ABD Borsası Notları

Nadir elementler gerçekten nadir mi, yoksa sadece jeopolitik olarak kısıtlanmış mı?

Nadir elementler gerçekten nadir mi, yoksa sadece jeopolitik olarak kısıtlanmış mı?
Google News Icon Takip Et

Akıllı telefonumuzun içinde çarpıcı renklerle parlayan ekran, elektrikli aracın rotorundaki mıknatıs, hatta yenilenebilir enerji devriminde rüzgâr türbinlerinin sessiz devliği… 

Tüm bunların ardında, “nadir” adı verilen elementlerin görünmez etkisi var. Neodim, disprosiyum, terbiyum, praseodim… 

Bu isimler kulağa egzotik geliyor olsa da pazar katmanlarında ise stratejik silaha dönüşebiliyor.

Ama şimdi gel, birlikte bakalım: Bu elementler gerçekten mi nadir? Yoksa piyasa gerçekleriyle şekillenen bir nadirlik mi var? 

Türkiye’den ABD’ye, Avrupa’dan Çin’e kadar uzanan arz zincirlerine, rekabet dinamiklerine ve finansal risklere doğru bir yolculuğa çıkalım.

Nadir mi, yoğun mu? 

Öncelikle bir kavram netleştirmek gerekiyor: “Nadir” dediğimiz zaman çoğu kişi gözünde “az bulunan” anlamı canlanır. Oysa nadir elementler toprak kabuğunda o kadar da nadir değiller. Bazı örneklerle başlayalım:

  • Yer kabuğu açısından, birçok nadir element elementi (örneğin seriyum) bakır veya çink kadar yaygın olabilir.
  • Nadir element rezervlerinin jeolojik dağılımı ise heterojendir; bazı bölgelerde yoğunlaşmış halleri ekonomik kazıma elverişli hâle gelir.

Örneğin, 2025 itibarıyla Çin’in nadir toprak üretiminde büyük ağırlığı sürüyor. Çin, nadir element üretiminin büyük kısmını elinde tutarken, işleme açısından da dünya pazarında hâkim konumda. işleme kapasitesinin %80–90’ı Çin’de.

Rezerv açısından da baktığımızda ABD Jeoloji Servisi verilerine göre nadir toprak oksit eşdeğeri rezervlerin büyük kısmı Çin, Brezilya, Hindistan, Avustralya gibi ülkelerde dağılıyor. 

Ama işte nokta: Rezerv varlığı yetmiyor. Onları ekonomik olarak çıkarmak, ayırmak, işlemek gerekiyor. İşte o “işlenebilirlik” kısmı, birkaç piyasa kırılganlığı doğuruyor.

Nadirliğin ardındaki gerçek neden: Erişim, işleme ve maliyet

Bir maden yatağı bulmakla para kazanmak arasında uçsuz bucaksız bir fark bulunur. Nadir elementlerin gerçek “nadiriği”, bu maliyet, teknik zorluk ve çevresel kısıtlamalardan kaynaklanır.

1. Düşük konsantrasyon — Çıkarmadaki verimsizlik

Nadir elementler doğada genellikle düşük konsantrasyonlarda bulunur. Yani, çok büyük kayalar içinden az miktarda çıkarabilirsin. Bu, gri maliyeti hızla artırır: daha fazla kazı, daha fazla kimyasal işlem, daha fazla atık.

2. Kimyasal zorluk — Ayırma süreçleri

Bu elementler kimyasal olarak birbirine çok benzer özellikler taşır. Ayrıştırılması zordur. Bazıları uranyum, toryum gibi radyoaktif yan elementlerle birlikte gelir. Bu da kimyasal atık, çevre düzenlemesi, izin süreçleri gibi ek maliyetler doğurur.

3. Çevresel ve düzenleyici kısıtlamalar

Özellikle Batı dünyasında çevresel düzenlemeler, izin süreçleri, toplumsal itirazlar, su kaynakları etki değerlendirmeleri… Hepsi projeyi geciktirir ya da maliyetini artırır. Çin’de uzun yıllar bu kısıtlamalar daha gevşek uygulanabilmişken, çevre bilinci yükseldikçe bazı bölgelerde işletmeler kapatıldı ya da sınırlandı.

4. Dikey entegrasyon ve işleme kapasitesi

Burada Çin’in stratejik üstünlüğü öne çıkıyor. Çin sadece maden üretimiyle değil, ayırma, rafinasyon ve nihai mamul üretim kapasitesi ile hâkim konumda. Batı’daki birçok proje, çıkarılan konsantre cevheri Çin’e göndermek zorunda kalıyor. Bu da teslim maliyetini, lojistik riskini ve tedarik güvenliğini artırıyor. 

Çin’in bu kapasitesini korumak için uzun vadeli stratejiler kullandığı da görülüyor. Devlet sübvansiyonları, fiyat kırma stratejileri, dahili verimlilik avantajları gibi. 

Tüm bu etkenler birleşince, nadir elementlerin “gerçek dünyadaki erişilebilirliği” çok daha nadir bir hâl alıyor.

Nadire talep yüksek

Artık “sürecin tamamlanmasına kadar olan maliyeti yükselten faktörler”i gördük. Peki piyasalar nereye bakıyor?

  • 2024’te nadir elementlerin talebi, özellikle enerji uygulamalarında (elektrikli araçlar, rüzgâr türbinleri, batarya sistemleri) %6–8 artış gösterdi.
  • Özellikle Neodim-Praseodim (NdPr) karışımı motorlar, mıknatıslar, güçlü mıknatıs teknolojileri nadir elementlere olan ihtiyacı tetikliyor.

Talep artışı hızlı ama arz yaratmanın hızı bu talebi yakalamıyor.

Arz kısıtları “nadirlik” halini etkiliyor

ABD, yıllardır Çin’in ihracat kısıtlamalarını üçüncü ülkeler üzerinden dolaylı yollarla aşmayı başarıyordu. 

Tayland ve Meksika üzerinden yapılan yeniden etiketlemeler, Malezya ve Vietnam’daki hafif işleme faaliyetleri, hatta Hindistan, Japonya ve Güney Kore’de tamamlanan ileri teknoloji mıknatıs üretimleri… 

Tüm bunlar, Çin’in kontrolünü dolaylı olarak aşmanın yollarıydı.

  • Çin, geçen hafta nadir element ihracatında kısıtlamalar uygulamaya koyduğunu açıkladı; ihraç lisansları ve kontrolleri sıklaştırdı. Yani ABD üçüncü ülkeler üzerinden elementlere erişemeyecek.
  • Çin, çelikten mıknatıs, alaşım, katalizör bileşikleri gibi ileri ürünlerin ihracatını yasaklayacak düzenlemeler getirdi. 
  • MP Materials’in (MP) hammadde ihracatını durdurması ve buna bağlı olarak NdPr fiyatlarının iki yıl zirvesine çıkması piyasalarda şok etkisi yarattı. 
  • Otomotiv tedarik zincirlerinde bazı fabrikalar, hammadde kıtlığı nedeniyle üretimi geçici olarak düşürdü.

Bütün bu hareketlenmeler, nadir element piyasasının likid değil, kırılgan bir yapıda olduğu gerçeğini doğruluyor.

Çin, fiyatları düşük tutarak dışlayıcı rekabet oynuyor. Bu stratejik fiyat kırma, diğer üreticilerin maliyet avantajını zayıflatabiliyor. 

Ancak bu hamle uzun vadede sürdürülmesi zor olabilir; çünkü Çin’in kapasite kullanım oranı düşerse maliyet avantajı sarsılabilir. Bazı analizler Çin’in bu kontrollü baskı politikasını sınırlı bir silah olarak gördüğünü öne çıkarıyor. 

Stratejik perspektifte nadir elementler

Bugün nadir elementlerin piyasa analizinden geçip devlet politikalarına inmek gerekiyor: Çünkü bir madde, stratejik meta haline geldiğinde oyun kuralları değişir.

  • ABD, 10 yıllık bir anlaşmayla MP Materials’in üretimini garantileyerek, Çin’e olan bağımlılığı azaltmaya çalışıyor. Bu adım, stratejik bir hamle olarak görülüyor.
  • Avrupa Birliği, Çin’in ihracat kontrol politikalarına karşı ABD ile ittifak adımları atıyor, ortak tedarik projeleri arayışında.
  • Çin, nadir toprakları stratejik bir koza dönüştürerek dış politika ve ticaret pazarlığında silaha çevirebilir ve ihracat yasakları ya da kontrollerle baskı yapabilir.

Çin yalnızca fiziksel maddeyi değil, işleme teknolojilerini ve bilgi birikimini de kontrol ediyor. Bu, Batılı üreticilerin Çin’in teknik know-how’ı olmadan rekabet etmesini zorlaştırıyor. 

Ayrıca bürokratik engellemelerle ihracat lisans süreçleri uzun tutulabiliyor, yabancı firmaların stoklamasını kontrol altına alınabiliyor.

Tüm bunlar ne anlama geliyor?

Şimdi başa dönelim: Nadir elementler gerçekten nadir mi?

Cevap: “Gerçek dünyada erişilebilir halleri açısından evet, stratejik ve ekonomik nadirlik hâlâ geçerli.”

Fiziksel anlamda mantıksal rezervler yaygın olsa da bunları işlenmeye uygun şekilde çıkarmak, ayırmak ve piyasaya sokmak; finansal yatırım, teknolojik altyapı, devlet desteği gerektiriyor.

Piyasalar açısından kritik olanlar:

  1. Arz esnekliği kısıtlı – Yeni üretim tesisleri kurmak uzun zaman alır.
  2. Tek alıcı hâkimiyeti riski vard – Çin hâlâ işleme ve ileri üretimde mutlak güce sahip.
  3. Fiyat baskısı ve volatilite mevcut – Talep ani sıçramalar yapabilir, kıtlık telâş yaratabilir.
  4. Stratejik kullanım – Savunma, enerji geçişi teknolojileri, ulusal güvenlik bağlamında nadir elementler sadece ticari meta değil, stratejik bir varlıktır.

Bu nedenle piyasa bakışıyla “nadir elementler nadir değildir ama ekonomik ve stratejik olarak nadir davranırlar” demek belki daha isabetli olur.

Kıyamet senaryosu mu, fırsat mı?

Türkiye gibi az gelişmiş rezerv potansiyeline sahip ülkeler için bile “jeolojik olarak zengin olma” ile “ekonomik oyuncu olma” arasında uçurum var. Ancak bu uçurum kapanabilir.

Günümüzde:

  • Nadir element geri dönüşümü öne çıkıyor.
  • Demir-nitrojen karışımlar gibi yeni manyetik malzeme teknolojileri araştırılıyor.
  • Bölgesel tedarik zinciri “blokları” (örneğin AB blokları, ABD-Japonya-Avustralya şemaları) teşvik ediliyor.

Piyasalar, mevcut kırılganlıkları gördükçe, bu dönüşümlere yatırım yapanları ödüllendirebilir. Bugünün “nadir riski”, yarının “kritik fırsatına” dönüşebilir.

Burada yer alan bilgiler yatırım tavsiyesi içermez. Bilgi için: Midas Sorumluluk Beyanı

Pop-up icon

Nakit bakiyene +%6 ekstra nema

Kaydol, ilk 60 gün nakit bakiyeni %6 ekstra nema ile değerlendir.

Hemen Keşfet