Küresel piyasalarda, İran ve İsrail arasındaki gerilimin artması ve haftasonu ABD’nin İran’a ait 3 nükleer tesisine saldırması üzerine risk iştahı düşük seyir takip ediliyor.
Yatırımcılar, bu hafta jeopolitik gelişmelerin şiddetine ve Hürmüz Boğazı’na ilişkin diploması sürecine odaklanacak.
S&P 500 endeksinde temkinli görünüm
S&P 500 endeksi geçtiğimiz haftayı yatay bir seyirle kapattı ve yeni haftaya da yatay-pozitif bir şekilde başlamaya hazırlanıyor.
Son günlerde gözlenen durağanlık, momentumun yavaşladığına işaret ediyor ve 6.050–6.100 puan aralığında kısa vadeli güçlü bir direnç oluştuğunu teyit ediyor. Bu isteksiz fiyat hareketinin hem jeopolitik belirsizliklerin hem de yaklaşan 9 Temmuz’daki Trump yönetiminin 90 günlük tarife ertelenmesinin sona erecek olmasının etkisiyle şekillendiri belirtilebilir.
Endeksin yeniden zirvesine doğru bir atak yapabilmesi için öncesinde sağlıklı bir konsolidasyon süreci gerekebilir. Kısa vadeli teknik görünüm, şimdilik temkinli kalınması gerektiğine işaret ediyor. Piyasada takip edilen yoğun haber akışı ve jeopolitik belirsizliklere karşı “bekle-gör” stratejisi benimsenebilir.
S&P 500’ün 20 günlük hareketli ortalama olan 5.945 seviyesinin altına inmesi durumunda, satışların ivmelenme riski göz ardı edilmemeli.
Hürmüz Boğazı kapanabilir mi?
Hürmüz Boğazı, dünya enerji ticaretinin kalbinde yer alıyor. Günde yaklaşık 20 milyon varil petrol ve petrol ürünü bu dar geçitten geçiyor; bu da küresel arzın yaklaşık %20’sine denk geliyor. Böylesine hayati bir boğazın kapanması sadece enerji fiyatlarını değil, küresel finansal istikrarı da doğrudan etkiler.
ABD’nin İran’a ait nükleer tesislere saldırması sonrasında İran Meclisi’nin boğazın kapatılmasını onaylaması piyasalarda ciddi bir endişe yarattı; nihai karar İran Ulusal Güvenlik Konseyi’ne ait.
Şu ana kadar boğaz fiilen kapanmadı ve ABD’ye ait ticari gemilerin güvenli geçiş yaptığı bildiriliyor. Uzmanlar da bu hamlenin büyük ölçüde blöf olabileceği görüşünde. Çünkü İran, boğazı kapatırsa kendi enerji ihracatını da kesmiş olur. En büyük müşterisi olan Çin’i karşısına alması, Körfez’deki Arap ülkeleriyle zaten gergin olan ilişkilerini daha da çıkmaza sürüklemesi olası. Bu yüzden “tam kapanma”dan çok, mayınlama ya da küçük teknelerle geçici taciz gibi kısmi ve sembolik müdahaleler daha olası senaryolar arasında.
Goldman Sachs’ın hesaplamalarına göre, eğer Hürmüz’den geçen petrol akışı bir ay boyunca %50 azalırsa, Brent petrol kısa süreliğine 110 dolara kadar çıkabilir.
Enerji güvenliği uzmanları, boğazı tümüyle kapatmanın hem ekonomik hem askeri anlamda intihar niteliğinde olacağını belirtiyor. İran’ın petrol ve doğalgaz altyapısı, böyle bir adımın ardından misilleme için kolay hedef haline gelir. Ayrıca ABD ve müttefiklerinin askeri olarak boğazı yeniden açmak için devreye girmesi halinde, çatışmanın boyutu hızlıca büyüyebilir.
Yani, Hürmüz Boğazı’nın tamamen kapanması teknik olarak mümkün olsa da bunun yaratacağı maliyet ve jeopolitik sonuçlar düşünüldüğünde İran’ın bu kartı son aşamada ve çok sınırlı süreyle kullanması daha olası.
Piyasalar şu an bu riskleri fiyatlasa da fiili kapanma olmadan kalıcı fiyat şokları için zemin tam anlamıyla oluşmuş değil.
Fed belirsizliği sürüyor
2025 yazına girerken yatırımcılar için en büyük soru işaretlerinden biri hâlâ aynı: Fed ne zaman ve ne ölçüde faiz indirecek?
Son dört toplantıdır politika faizini sabit tutan Fed, görünüşte bir duraklama sinyali verse de projeksiyonlar içerisindeki bölünme dikkat çekiyor. Geçen haftaki toplantıda açıklanan noktasal grafiklere göre yedi üye 2025’te hiç indirim beklemezken sekiz üye hâlâ iki faiz indirimi olacağını öngörüyor. Yani, söylemde birlik olsa da içeride görüş ayrılıkları derinleşmiş durumda.
Tüketici harcamaları hâlâ güçlü seyrini sürdürse de otomotiv gibi sektörlerdeki daralmalar nedeniyle daha temkinli bir harcama profili öne çıkıyor. Bu durum, Fed’in kısa vadeli faiz indirimi kararlarında neden sabırlı davrandığını daha net açıklıyor. Bu hafta cuma günü açıklanacak çekirdek kişisel tüketim harcamaları verisi önem arz edecek.
Büyümeye ilişkin endişeler bir yana, resmin diğer yarısında da jeopolitik riskler ve tarife politikalarının neden olduğu fiyat baskıları yer alıyor. Her ne kadar çekirdek PCE enflasyonu dört yılın en düşük seviyesine gerilemiş olsa da stok etkisinin azalması ve Haziran itibarıyla uygulamaya giren yeni tarifelerle birlikte mal fiyatlarında yukarı yönlü baskıların artması bekleniyor. Bu nedenle Fed, 2025 için enflasyon tahminini %2,8’den %3,1’e yükseltti.
Enflasyonun kontrol altında kalıp kalmayacağı, faiz politikasının yönünü belirleyecek en önemli etkenlerden biri olacak.
Hürmüz Boğazı üzerinden geçebilecek enerji şokları, Fed’in para politikasını doğrudan etkileyebilir. Her ne kadar ABD artık enerji açısından daha bağımsız ve hizmet sektörü ağırlıklı bir ekonomiye sahip olsa da petrol fiyatlarındaki ani yükselişler hâlâ enflasyon beklentilerini bozma potansiyeli taşıyor. Bu da Fed’in, özellikle yaz ayları boyunca veri izlemeye ve temkinli duruşunu sürdürmeye devam edeceğini gösteriyor.
Bu hafta ayrıca Fed Başkanı Powell’ın konuşmaları da önem arz edecek.
Altında fiyat hareketleri artık sınırlı
Ortadoğu’da tansiyon artıyor ama altın fiyatı düşüyor. Bunun ardında hem piyasa psikolojisi hem de daha derin ekonomik dinamikler var.
ABD’nin İran’daki nükleer tesislere saldırması küresel risk algısını yükseltti, ancak yatırımcılar bu hamleyi kontrollü bir güç gösterisi olarak okuyor. İran’dan gelen “sembolik misilleme” açıklamaları da çatışmanın tam ölçekli bir savaşa dönüşmeyeceği yönünde beklentileri güçlendiriyor. Bu da altına yönelimi sınırlıyor.
Diğer yandan, petrol fiyatlarındaki yükseliş küresel enflasyon riskini yeniden gündeme taşıdı. Piyasalar, bu baskının merkez bankalarını faiz indiriminden uzak tutacağına inanıyor. Güçlü dolar ve yüksek faiz ortamı ise getiri sağlamayan altın üzerinde aşağı yönlü baskı yaratıyor.
Ancak bu tablo kalıcı olmayabilir. Bank of America, kısa vadede jeopolitik gelişmelerin sınırlı etkisi olduğunu kabul etse de, 2025 içinde altının ons fiyatının 4.000 dolara çıkabileceğini öngörüyor. Çünkü asıl hikâye, artan bütçe açıkları ve büyüyen tahvil arzı. Eğer ABD’nin mali disiplini sorgulanır hale gelirse, yatırımcılar yeniden güvenli liman olarak altına yönelebilir.
Yani bugün sınırlı tepki veren altın, yarının sistemik kırılmalarında başrole geçebilir. Özellikle jeopolitik risk ile mali dengesizlik birleştiğinde altın için zemin çok daha güçlü olabilir.
Bu hafta dikkat çekenler
Jeopolitik gerilimin şiddetlenmesi, hisse senedi endekslerindeki yükselişi sınırlıyor. Geçen haftakine benzer şekilde bu hafta da defansif şirketler yatırımcı odağında yer alıyor.
Altın madencileri
Son dönemde İran-İsrail çatışmasına ABD’nin dahil olması jeopolitik belirsizliği sıcak tutuyor. Çatışmanın şiddetlenmesi altın fiyatlarını yükseltebilirken bu durum Newmont (NEM), Barrick Gold (GOLD) gibi altın üreten şirketlerin gelirlerini de artırabilir. Çünkü bu şirketler altını hem çok daha düşük maliyetle çıkarıyor, hem de stoklarında bulundurdukları ortalama 1.500 dolar maliyetindeki altınlardan dolayı kâr marjlarını destekleyebiliyor.
Enerji şirketleri
İsrail-İran geriliminin şiddetlenmesi ve ABD’den gelen saldırı hamlesi sonucunda İran Meclisi’nde Hürmüz Boğazı’nın kapatılması onaylandı. Eğer Ulusal Güvenlik Konseyi de bunu onaylarsa petrol fiyatlarında ani yükseliş izlenebilir. ExxonMobil (XOM) ve Chevron (CVX) gibi petrolü çıkaran, işleyen ya da satan enerji şirketleri için bu artış doğrudan daha fazla ciro ve kâr anlamına gelir.
Savunma hisseleri
Jeopolitik risklerin arttığı dönemlerde yatırımcılar genellikle güvenli limanlara yönelir. Altın bu anlamda klasik bir tercih olsa da artık savunma hisseleri de benzer bir koruma aracı olarak öne çıkıyor. Çünkü savaş veya çatışma ihtimali arttığında, devletler savunma bütçelerini hızla yükseltiyor ve bu da sektörün gelirlerini güvence altına alıyor. Özellikle uzun vadeli kamu sözleşmeleri sayesinde savunma şirketleri, kriz dönemlerinde bile istikrarlı nakit akışı sunuyor.
Bu nedenle yatırımcılar, portföylerini korumak isterken aynı zamanda büyüme potansiyeli taşıyan bir alan arıyorsa, savunma sektörü dikkatle izlenmeli. Jeopolitik gerilimlerin yeniden gündeme geldiği bu ortamda, RTX Corp (RTX) ve Lockheed Martin (LMT) gibi savunma hisseleri hem riske karşı bir kalkan hem de stratejik bir fırsat sunuyor.
Burada yer alan bilgiler yatırım tavsiyesi içermez. Bilgi için: Midas Sorumluluk Beyanı
Bu içerik hazırlanırken faydalanılan kaynaklar: Schwab, Edward Jones,