketleriyle sıkı bir yarış içinde.
Peki, bu yarışın galibi kim olabilir? Otomotiv şirketlerinin yatırımlarını tek tek inceleyelim. 👇
Volkswagen (VWAGY)
Volkswagen, elektrikli araç pazarındaki liderliğini artırmak için daha uygun fiyatlı ve erişilebilir modeller geliştirmeye odaklanıyor. Şirket, özellikle Avrupa ve gelişmekte olan pazarlarda rekabetçi fiyatlarla daha geniş bir tüketici kitlesine ulaşmayı hedefleyerek ID serisini bu stratejinin merkezine koyuyor. 2024 itibarıyla ID.3 ve ID.4 modelleri Avrupa’nın en çok tercih edilen elektrikli araçları arasında yer aldı. Şirket, bu modellerin üretimini artırarak, 2030 yılına kadar toplam satışlarının 70%’ini elektrikli araçlardan sağlamayı planlıyor.
Ayrıca Volkswagen, hedeflerine ulaşmak için 2030’a kadar elektrikli araç üretimine ve batarya teknolojilerine 180 milyar euro yatırım yapmayı taahhüt etti. Şirket; Almanya, İspanya ve Kanada gibi ülkelerde yeni batarya fabrikaları kurarak üretim kapasitesini artırmayı ve tedarik zincirini optimize etmeyi planlıyor.
Öte yandan Volkswagen, geçtiğimiz ekim ayında Almanya’daki 3 fabrikasını kapatma kararını açıklamıştı. Şirketten yapılan açıklamada bu kararın elektrikli araçlara olan talebin beklentilerin altında kalması ve yüksek enerji maliyetlerinin şirket üzerinde yarattığı finansal baskılar nedeniyle alındığı belirtilmişti. Kısa vadede şirketin bu hamlesi yeniden yapılanma maliyetlerini artırabilecekken uzun vadede kârlılığa ve elektrikli araç üretimindeki rekabet gücüne olumlu katkı sağlaması öngörülebilir.
Ford (F)
Ford, özellikle ticari araç segmentinde elektrikli araç çözümleri geliştirmeye odaklanıyor. Şirket, F-150 Lightning gibi elektrikli ticari araç modelleriyle özellikle ABD pazarında kendine sağlam bir yer edindi. F-150 Lightning gibi modellerle şirket, çiftçiler ve küçük işletmeler için cazip çözümler sunuyor. Bunun yanı sıra, Ford elektrikli araç altyapısı için büyük yatırımlar yapıyor ve pil teknolojilerinde gelişmiş çözümler sunmayı hedefliyor.
Ford ayrıca batarya altyapısına yaptığı 11 milyar dolarlık yatırımla şarj ücretlerini düşürerek pazar payını artırmayı hedefliyor. Ford, 2025 sonuna kadar da küresel elektrikli araç satışlarını ikiye katlama planını hayata geçirmeyi amaçlıyor.
Tesla (TSLA)
Tesla, küresel elektrikli araç pazarındaki liderliğini sürdürmek için hem üretim kapasitesini artırıyor hem de yeni ürün stratejileri geliştiriyor. Şirket, 2024 yılı itibarıyla yıllık 2 milyonun üzerinde araç üretim kapasitesine ulaşarak küreselde 20%’nin üzerinde bir pazar payı elde etti. Tesla’nın en dikkat çekici projelerinden biri olan Cybertruck, 2024 yılında üretime başladı ve Kuzey Amerika pazarındaki büyük talep ile ön siparişleri 1 milyonu aştı. Ayrıca Tesla, Model Y ile Avrupa’nın en çok satan elektrikli araç modeli unvanını kazandı ve Çin pazarında üretim hacmini artırarak 10% pazar payına ulaşmayı başardı.
Son zamanlarda Tesla, rakiplerine pazar payı kaptırmamak için daha uygun fiyatlı modelleri geliştirerek pazarın orta segmentine girmeyi ve yeni tüketici gruplarına ulaşmayı hedefliyor. Bunun yanında şirket, FSD yazılımı sayesinde otonom sürüş alanında gelirlerini artırmayı planlıyor. ARK Invest tahminlerine göre, Tesla’nın 2029 yılı itibarıyla robotaksi hizmetlerinden elde edeceği gelir, toplam gelirlerinin 50%’sinden fazlasını oluşturabilir.
Batarya teknolojileri faaliyetleriyle de öne çıkan Tesla, 2023 yılı sonunda pil üretimi için Nevada’daki Gigafactory’nin kapasitesini 50% artırmış ve enerji yoğunluğu yüksek yeni batarya teknolojilerini piyasaya sürmüştü.
Son yıllarda elektrikli araç pazarında büyük paya sahip olan Tesla, gelirlerinde olağanüstü artışlar raporlamış olsa da şirketin önümüzdeki 5 yılda yıllık ortalama 5% gelir büyümesi raporlayabileceğine ilişkin analist beklentileri de Tesla’nın pazar payını koruyabilmekte zorlandığına işaret ediyor. Şirketin 2024’te ilk defa yıllık araç teslimatlarında düşüş bildirmesi de diğer elektrikli araçların Tesla ile rekabette öne çıktığı sinyali olarak algılanabilir.
Toyota (TM)
Toyota, elektrikli araçlara geçişte dengeli bir strateji benimseyerek hem hibrit hem de bataryalı elektrikli araç geliştirmeye odaklanıyor. Şirket, 2024 itibarıyla hibrit araç segmentinde 60%’ın üzerinde pazar payına sahip olup özellikle Asya ve Avrupa pazarlarında bu teknolojinin yaygınlaşmasında önemli bir rol oynuyor. Toyota, en popüler modellerinden Prius ile hibrit araç satışlarında lider konumunu korurken yeni elektrikli SUV modelleri bZ4X ve bZ3 gibi modelleriyle bu segmentte büyümeyi hedefliyor.
Toyota; 2026 yılı için elektrikli araç üretim planlarını üçte bir oranında azaltarak elektrikli araç satışlarının ivme kaybetmesi nedeniyle elektrikli araç planlarını geri çektiğini açıklamıştı. Bu doğrultuda şirket, daha önce açıkladığı 1,5 milyonluk satış hedefine kıyasla, 2026 yılında 1 milyon elektrikli araç üretmeyi planladığını söyledi.
2030 planlarında ise herhangi bir güncellemede bulunulmadı. Şirket, 2030 yılına kadar toplam araç satışlarının yarısının elektrikli ve hibrit modellerden oluşmasını planlıyor. Bu doğrultuda Toyota, 2030’a kadar elektrikli araç üretimi için 35 milyar dolarlık yatırım yapmayı ve yıllık 3,5 milyon bataryalı araç üretim kapasitesine ulaşmayı hedefliyor. Ayrıca, katı hal batarya teknolojisi üzerinde yoğunlaşan Toyota, 2027 yılına kadar bu teknolojiyi ticarileştirmeyi planlayarak hem menzil hem de şarj süresi avantajı sağlamayı amaçlıyor.
Stellantis (STLA)
Stellantis, elektrikli araç stratejisinde Avrupa ve Kuzey Amerika pazarlarına odaklanarak hızla büyümeyi hedefliyor. Şirket, 2030 yılına kadar toplam satışlarının yarısından fazlasını elektrikli araçlardan elde etmeyi planlıyor ve bu doğrultuda Peugeot, Jeep ve Fiat gibi markaları üzerinden geniş bir araç portföyü sunuyor. Özellikle uygun fiyatlı elektrikli araç segmentine yoğunlaşan Stellantis, tüketiciye ulaşılabilir çözümler sunmayı amaçlıyor. Buna ek olarak şirket, batarya üretim kapasitesini artırmak için 30 milyar eurodan fazla yatırım yaparak Avrupa genelinde dev batarya fabrikaları kurmayı planlıyor.
Geçtiğimiz aylarda “eskisi kadar yüksek kârlara ulaşamayacağını” açıklayan Stellantis, bu açıklamanın ardından hisselerinde sert düşüş izlemişti, hatta şirket CEO’su Carlos Tavares görevinden ayrılmıştı. Tavares, 2030 yılına kadar Avrupa’da 100% bataryalı elektrikli araç (BEV) satışını hedefleyen Stellantis’in 50 milyar euroluk elektrifikasyon yatırımı desteğiyle öne çıkıyordu. Hâlâ şirketin CEO koltuğuna kimin geçeceği ise belirsizliğini koruyor.
BYD (BYDDY)
Çin merkezli BYD, elektrikli araç pazarındaki liderliğini sürdürmek için agresif bir büyüme stratejisi izliyor. Şirket, 2024 itibarıyla yılda 3 milyon elektrikli araç üretim kapasitesine ulaşarak Çin pazarında 35%’in üzerinde pazar payı elde etti. BYD, özellikle elektrikli otobüs ve ticari araç segmentinde küresel lider konumunun yanı sıra Avrupa’da ve İngiltere gibi pazarlara giriş yaparak uluslararası varlığını genişletiyor.
Şirketin küresel elektrikli araç pazarında 2030 yılına kadar 20% pazar payı hedefi bulunuyor. Bu doğrultuda BYD, yeni fabrika yatırımları ve kendi geliştirdiği Blade Battery teknolojisi ile enerji yoğunluğunu artırarak maliyetleri düşürmeyi başardı. Ayrıca şirket, 2023 itibarıyla ürettiği araçların 90%’ında kendi bataryalarını kullanarak maliyet avantajı sağlıyor.
General Motors (GM)
General Motors, içten yanmalı motorlu araç satışlarının azalmasını dengelerken tamamen elektrikli araçlara geçiş için iddialı bir strateji izliyor. Şirket, “Ultium” adını verdiği yenilikçi pil platformu sayesinde hem uzun menzilli hem de maliyet açısından rekabetçi modeller geliştirmeye başladı. Bu platform, Chevrolet Silverado EV, GMC Hummer EV ve Cadillac Lyriq gibi modellerde kullanılıyor. Bu sayede 2024 itibarıyla GM, elektrikli araç satışlarını yılda 1 milyonun üzerine çıkarmayı hedefliyor.
2035 yılına kadar yalnızca sıfır emisyonlu araçlar üretmeyi planlayan GM, bu hedef doğrultusunda 35 milyar dolarlık bir yatırım yaptı. Şirket, ABD’nin Michigan, Tennessee ve Ohio eyaletlerinde büyük ölçekli batarya fabrikaları kurarak yerel üretimi artırırken tedarik zinciri maliyetlerini düşürdü. Şirket, bu yıl elektrikli araç satışlarında 30% artış öngörüyor.
Otomotiv şirketlerinin gelir görünümü incelendiğinde Tesla, 21,7%’lik gelir büyümesi ve 91,1%’lik satış artışıyla dikkat çekerken 18,5’lik Altman-Z skoru ile oldukça güçlü bir finansal yapıya sahip görünüyor. BYD ise 46,6%’lık gelir büyümesi ve 485,2% gibi olağanüstü bir satış artışıyla hızlı bir büyüme kaydetmiş olsa da Altman-Z skorunun 1,8 olması finansal açıdan daha kırılgan bir duruma işaret ediyor.
👉 Altman-Z skoru, bir şirketin finansal sağlığını ve iflas riskini ölçmek için kullanılan bir göstergedir. 3’ün üzerindeki skorlar şirketin finansal yapısının güçlü olduğunu gösterirken, 1,8’in altındaki skorlar iflas riski taşıyabileceğine işaret eder.
Toyota ve Volkswagen gibi geleneksel üreticiler ise daha düşük performans sergilediği söylenebilir. Toyota’nın 14,4% olan gelir büyümesine karşın satış adetleri de 11,9% azalmış durumda. Volkswagen de 9% gelir büyümesiyle sınırlı bir büyüme sunarken, 8,2% olan satış düşüşü ve 1,1 olan Altman-Z skoru, şirketin finansal sağlığının olumsuz olduğunu gösteriyor.
Ford ve Stellantis gibi şirketlerse daha zor bir süreçten geçiyor. Ford’un satışları 47,5% azalırken, Stellantis 5,6% gelir artışıyla sınırlı bir büyüme kaydetmiş. Her iki şirket de finansal sağlık açısından kırılgan seviyelerde. General Motors ise 12,9% gelir büyümesi ve 18,2% satış büyümesiyle daha dengeli bir performans sergilese de 1,3 olan Altman-Z skoru, finansal risklerin varlığını gözler önüne seriyor.
Tesla, finansal sağlıkta olduğu gibi 13,1% olan net kâr marjıyla da sektörde lider konumda. Şirketin elektrikli araç pazarındaki güçlü konumu kârlılığına doğrudan yansıyor. Ayrıca 18,2% brüt kâr marjıyla 13,1% net kâr marjı arasındaki küçük fark, Tesla’nın maliyet kontrolü ve operasyonel verimlilikteki başarısını gösteriyor.
BYD ise 122% ile etkileyici bir kâr büyümesi sergilese de 5% gibi düşük bir marjla çalışması, şirketin agresif büyüme politikalarının henüz kârlılık üzerindeki tam etkisini göstermediğini işaret ediyor. Öte yandan 20,9% brüt kâr marjına rağmen net kâr marjının düşük olması, yüksek Ar-Ge harcamaları, pazar genişleme maliyetleri ve teşviklerden kaynaklanıyor olabilir.
Toyota, 21,2% brüt kâr marjı ve 9,2% net kâr marjıyla istikrarlı bir performans sergiliyor. Buna karşın Volkswagen ve Ford gibi geleneksel üreticiler kârlılık açısından zorluklarla karşılaşıyor. Volkswagen’in -6,2% ve Ford’un -41,7% olan kâr büyümesi, bu şirketlerin elektrikli araçlara geçiş sürecinde maliyet baskılarını yönetmekte zorlandığını ortaya koyuyor.
Değişen dinamiklerde ve elektrikli araçlara geçiş sürecinde kritik öneme sahip gelecek yatırımları incelendiğinde; Tesla, son 3 yılda sermaye harcamalarını 71% artırırken, yatırım harcamalarının FAVÖK’e oranı 79% olarak kaydedilmiş. Ayrıca, Ar-Ge giderlerinin satışlara oranı 4,5% ile sektörde güçlü bir inovasyon odağına sahip olduğunu gösteriyor.
BYD, sermaye harcamalarını 215,6% artırarak en agresif büyüme stratejisini benimseyen şirket olarak öne çıkıyor. Yatırım harcamalarının FAVÖK’e oranı 203% ile oldukça yüksek seviyede ve bu durum, şirketin hızlı büyüme stratejisinin altyapısına önemli yatırımlar yaptığını gösteriyor. Ar-Ge giderlerinin satışlara oranı 7% ile sektördeki en yüksek oranlardan biri, bu da BYD’nin inovasyon odaklı bir büyüme stratejisi izlediğine işaret ediyor.
Geleneksel üreticiler olan Toyota, Volkswagen ve Ford ise daha farklı bir tablo sunuyor. Toyota, 13,8% olan negatif sermaye harcaması büyümesiyle dikkat çekiyor; bu, şirketin daha muhafazakar bir yatırım stratejisi izlediğini gösteriyor. Volkswagen, 85,3% sermaye harcaması büyümesiyle geleceğe yönelik adımlar atarken, yatırım harcamalarının FAVÖK’e oranı 50% ile sektörde ortalamaların altında kalıyor. Ford yalnızca 3,4% sermaye harcaması ile büyümesiyle sınırlı bir yatırım yaklaşımı benimserken, Stellantis 126,5% artışla büyüme odaklı bir yaklaşım sergiliyor. General Motors ise 102% yatırım harcaması/FAVÖK oranıyla güçlü bir yatırım profili çizerken, 30% sermaye harcaması büyümesiyle dengeli bir strateji izliyor.
Genel olarak bu tablolar bize Tesla ve BYD gibi şirketlerin sektörde dönüşüm sürecine liderlik ettiğini, geleneksel üreticilerin ise daha temkinli ve kademeli bir yatırım stratejisi benimsediğini açıkça ortaya koyuyor.
Otonom sürüş yarışı farklı bir kulvarda
Yeni nesil yazılımla tanımlı araçlar, dijital deneyimler ve gelişmiş sürücü destek sistemlerine odaklanarak yeni bir çağa işaret ediyor. Bu noktada yapay zekâ, önümüzdeki yıllarda endüstri için en önemli beceri olarak öne çıkabilir. Otomotivlerde artacak yapay zekâ talebi, Nvidia (NVDA) ve Broadcom (AVGO) gibi yapay zekâ çipleri üreten şirketleri pozitif etkileyebilir.
Otonom araç teknolojilerinin küresel pazardaki büyüklüğü hızla artıyor. 2024’te 30 milyar doları aşan sektörün 2030’a kadar 23,2% yıllık bileşik büyüme oranıyla büyümesi bekleniyor. Almanya gibi ülkeler, otonom araç test merkezlerine yaptıkları yatırımlarla bu alandaki liderliklerini pekiştirirken, Çin ve ABD gibi devler de Ar-Ge süreçleri ve tüketici odaklı inovasyonlarla dikkat çekiyor.
Günümüzde tam otonom sürüş yatırımlarıyla öne çıkan sınırlı sayıda şirket var: Tesla, Waymo, Baidu ve Uber.
Uber’in Otonom Sürüşteki Adımları
Uber’in otonom sürüş stratejisi, yolcu taşımacılığı sektöründeki kârlılık ve maliyet yapılarını dönüştürmeyi hedefliyor. Şirket, otonom sürüş yatırımlarını artırarak gelecekteki operasyonel maliyetlerini büyük ölçüde düşürmeyi planlıyor. Uber Technologies (UBER), otonom sürüş teknolojilerindeki ilerlemesini desteklemek için Nvidia (NVDA) ile stratejik bir işbirliğine giderek yapay zekâ tabanlı otonom araç çözümlerinin geliştirilmesine önemli adımlar attı.
Uber’in tahminlerine göre, robotaksi hizmetleri tam otonom hale geldiğinde sürücü maliyetlerinin ortadan kalkmasıyla yolculuk başına maliyetler 30-50% oranında azalabilir ve bu da şirketin kârlılığını artırma potansiyelini destekleyebilir.
Otonom sürüş yatırımlarına 2,5 milyar doları aşan bütçe ayıran Uber, otonom sürüş şirketi Pony.ai’ın ABD’deki halka arzına 10 milyon dolardan fazla yatırım yapmayı planlıyor.
Waymo’nun Liderliği
Alphabet’in (GOOGL) iştiraki olan Waymo, otonom sürüş teknolojilerinde lider bir oyuncu olarak öne çıkıyor. Günümüzde şirket, üç ayda 100 binden fazla ücretli yolculuk gerçekleştirdi.
2024 yılında tamamladığı 5,6 milyar dolarlık Seri C yatırım turuyla şirketin değeri 45 milyar doları aştı. Waymo, bu fonu San Francisco, Phoenix ve Los Angeles’taki robotaksi hizmetlerini genişletmek ve yeni şehirlere açılmak için kullanmayı hedefliyor.
Waymo, gelişmiş sensör ve donanım sistemleriyle teknolojik üstünlüğe sahip olsa da her bir aracın maliyetinin 150.000 doları aşması, şirketin kârlılık potansiyelini baskılıyor. Ayrıca, yolcu sayılarında iyileşme takip edilse de Waymo’nun büyüme stratejileri, yüksek sermaye yatırımları gerektiren bir model izliyor. Diğer yandan şirketin ABD pazarındaki kârlılık durumu sınırlı kaldığı için operasyonel sürdürülebilirliği yatırımcılarda belirsizlik oluşturmakta.
Baidu’nun Apollo’su Çin pazarında güçlü
Baidu’nun (BIDU) 2017’de başlattığı Apollo girişimi, otonom araç üreticilerine açık kaynaklı yazılım ve haritalama hizmetleri sunarken robotaksi hizmeti Apollo Go ise Pekin, Şanghay ve Shenzhen gibi büyük şehirlerde aktif olarak faaliyet gösteriyor. Apollo, 2024 itibarıyla 10 milyonun üzerinde yolculuk gerçekleştirdi. Çin hükümetiyle işbirliği sayesinde halka açık yollarda test izinleri alma avantajına sahip olan Baidu, küresel pazarlara açılma planlarıyla Tesla, Waymo ve Uber gibi şirketlere karşı güçlü bir rekabet oluşturmayı amaçlıyor.
Baidu, yeni nesil RT6 modelinin birim maliyetini 30.000 doların altına düşürerek robotaksi ekonomisinde yeni bir çağa imza atıyor. Bu maliyet avantajı, batarya değiştirme teknolojisinin etkin bir şekilde kullanılmasıyla sağlanıyor. Apollo Go, düşük operasyonel maliyetlerini müşterilere yansıtarak Çin pazarında rekabetçi bir fiyatlandırma stratejisi benimseyebiliyor ve şirket, insan sürücülü taksiler için başlangıç ücreti 18 yuan (yaklaşık 2,48 dolar) olurken Apollo Go hizmetlerini 4 yuan (0,55 dolar) gibi oldukça düşük bir fiyatla sunabiliyor. Baidu’nun bu maliyet liderliği, kârlılık ve pazar penetrasyonu açısından ciddi bir avantaj sağlayabilir. Apollo Go’nun 2024’ün üçüncü çeyreğinde gerçekleştirdiği 988.000 yolculuk ve toplamda 8 milyon yolcu sayısı, hizmetin benimsenme oranının yüksek olduğunu teyit ediyor.
Tesla’nın FSD Yatırımları ve Robotaksileri
Tesla, otonom sürüş teknolojilerindeki lider konumunu güçlendirmek için yazılım ve donanım entegrasyonundaki üstünlüğünü ön plana çıkarıyor. Şirket, FSD yazılımının geliştirilmesi ve geniş çaplı kullanımını desteklemek için 10 milyar doların üzerinde yatırım gerçekleştirdi. Nevada’daki Gigafactory’nin iyileşmesi ve Teksas’taki yeni üretim tesisleri, hem FSD yazılımı hem de otonom araç üretim altyapısının güçlendirilmesi için kritik rol oynuyor.
Ayrıca Tesla, Dojo adını verdiği yapay zekâ süper bilgisayarına 1 milyar dolardan fazla yatırım yaparak FSD yazılımını geliştirme kapasitesini artırmayı amaçlıyor. Dojo, Tesla araçlarından gelen milyarlarca kilometrelik sürüş verisini analiz ederek yazılımın doğruluğunu ve güvenilirliğini geliştiriyor.
ARK Invest’in 2024 Tesla değerleme modeline göre, otonom sürüş ve robotaksi iş kolu, Tesla’nın uzun vadeli gelir yapısında kritik bir öneme sahip. Analistler, 2029 itibarıyla Tesla’nın toplam gelirlerinin ve kârlarının 90%’ının robotaksi hizmetlerinden gelmesini öngörüyor. Tesla’nın yazılım tabanlı iş modeline geçişi, elektrikli araç satışlarından daha yüksek kâr marjları sağlayarak şirketin finansallarını olumlu etkileyebilir.
Diğer yandan araştırmalara göre Tesla’nın FSD performansı, insan tarafından kullanılan bir Tesla’dan yaklaşık 5 kat, yoldaki ortalama bir araçtan ise yaklaşık 16 kat daha güvenli. Artık yapay zekâ eğitimi için gerekli işlem gücüyle sınırlı olmayan Tesla, hızlandırılmış yazılım güncellemeleriyle performansını ve güvenliğini artırıyor. Bu da Tesla’nın güvenlik metriklerini kanıtlayarak robotaksi ağı için düzenleyici onayı alabilmesi ihtimalini kuvvetlendiriyor.
Analistler Tesla’nın yazılım geliştirme ve veri avantajlarının Uber ve Waymo gibi rakiplerine karşı güçlü bir rekabet üstünlüğü sağladığını savunsa da Waymo’nun genişleyen hizmet ağı ve Uber’in stratejik işbirlikleri, sektördeki diğer oyuncuların da sağlam bir konumda kalabileceğini gösteriyor.
Bizi nasıl bir 5 yıl bekliyor?
IEA’ya göre, 2030’a kadar bataryalı elektrikli araçların toplam otomobil satışlarındaki pazar payının 48%’e ulaşması bekleniyor.
Diğer yandan KPMG anketi de elektrikli araçların geleneksel arabalarla maliyet eşitliğine ulaşması konusunda daha az iyimser bir görünüm ortaya koyuyor. Otomobil üreticilerinin yaklaşık 66%’sı bu eşitliğin 2030 yılına kadar gerçekleşeceğine inanıyor. Çoğu üretici, bu segmentte büyümeyi sürdürebilmek için iddialı elektrikli araç hedefleri belirleyerek daha uygun fiyatlı bir elektrikli araç modeli geliştirme ve şarj altyapısını iyileştirme çalışmalarını sürdürüyor.
Elektrikli araçların ötesinde, sürdürülebilirlik de tüm değer zinciri boyunca önemli bir odak noktası haline geldi. PwC’nin çalışmasına göre, 2030 yılına kadar Avrupa’daki araç sahiplik maliyetlerinin 330 milyar euro azalması ve karbon dioksit emisyonlarının 1 milyar tondan fazla düşmesi bekleniyor.
Otomobil üreticileri, elektrikli araçlara ve yeni teknolojilere yatırım yaparak pazar konumlarını güçlendirmeyi hedeflese de bu geçiş süreci farklı stratejiler ve zorluklarla birlikte geliyor. Hangi üreticinin bu dinamikleri en iyi şekilde yöneteceği, uzun vadeli başarılarını belirleyecek önemli bir faktör olacak.
Türkiye’de durum nasıl?
Türkiye otomotiv sektörü, 2024’teki zorlu ekonomik koşulların ardından 2025’e umut vadeden bir iyimserlikle giriyor.
TCMB’nin faiz indirimlerine başlaması, enflasyonun geri çekilmesi ve ekonomik istikrar, hem üreticiler hem de tüketiciler için daha olumlu bir ortam yaratsa da bu iyileşmelerin sürdürülebilirliği, sektörün karşı karşıya olduğu yerel ve küresel dinamiklerle şekillenecek.
2024’te 1,2 milyon adede ulaşan satış rakamları piyasanın dayanıklılığını ortaya koydu ve kasım-aralık satışlarındaki yukarı yönlü ivme talepteki toparlanmaya işaret etti. Kredi maliyetlerindeki artış ve erişim zorlukları, kısa vadede talebi baskılamış olsa da düşük araç fiyatları ve stok fazlası bu etkileri bir ölçüde dengelemiş görünüyor.
Ek olarak, yıl içinde AB Genel Güvenlik Regülasyonu’na uygun olmayan araçların piyasadan çekilmesi de stokların hızla eritilmesine olanak sağladı. Bu durumun fiyatların gerçek değerlerinin altında seyretmesine yol açarak tüketicilere cazip fırsatlar sunduğu söylenebilir fakat bu etkinin geçici olduğu da göz önüne alınmalı.
Türkiye’nin küresel otomotiv pazarında liderlik hedefi, yüksek üretim kalitesi ve geniş ihracat ağıyla destekleniyor. 40 ülkeye yapılan ihracatlar, Türkiye’nin bu alandaki gücünü kanıtlarken Dacia’nın Duster modelini Türkiye’de üretmek için 2027’de yatırım yapacağını açıklaması da sektöre duyulan güvenin altını çiziyor.
Ek olarak, Çinli elektrikli araç üreticileri BYD ve Chery’nin Türkiye’de yatırım yapma planları, otomotiv sektöründeki cazibeyi artırma potansiyeline sahip.

BYD, Türkiye’de yaklaşık 1 milyar dolarlık yatırımla, yıllık 150 bin araç kapasiteli elektrikli ve şarj edilebilir hibrit otomobil üretim tesisi kurmayı planladığını açıkladı. 2026 sonunda üretime başlaması hedeflenen tesiste, 5 bin kişiye kadar doğrudan istihdam sağlanması öngörülüyor. Chery’nin ise Türkiye ile yatırım görüşmelerinde son aşamaya gelindiği bildirilirken yatırımın detayları üzerinde çalışmalar devam ediyor.
Sektörün önü açık
Türkiye’de 1.000 kişiye düşen araç sayısının 177 ile AB ortalamasının oldukça altında olması, büyüme potansiyeline işaret ediyor.
Düşen faiz oranları, enflasyondaki gerileme ve ekonomik istikrar, tüketicilerin otomobil alımına yönelmesini destekleyecek faktörler arasında. Bu sadece yerel pazarın genişlemesini değil, aynı zamanda FROTO, TOASO ve KARSN gibi üreticilerin yeni yatırım fırsatları yaratmasını da teşvik edebilir.
Sektör oyuncuları, düşük maliyetli üretim ve yüksek kaliteyi sürdürülebilir bir stratejiyle birleştirerek hem yerel hem de küresel piyasalarda rekabet avantajını koruyabilir. 2025 yılında, sektörde 1 milyon adetlik satışın altına düşülmeyeceği öngörüsü ise sektör için iyimser bir temele işaret ediyor.
Türkiye’de de otonom sürüş yatırımları gündemde
Türkiye otonom sürüş teknolojileri alanında önemli adımlar atarak bu alandaki gelişmelere uyum sağlamayı hedefliyor. 1 Aralık 2024’te yürürlüğe giren Tam Otonom Araçların Otonom Sürüş Sistemine İlişkin Yönetmelik, Türkiye’nin otonom araçlar için yasal çerçevesini belirleyerek uluslararası standartlarla uyumlu bir altyapı oluşturmanın ilk adımı olarak değerlendirilebilir. Bu düzenleme otomotiv sektörünün ve teknoloji şirketlerinin otonom sürüş çözümleri geliştirme yolunda önemli fırsatlar elde etmesine imkan sunabilir.
Türkiye’de faaliyet gösteren şirketler de otonom sürüş teknolojilerine yönelik yatırımlarını artırıyor. Örneğin Ford Otosan (FROTO) otonom kamyon projeleri üzerinde çalışarak taşımacılık ve lojistik sektöründe yenilikler yapmayı planladığını açıkladı.
Aralık başında yürürlüğe giren bu yönetmelik, Türkiye’nin ihracat potansiyelini de yükseltebilir. Avrupa’da toplu taşımada kullanılan otonom otobüs sayısı 500’ü aşarken, Türkiye’nin bu alandaki yenilikçi uygulamalara öncülük etmesi hem ekonomik büyümeye hem de sürdürülebilirlik hedeflerine katkı sağlayabilir.
Özellikle Karsan’ın (KARSN) Avrupa’ya ihracatını gerçekleştirdiği elektrikli ve otonom otobüsü e-Atak modeli, bu gelişmelerden fayda sağlayabilir.
Burada yer alan bilgiler yatırım tavsiyesi içermez. Bilgi için: Midas Sorumluluk Beyanı
Bu içerik hazırlanırken faydalanılan kaynak: StockRover, Statista, ARK Invest, IEA, Auto News, AA, Cox Automotive, CNBC