Analist Notları

Merkez Bankaları piyasalar üzerinde ne kadar etkiye sahip?

Merkez Bankaları piyasalar üzerinde ne kadar etkiye sahip?
Google News Icon Takip Et

Bazı günler oluyor; telefonunu açıyorsun, piyasa sakin… Her şey yolunda gibi. 

Birkaç saat sonra bir bakıyorsun, piyasa bir anda alev almış. Dolar yukarı, borsa aşağı, herkes bir şey söylüyor. 

Ve o an fark ediyorsun: Bugün Merkez Bankasının toplantısı varmış. 

Sanki tek bir açıklama, tek bir cümle tüm ekonominin akışını değiştirebiliyor. 

Peki gerçekten öyle mi? Merkez Bankaları piyasaları düşündüğümüzden daha fazla mı yönlendiriyor?

Göründüğünden daha büyük bir güç

Ekonomide yıllardır anlatılan klasik hikâye şudur: Merkez bankaları kısa vadeli faizleri belirler, uzun vadeli faizler ise ekonominin büyük resmine göre şekillenir. 

Demografi, üretkenlik, tüketici davranışları, küresel ticaret… Yani merkez bankalarının uzun vadeli faizler üzerinde fazla etkisi yoktur denir.

Ama son yıllarda bu anlatının çatırdadığını görmeye başladık. 

Harvard’dan Sebastian Hillenbrand’ın yaptığı kapsamlı bir çalışma, ABD’de uzun vadeli faizlerin neredeyse tamamen Fed toplantılarının hemen öncesindeki ve sonrasındaki üç günlük bir pencere içinde hareket ettiğini gösteriyor. 

Düşün: Yıllarca “ekonomik trendlerle açıklanan” bir faiz düşüşünün aslında Fed toplantılarında verilen sinyallerle gerçekleştiği ortaya çıkıyor.

Bu şu anlama geliyor: Fed yalnızca “bugünün” faizini belirlemiyor, geleceğe dair beklentileri de şekillendiriyor ve piyasaların geleceği fiyatladığını düşünürsek, en büyük fiyatlama hareketinin tam da o günlerde yaşanması pek de şaşırtıcı değil.

TCMB için de geçerli mi?

Türkiye’de piyasa oyuncularının merakla beklediği tek şey faiz kararı değil. Çünkü iletişim dili de en az karar kadar kritik. Karar metnindeki tek bir kelime, yapılan sunumda sorulan bir soruya verilen tek bir yanıt, hatta “önümüzdeki dönem” ifadesinin şiddeti bile piyasayı bir anda hareketlendirebiliyor.

TCMB de tıpkı Fed gibi piyasanın geleceğe dair beklentilerini şekillendiriyor. Faiz kararları elbette kritik; fakat uzun vadeli faizlerin, tahvil getirilerinin ve kurun yönü daha çok “TCMB bundan sonra ne yapacak?” sorusuna verilen piyasa yanıtından çıkıyor.

Piyasa sadece bugünü fiyatlamıyor. “Bu faiz seviyesi kalıcı mı?”, “TCMB sıkı durur mu?”, “Bir sonraki hamle ne olur?”… Yani merkez bankası bugün faiz artırsa da yatırımcı yarın faiz indirileceğini düşünüyorsa piyasa bugünkü kararı pek umursamıyor. 

Bu yüzden Fed ile TCMB arasındaki en büyük benzerlik aslında güçlerinin kaynağı: beklenti yönetimi.

Beklenti yönetimi: Modern para politikasının gizli silahı

Günümüz dünyasında merkez bankalarının etkisi, uzun vadeli faizleri doğrudan değiştirmekten çok daha fazlası. 

Etki, iletişimle başlıyor. Fed “faizler uzun süre düşük kalacak” dediğinde, piyasa bunu anında tahvil fiyatlarına yansıtıyor. TCMB “sıkı duruş sürecek” dediğinde kur birden nefes alıyor. 

Fakat bu inandırıcılık bozulduğu anda, piyasalar verilen her sinyali tersinden okumaya başlıyor.

En çarpıcı nokta şu: Merkez bankalarının verdikleri mesajlar, bazen ekonomik gerçeklikten daha güçlü olabiliyor. 

Fed’in söylediği düşük enflasyon beklentisi, bizzat piyasanın davranışıyla düşük enflasyonun kendisini yaratabiliyor. Bu neredeyse kendi kendini gerçekleştiren bir kehanet gibi.

Bu yüzden Fed içindeki her görev değişikliği, hatta konuşulan isimler bile piyasada dalga dalga etki yaratıyor. 

Son dönemde yeni Fed başkanlığı için adı geçen Kevin Hassett bunun en net örneği. Hassett, Powell’a kıyasla çok daha güvercin, düşük faiz yanlısı bir profil çiziyor. 

Daha henüz resmi aday bile olmadan, yalnızca “Hassett göreve gelebilir” söylentisi bile piyasada geleceğe dair düşük faiz beklentilerini canlandırdı. Bu beklenti, kısa sürede hem hisse senedi piyasasında hem de kripto varlıklarda belirgin bir toparlanma yarattı. 

Yani ortada bir karar yokken, sadece olasılığın kendisi bile fiyatlamayı değiştirmeyi başardı.

Peki ya yanlış yöne çevrilen bir dümen varsa?

İşte işin tehlikeli tarafı da burada başlıyor. Bank for International Settlements’ın 2025’te yayımladığı bir çalışma, merkez bankalarının son on yılda uyguladığı bazı “aşırı genişleyici” politikaların ekonomiyi büyütmekten çok varlık fiyatlarını şişirdiğini ortaya koyuyor. 

Kısacası: bol para tüketimi değil, tasarrufu arttırıyor; yatırım iştahını değil, konut ve borsa fiyatlarını uçuruyor.

Bu dünyada en çok değer kazanan, zaten varlığı olan oluyor. Evi olan ikinciyi alıyor, parası olan borsaya giriyor… Ama gelirinin büyük kısmını kira ve temel ihtiyaçlara harcayan kesim bu büyümeden pek pay alamıyor. 

Böyle olunca da ekonomik uçurum büyüyor, toplumsal gerilim artıyor.

Türkiye de bu döngüyü fazlasıyla yaşadı. Uzun süre düşük tutulan faizler, tüketimi canlandırmaktan çok konut talebini körükledi. 

Üstelik kur geçişkenliği yüksek olduğu için enflasyon bir türlü kalıcı şekilde düşmedi.

Yani Merkez Bankaları hata mı yapıyor?

Cevap siyah-beyaz değil. Merkez bankaları, özellikle kriz dönemlerinde ekonomiyi ayakta tutmak için agresif hamleler yapmak zorunda kalıyor. 

Fakat son 10 yılda yaşananlar gösterdi ki bu hamlelerin yan etkileri sandığımızdan daha büyük. 

Fed de TCMB de sadece piyasanın bugününü değil, yatırımcıların zihnindeki yarını da şekillendiriyor. Etki alanları düşündüğümüzden çok daha geniş, hatta zaman zaman fazla geniş.

Güç var ama kontrol sınırsız değil

Merkez Bankaları piyasaları yönlendirme gücüne sahip. Bazen bir toplantı, bazen tek bir cümle bile her şeyi değiştirebiliyor. Ama bu güç mutlak değil. Piyasa, merkez bankasına inanmadığı anda en sert kararların bile etkisi sınırlı kalıyor.

Aslında bugün geldiğimiz nokta şu basit gerçeği ortaya koyuyor: Merkez Bankaları yalnızca ekonomiyi yönetmiyor; insanların beklentilerini, umutlarını, endişelerini de yönetiyor. 

Hatta bazen bu, faiz kararından çok daha belirleyici olabiliyor.

Bu nedenle Fed’in toplantısı ne kadar kritikse, TCMB’nin tonu da o kadar önemli. Çünkü piyasalarda günün sonunda sadece para akmıyor; güven akıyor, beklenti akıyor, algı akıyor. 

Ve bunların hepsi, çoğu zaman rakamların kendisinden daha güçlü.

Burada yer alan bilgiler yatırım tavsiyesi içermez. Bilgi için: Midas Sorumluluk Beyanı

Notification Icon

Aktar, tut, kazan

Midas'a varlık aktar, 90 gün tut; AirPods Pro 3, Apple Watch Series 11 veya iPhone 17 Pro senin olsun.

Hemen Keşfet