ABD Borsası Notları

Dolara yatırım yapmak mantıklı mı?

Dolara yatırım yapmak mantıklı mı?
Google News Icon Takip Et

Yatırım dünyasında bazı sorular vardır ki, zaman değişse de popülerliğini asla yitirmez. 

“Dolar alınır mı?” işte tam da bu sorulardan biri. Hele ki Türkiye gibi kur oynaklığının, enflasyonun ve jeopolitik risklerin sık yaşandığı bir ülkede bu soru yatırımcıların ajandasından hiç düşmüyor. 

Fakat 2025 yazı itibarıyla tabloya daha dikkatli bakmakta fayda var. Çünkü dolar artık yalnızca “kur artar mı?” sorusuna yanıtla değil; vergi, alternatif getiri ve fon yapısı gibi faktörlerle birlikte değerlendirilmeli.

Dolar küreselde zayıflarken Türkiye’de kur yükseliyor

Öncelikle küresel açıdan doların durumu kritik. Dolar Endeksi (DXY), yılın ilk yarısında yaklaşık %11 gerileyerek, 1973’ten bu yana en sert düşüşlerinden birini yaşadı. Bu düşüş, 2017’de Trump dönemi ve pandemi sürecinde yaşanan %14-15’lik düşüşlere yakın seviyede gerçekleşti. 

Piyasalar, bu sert değer kaybının ardından doların küresel çapta eski gücünü kaybedip kaybetmediği, ya da farklı bir dönem mi başladığı konusunda henüz net bir sonuca varmış değil.

ABD’de yeniden başkanlığa gelen Trump’ın “üretimi ABD’ye kaydırma” ve “halkını zenginleştirme” vizyonuyla uyguladığı agresif ticaret politikaları, küresel ticaret dengelerinde büyük sarsıntılar yarattı. Ticaret savaşları, sert vergiler ve piyasalarda artan belirsizlik, ABD tahvilleri ve dolara duyulan güveni sorgulattı. Bu ortamda DXY’de yaşanan düşüş şaşırtıcı değil.

Peki, dolar endeksi bu kadar düşerken Dolar/TL nasıl 40’ın üstüne çıkarak bu yüksek seviyelerde seyrediyor? 

İşte burada Türkiye’ye özgü dinamikler devreye giriyor. Dolar/TL kuru sadece doların küresel gücüyle değil, Türkiye’deki makroekonomik şartlar, enflasyon, faiz politikaları, jeopolitik riskler ve yerel döviz talebiyle doğrudan ilişkili. 

Türkiye’de dövize olan ilgi yeni değil. Yerli yatırımcı, ne yazık ki kendi para birimine güven duyamıyor. Bunun sebepleri de çok net:

  • Geçmişte TL’ye güvenip ciddi kayıplar yaşayan yatırımcılar,
  • Sürekli değişen ekonomi politikaları,
  • Ve her an patlayabilecek bir “döviz şoku” endişesi.

Hatırlatmak gerekirse en son 2018 yılında Türk Lirası ciddi bir değer kaybı yaşadı. Yıl başında yaklaşık 3,8 seviyesinde seyreden dolar/TL kuru, Ağustos ayında hızlı bir yükselişle 7,3’ü aşarak yüzde 92’ye yakın bir artış gösterdi. Aynı dönemde yıllık enflasyon %25 seviyelerine çıkarken, Merkez Bankası faizleri %24’e kadar yükseltmek zorunda kaldı. Bu şokun temelinde, yüksek döviz borcu olan özel sektörün artan finansman maliyetleri, dış politikadaki gerilimler ve yatırımcı güvenindeki zayıflama yer aldı.

Böyle bir dönemde birçok yatırımcı TL’den kaçıp dövize yöneldi; çünkü TL’deki bu ani değer kaybı, reel anlamda ciddi kayıplar yaşanmasına sebep oldu. Bu deneyim, yerli yatırımcının dövize talebini ve TL’ye karşı temkinli duruşunu pekiştirdi.

Yatırımcının hedefi aslında basit: Reel anlamda para kaybetmemek. Yani enflasyon kadar değerini koruyabilen bir getiri sağlamak.

Burada bir kırılma yaşanıyor. Çünkü yatırımcılar, resmi enflasyona değil, cebindeki hissedilen enflasyona bakıyor.

Merkez Bankası’nın haziran raporuna göre hanehalkının yıllık enflasyon beklentisi %53. Yani vatandaşın zihninde aylık bazda %3,5’lik bir erime var. TÜİK’in verilerine göre bu oran sadece %1,35. Aradaki fark, yatırımcının neden yüksek faize rağmen dövize yöneldiğini açıklıyor.

Bu yüzden DXY’nin düşmesine rağmen, Türkiye’de yüksek enflasyon, siyasi ve jeopolitik riskler ile Merkez Bankası’nın para politikası duruşu Dolar/TL’nin yüksek seyretmesine neden oluyor. Ayrıca Türkiye’de döviz talebi, özellikle bankalardaki Döviz Tevdiat Hesapları (DTH) ile hâlâ çok canlı.

Son dönemde doların klasik “güvenli liman” rolü de sorgulanmaya başlandı. Goldman Sachs analistlerine göre, “Dolar yeniden riskli bir para birimi gibi işlem görmeye başlayabilir.” Bunun arkasında Trump’ın agresif ticaret politikaları, Fed’in bağımsızlığına ilişkin endişeler ve ABD’nin büyüyen mali sorunları yatıyor.

Dolar ile piyasalardaki oynaklığı gösteren volatilite endeksi arasındaki korelasyon da son yedi yılın en düşük seviyesine gerilemiş durumda. Eskiden piyasalar sarsıldığında yatırımcılar dolara yönelirdi. Şimdi ise doların kendisi bu sarsıntıların kaynağı haline gelebiliyor.

Columbia Threadneedle’dan Ed Al-Hussainy, “Dolar rezerv para statüsünü kolay kolay kaybetmez” derken, “Ama güven yavaş gelir, çok hızlı kaybolur” uyarısını da yapmayı ihmal etmiyor.

Yıllık dolar/TL beklentileri

Geleceğe baktığımızda ise dolar/TL kurundaki yükselişin sınırlı kalması bekleniyor. 

Bloomberg’den derlenen veriler, pek çok uluslararası banka ve finans kuruluşunun 2025’in ikinci çeyreğinden başlayarak dolar/TL’nin yıllar içinde kademeli bir artış göstereceğini, ancak bu artışın çok hızlı veya kontrolsüz olmayacağını ortaya koyuyor. Özellikle 2025 sonuna kadar 45-50 TL seviyelerinde bir aralık bekleniyor. 12 aylık beklentilerin ortalaması 46,10 TL seviyesinde, ki bu yıllık %15 getiri potansiyeline işaret ediyor.

Politika faizinin %46 olduğu ortamda TCMB faiz indirimlerine başlasa bile %15’lik dolar getirisinin mevduat getirilerinin altında kalabileceği belirtilebilir.

Eğer TCMB’nin indirimleri yumuşak ve sorunsuz bir şekilde gerçekleşirse, yıl sonunda politika faizlerinin %30-35 seviyelerine kadar gerilemesi öngörülüyor. 

Kurda yukarı yönlü hareketin sınırlı kalacağı görüşü, büyük fonların da pozisyonlarına yansıyor. Özellikle Avrupa ve Asya merkezli büyük yatırım fonlarının dolar pozisyonlarını azaltması ya da olası düşüşlere karşı hedge pozisyonları alması dikkat çekiyor. Oxford Economics’e göre doların zayıflama eğilimi 2027’ye kadar devam edebilir. Bu da “dolar uzun vadede hep kazandırır” görüşünü sorgulatan başka bir sinyal.

DTH’lar hâlâ dev: 165 milyar dolarlık bir alışkanlık

Türkiye’de bireysel yatırımcının dolar ilgisi yalnızca bir “trend” değil, köklü bir davranış. 

Bankalardaki Döviz Tevdiat Hesapları (DTH), yaklaşık 165 milyar dolar seviyesinde. Bu rakam, Merkez Bankası rezervlerinden büyük, hatta BIST’teki bazı büyük şirketlerin piyasa değerinin katbekat üstünde. Yani Türk yatırımcısı, hâlâ önemli bir döviz stoku tutuyor. Ancak bu alışkanlığın yatırımcı açısından sorgulanması gereken birçok boyutu var.

Öte yandan dövizin tutulduğu araçlar da değişiyor. Artık bireyler sadece döviz tevdiat hesaplarında değil, fonlar aracılığıyla da döviz pozisyonu alıyor. Son verilere göre bireylerin bankalardaki döviz hesaplarında tuttuğu para 95 milyar dolar civarındayken, döviz bazlı yatırım fonları üzerinden değerlendirilen varlıkların toplamı 48 milyar dolara ulaşmış durumda. Bu da döviz varlıklarının neredeyse yarısının artık profesyonel portföy yöneticileri eliyle yönetildiği anlamına geliyor.

TEFAS’ta işlem gören 96 farklı döviz serbest fonu bulunuyor ve bunların yıllık getirileri %38 ile %45 arasında değişiyor. Bazı fonların yatırımcı sayısı 40 bini geçmiş durumda. Bu artış, dövizde pozisyon almak isteyen yatırımcıların artık daha akıllı ve verimli araçlara yöneldiğini gösteriyor.

Dolara yönelen talep azalıyor mu?

Yatırımcının davranışında da değişiklikler var. Özellikle son 1 yılda, bireysel döviz talebinde net bir yavaşlama görülüyor. Bunu hem DTH verilerinden hem de bankaların döviz alım-satım hacminden okuyabiliyoruz. Aynı zamanda Borsa İstanbul’da yaşanan son yükseliş ve TL mevduat faizlerindeki cazibe, yatırımcıları alternatif getirilere yöneltiyor.

Doların uzun vadede TL karşısında artış göstermesi hâlâ olası bir senaryo. Ancak birebir döviz almak yerine, bu görüşü fonlar aracılığıyla değerlendirmek daha verimli olabilir.

Örneğin:

  • Yabancı para cinsinden Eurobond’lara yatırım yapan fonlar, sadece kur artışından değil, tahvil faizlerindeki düşüşten de kazanç sağlayabilir.
  • Döviz bazlı karma fonlar, dolar dışında hisse, altın ve sabit getirili araçlara da yatırım yaparak daha dengeli bir getiri sunabilir.
  • ABD Hazine tahvillerine yatırım yapan fonlar, özellikle Fed’in faiz indirimine geçtiği dönemde hem faiz düşüşü hem de kur artışı ile çift yönlü kazanç sağlayabilir.

Yani döviz bazlı bir yatırım yapmak istiyorsan, sadece “dolar almak” değil, “döviz fonlarına yatırım yapmak” çok daha akıllıca olabilir. Üstelik bu fonlar kur koruması, temettü veya portföy çeşitliliği gibi ek avantajlar da sunuyor.

Döviz fonlarında vergi avantajı önemli

Doğrudan DTH açmak yerine döviz fonları tercih etmek hem vergisel hem de getirisel anlamda çok daha avantajlı bir seçenek olarak öne çıkıyor. 

Burada önemli bir ayrıntı var: Döviz fonlarını Türk Lirası cinsinden almak ile dolar ya da euro bazlı fonları tercih etmek arasında vergi açısından ciddi farklar bulunuyor.

Örneğin, TL bazlı döviz fonlarında stopaj oranı genellikle %17,5 iken, dolar veya euro bazlı döviz fonlarında bu oran %10’a kadar düşebiliyor. Bu yaklaşık %7,5’lik fark, yatırımcının net getirisini doğrudan artırıyor.

Basit bir örnekle açıklarsak, 100.000 TL değerinde bir döviz fonu yıllık %20 getiri sağladığında, %17,5 stopaj ile net getiri yaklaşık %16,5’e düşerken, %10 stopaj uygulanan dolar veya euro bazlı fonlarda net getiri %18 civarında gerçekleşiyor.

Bu fark küçük görünse de uzun vadede bileşik getiriyi artırarak önemli kazançlar sağlayabilir. Ayrıca dolar veya euro bazlı fonlar, kur hareketlerinden doğrudan yararlanırken, vergi avantajlarıyla net getiriyi yükseltme şansı sunuyor.

Yıllık getirisi en yüksek döviz fonları

  • TMM – Tera Portföy İkinci Serbest (Döviz) Fon / 78,80%
  • DPB – Deniz Portföy Serbest (Döviz) Fon / 38,69%
  • DZM – Deniz Portföy Beşinci Serbest (Döviz) Fon / 37,06%
  • SPE – Azimut Portföy 5.0 Serbest (Döviz) Fon / 34,88%
  • IDF – İş Portföy Serbest (Döviz) Fon / 34,57%

Devir artık “sadece dolar” devri değil

Yatırım kararı alırken mesele yalnızca “dolar yükselecek mi?” sorusuna odaklanmak değil. 

Bugün yatırımcının elinde daha verimli, daha esnek ve daha kazançlı araçlar var. Doların kendi içinde getiri sunmadığı, vergisel dezavantaj taşıdığı bir ortamda, döviz fonları gibi profesyonelce yönetilen enstrümanlar öne çıkıyor. 

Dolara yatırım hâlâ bir opsiyon olabilir ama nasıl yatırım yapıldığı, neye yatırım yapıldığından daha önemli hâle geldi.

Burada yer alan bilgiler yatırım tavsiyesi içermez. Bilgi için: Midas Sorumluluk Beyanı