Opsiyonları anlamak için karmaşık grafiklere, formüllere ya da jargonlara gerek yok.
Günlük hayattan, hepimizin aşina olduğu araba satın alma sürecinden yola çıkarsak, opsiyonların aslında ne kadar sezgisel olduklarını görmek mümkün.
Diyelim ki gözüne kestirdiğin bir araba var, fiyatı 2 milyon TL. Hemen almak istemiyorsun çünkü belki fiyat yükselecek, belki düşecek, belki de senin önceliklerin değişecek.
Araç satıcısına gidiyorsun ve teklif ediyorsun: “Bu arabayı önümüzdeki bir ay boyunca 2 milyon TL’den alma hakkım olsun. Karşılığında sana 100 bin TL ödeyeceğim.”
Satıcı da ilana “Mehmet Bey’e opsiyonlanmıştır.” yazıyor mesela.
Bu 100 bin TL, opsiyon dünyasında “prim” dediğimiz şey. Sana bir hak veriyor, ama zorunluluk getirmiyor.
Bir ay sonra senaryolar başlıyor:
- Fiyat artarsa: Diyelim ki araba 2,3 milyon TL’ye çıktı. Sen hâlâ 2 milyondan alma hakkına sahipsin. Ödediğin prim, sana ekstra kazanç sağladı.
- Fiyat aynı kalırsa: Araba hâlâ 2 milyon TL. İster alırsın, ister vazgeçersin. Kaybın sadece 100 bin TL prim ile sınırlı.
- Fiyat düşerse: Araba 1,8 milyona geriledi. Tabi ki gidip 1,8 milyondan alırsın. Kaporan yanar, ama kimse seni 2 milyona almaya zorlamaz. Riskin sınırları belli.
Bu hikâyeden çıkarılacak ders çok basit: Opsiyon, riskini sınırlarken fırsatını açık bırakır.
Opsiyon stratejilerini araba üzerinden düşünmek
Finans dünyasında opsiyonlar farklı senaryolara göre farklı stratejilerde kullanılır. Aynı araba hikâyesini genişletelim:
- Call Opsiyonu (Alım hakkı): Az önce anlattığımız örnek. Arabayı gelecekte bugünkü fiyattan alma hakkı. Fiyat yükselirse avantaj sende.
- Put Opsiyonu (Satma hakkı): Bu sefer senin zaten bir araban var ve e“Ya fiyat düşerse?” diye endişeleniyorsun. Gidip satıcıya “Bir ay içinde arabamı bugünkü fiyatından geri almayı garanti et” diyorsun. Bu da put opsiyonu oluyor, yani bir nevi sigorta.
- Covered Call: Arabayı satın almışsın ama diyorsun ki, “Bir ay boyunca kullanırım ama bu süre zarfında ek gelir fena olmaz.” Başkasına diyorsun ki, “Bir ay içinde arabamı 2,2 milyona alma hakkını satın alabilirsin.” Primini alıyorsun, araba sende kalıyor. Eğer fiyat çok yükselmezse, hem arabayı kullanıyorsun hem de ekstra gelir kazanıyorsun.
- Protective Put: Arabayı aldın ama kafanda düşüş riski var. “Ya fiyatlar düşerse?” diyorsun. Bu sefer put opsiyonu satın alarak kendini koruyorsun. En kötü ihtimalle arabayı bugünkü değerden geri satma hakkın var.
Opsiyonların sağladığı esneklik
Opsiyonları diğer yatırım araçlarından ayıran şey, yatırımcıya esneklik sağlamasıdır.
Hisseyi doğrudan satın aldığında, risk de ödül de tamamen sende olur. Ama opsiyon sayesinde senaryoları daha kontrollü oynayabilirsin: fiyat yükselirse kazancın var, düşerse kaybın sınırlı.
Dahası, ödül tarafında da kaldıraç etkisi yaratır; yani küçük bir prim ödeyerek fiyatın lehine güçlü hareket ettiği senaryolarda getirini katlama şansı yakalayabilirsin. Ayrıca portföyündeki varlıkları düşüşe karşı sigortalayabilir ve daha istikrarlı bir getiri profili yaratabilirsin.
Buradaki içgörü şu: Opsiyon, sadece kazanç fırsatı değil; aynı zamanda risk yönetimi aracıdır.
Çoğu yatırımcı opsiyonları yüksek kazanç şansı olarak görür ama profesyonel yatırımcılar bunu portföy dengesini sağlamak için kullanır.
Bir hak, bir sigorta, bir fırsat
Arabayı almak için ödediğin kapora, opsiyonun özünü yansıtıyor: Küçük bir bedel karşılığında gelecekte büyük bir fırsatı yakalama veya mevcut riski sigortalama imkânı. Zorunluluk yok, karar hakkı sendedir.
Opsiyonun felsefesi: Riskini sınırlarken, fırsatını sınırsız bırakmak.
Burada yer alan bilgiler yatırım tavsiyesi içermez. Bilgi için: Midas Sorumluluk Beyanı