Borsa yükselince herkesin morali düzelir. Hisseler yeşile döner, portföy ekranına bakmak yeniden keyifli hâle gelir.
Son haftalarda da tam olarak böyle bir dönem yaşadık. ABD borsaları tarihî zirvelerine ulaştı. S&P 500 ve Nasdaq rekor tazelerken, BIST 100 uzun süredir görülmeyen bir ivmeyle yatırımcısını sevindirdi. Bitcoin de yeniden manşetlerde “Tüm zamanların en yükseği!” diye anılmaya başlandı.
Ama işte tam da böyle zamanlarda yatırımcıların aklında aynı soru belirir: “Şimdi satmalı mıyım?”
Kâr almak kulağa basit gelir, ama iş uygulamaya geldiğinde çoğu zaman duygularla mantığın çatıştığı bir kararsızlık alanına dönüşür.
“Kâr almak” ne demek?
Basit bir tanımla başlayalım. Kâr almak, bir yatırım aracını alış fiyatının üstünde satarak aradaki farkı realize etmektir. Diyelim ki 100.000 TL’lik bir hisse yatırımı yaptın. 3 ay sonra portföy değerin 125.000 TL oldu ve beklentinin de üstünde bir getiri elde ettin. Burada 25.000 TL’lik kısmı “kâr” olarak görebilir ve bunu cebe atabilirsin.
Ama işin asıl zor kısmı burada başlıyor: Bu parayı şimdi ne yapacaksın? Sistemin dışında mı tutacaksın? Bankaya mı yatıracaksın? Tekrar borsaya mı sokacaksın?
Yani kâr almak, sanıldığı gibi bir “tamamdır” noktası değil, yeni bir kararın başlangıcıdır. Hele ki faizlerin şu andaki gibi enflasyonun üzerinde olduğu zamanlarda, hisse satıp parayı mevduata veya para piyasası fonlarına park etme fikri de cazip oluyor.
Ancak unutmamak gerekir ki, reel faiz avantajı kısa vadeli bir rahatlık sunsa da uzun vadede en büyük getiri hâlâ üretimden ve şirketlerin büyümesinden gelir.
Kâr aldıktan sonra zihin oyunları başlar
Kâr almak genellikle iyi hissettirir. Portföyün değer kazanmıştır, kararın doğru çıkmıştır ve bu başarı duygusu doğaldır. Ama bu noktadan sonra zihin başka sorular sormaya başlar: “Ya hisse daha da yükselirse?”, “Yeniden girmeli miyim?”, “Şimdi param boşa mı bekleyecek?”
Kârı realize ettikten sonra karşılaşacağın en büyük zorluk, paranın yeni bir adres bulmasıdır. Çünkü sadece satmak değil, sonrasında ne yapacağını bilmek de önemlidir. Beklediğin düşüş gelmezse, hisse yükselmeye devam ederse, pişmanlık duygusu ağır basabilir. Ama hisse değer kaybederse, bu kez “doğru zamanda çıkmışım” dersin.
İki durumda da mesele hisse değil, senin karar sürecin olur ve çoğu yatırımcı bu gelgitlerde zorlanır. Bu yüzden kâr alırken yalnızca fiyatlara değil, hedeflerine ve stratejine odaklanman en sağlıklısıdır.
Ne zaman “tutmak” daha doğru bir stratejidir?
Yatırım ufkun uzunsa, yani önünde hâlâ yıllar varsa kâr alıp kenara çekilmek her zaman avantajlı olmayabilir. Hisse yatırımı kısa mesafe koşusu değil, uzun soluklu bir maraton. Bugün satıp yarın yeniden almayı planlıyorsan piyasanın kısa vadeli iniş çıkışlarında boğulma riskin artar.
Borsanın yükseldiği dönemlerde satmak cazip gelebilir. Ancak asıl kazanç çoğu zaman sabırlı kalanların olur. Özellikle güçlü temellere sahip, büyüme potansiyeli yüksek şirketlerde…
%20–25 arası yükseliş neden kritik?
Kâr almak için net bir rehber arıyorsan, yatırım dünyasında sıkça başvurulan bir kural var: Bir hisse, alım yaptığın seviyeden yaklaşık %20 – %25 yükseldiyse, satış yapmayı ciddi şekilde düşünebilirsin.
Peki neden bu aralık bu kadar önemli?
Cevap, hem psikolojiye hem istatistiklere dayanıyor. Özellikle büyüme potansiyeli taşıyan şirketlerin çoğu, bir ralli öncesi “baz” oluşturur. Bu bazdan kırılınca genelde %20–25’lik bir yükseliş yaşansa da bu seviyeden sonra hisse ya yatay kalarak dinlenmeye geçer ya da bir düzeltme gelir. Yani en çok kâr eden yatırımcılar, zirveyi tahmin etmeye çalışmayan ama güçlü yükselişin ardından kademeli satış yapanlardır.
Somut bir örnekle anlatalım:
Diyelim ki Borsa İstanbul’da işlem gören ve finansalları güçlü olan bir şirketin hissesini 100 TL’den aldın. 5 ay içinde fiyat 125 TL’ye yükseldi. Yani tam %25 getiri sağladı.
Bu noktada şunları sorman gerekir:
- Hissenin yükselişi sadece haber etkisiyle mi oldu, yoksa bilanço ve beklentilerle destekli mi?
- Son 2 yıldaki yükseliş/düşüş döngüleri nasıl çalışmış? Her ralli sonrası geri çekilme yaşanmış mı?
- Yatırım hedefin kısa vadeli mi, yoksa uzun vadeli portföy mü oluşturuyorsun?
Eğer kısa vadeli bir fırsat arıyorsan ve teknik analiz de “aşırı alım bölgesinde” sinyali veriyorsa, satış için makul bir zaman olabilir. Eğer uzun vadeliysen, en azından bir kısmını satarak kazancı realize edebilirsin.
Kârı almak kötü değil, hedefsiz kâr almak kötü
Yatırımda kâr almak bir zayıflık değildir. Ama plansız alınan kâr, çoğu zaman daha büyük fırsatların kaçırılması anlamına gelir. O yüzden:
- Yüzde hedeflerin olsun: Örneğin “Bu hissede %20’yi gördüğümde %50’sini satarım.”
- Zamana göre değil, fiyat hareketine göre karar al: Belki hisse 3 ayda değil, 3 haftada hedefe gelir. Bu durumda süreye değil, getiriye odaklan.
Unutma ki kârını realize etmek, piyasadan çıkmak değildir. Aksine, yeni fırsatlara alan açmaktır.
Oyunun kuralını sen belirle
Kâr almak bir yetenek değil, bir disiplin meselesi. Ne zaman satacağın, senin yatırım stratejine, hedeflerine ve psikolojik dayanıklılığına bağlı.
Kimi yatırımcı 15% yükselişte satar, kimi 50%’de bile “daha gider” der.
Önemli olan şu: Kendi oyununun kurallarını yazmadan bu oyunu kazanamazsın.
Bazen satmak, daha güçlü geri dönmek için en doğru karardır. Bazen de tutmak, gelecekteki büyük getirilerin anahtarıdır. Çünkü amaç her zaman “en yüksekte satmak” değil, planlı bir şekilde ilerlemek olmalı. Borsa kısa vadeli duygularla değil, uzun vadeli akılla kazanılır.
Burada yer alan bilgiler yatırım tavsiyesi içermez. Bilgi için: Midas Sorumluluk Beyanı