Finansal piyasalarda dönüşümleri yakalamak ve bu dönüşümlerde strateji geliştirmek, risk planlarını ve önlemleri düşünmek birçok yatırımcı için kolay değildir.
Özellikle son 20 yılda yaşanan parasal genişleme döneminden sonra Covid-19 kriziyle derinleşen global ekonomideki ve tedarik zincirindeki bozulmalar, 2021 sonu itibarıyla parasal sıkılaştırma dönemine geçiş yapmak finansal piyasalardaki riski artırmış, yatırımcıları da çok alışık olmadıkları bir zemine sürüklemiştir.
1990 yılından beri ekonomik göstergelere baktığımızda 1990-2002-2008-2020 yıllarındaki resesyon olasılığının arttığı dönemler dışında finansal piyasalarda çok büyük krizler yaşanmamıştır. Bu dönemlerde yaşanan krizlerde ise merkez bankaları genel itibarıyla parasal genişlemeyi bir çare olarak görmüş. Faizleri çok düşük seviyelerde tutarak ve para basarak ekonomik büyümeyi sürdürmek hedeflenmiştir.
Fakat bu şekilde yapay bir büyüme yaratılmış ve finansal piyasalardaki krizlerden bu şekilde kaçınmaya çalışmak, dünya üzerinde gelir adaletsizliğinde önemli bir yara açmıştır.
Resesyon olasılığının artışı; tüketim, işsizlik, üretici verilerindeki gidişat takip edilerek tanımlanabilir.
1900’lerin başından beri ABD’deki gelir dağılımına baktığımızda; En zengin diyebileceğimiz kesimin geliri, 2010-2020 arasında toplumun en fakir 90%’ının sahip olduğu gelirle neredeyse eşit düzeydedir.
Yani şöyle düşünebiliriz; önümüzde bir pasta var ve gelir düzeyi olarak en yüksekte bulunan 1000’de 1’lik bir kesim, gelir düzeyi olarak toplumun 90%’ını temsil eden bir kesimle pastadan aynı payı almaktadır. Bu yapı 1980 sonrası neo-liberal ekonomik politikalarla derinleşerek günümüze kadar ulaşmıştır.
Özellikle 2000’li yıllar ve sonrasında bu parasal genişleme faizleri düşük tutma stratejisi gelir adaletsizliğini daha da yüksek seviyelere ulaştırmıştır. Çünkü hâlihazırda parası olan, bu parasal genişleme döneminde finansal piyasalarla, yatırımlarla parasına para katmış, üretime katkısı olmadan ekonomiye enjekte edilen bu paralar da toplumun tümünün zenginlikten pay almasının önünü kapatmıştır.
Yaşadığımız hayatta her şey bir döngüden ibarettir. Doğar, yaşar, yaşlanır ve ölürüz. Aynısı finansal piyasalarda da geçerlidir. Finansal piyasalarda yaşadığımız ortalama 3-4 yıllık kısa döngüler, kısa vadeli borç döngüleri olarak tanımlanabilir. Büyümek için borç alır, yatırım yapar, yatırımın karşılığını alarak ödemesini yapar ve sonra tekrar büyümek için borç alıp büyümeye devam etmeye çalışırsınız.
Fakat bazen; bu borcu kapatamaz, borcu yine borçla ödemeye çalışır, toplam borcunuzu ve borcunuzun faizini de büyütmek zorunda kalabilirsiniz. İşte o zaman işin içinden çıkılması zor bir döneme doğru yürürsünüz. Örneğin; kredi kartı borcunu başka bir kredi kartıyla kapatırsınız. Onun borcunu bankadan çektiğiniz bir başka krediyle kapatırsınız. Aslında borcunuz ve faiziniz büyüyerek devam eder.
Bu da sonunda global olarak ekonomiyi 80-100 yılda bir gelebilecek daha uzun dönemli borç döngülerine sokar. O borç, ne kadar acılı olsa da ödenecektir. Bu borcu ne kadar az ertelerseniz o kadar daha acılı olacaktır. Fakat yazının başında da değindiğimiz gibi zaten dünya bunu uzun süredir gelir adaletsizliğini dünyada artırarak ertelemektedir.
Bu dönem yaklaştığında artık yaşanan değişimler toplumun bütün dinamiklerinde hissedilmeye başlar. İşsizlik artışı, enflasyon, borç dengesinin bozulması, kıtlık, iç savaşlar ya da global ölçekte oluşabilecek savaşlar bu dönemlerin sonuçları olarak tarihe geri dönüp baktığımızda yaşanmıştır.
Yine yukarıdaki gelir adaletsizliği tablosuna baktığımızda 1920 ve 1940’lı yıllarda gelir adaletsizliğinin bu denli bozulduğunu ve bu yılların 1. ve 2. dünya savaşı yılları olduğunu biliyoruz. Yani dünyadaki gelir ve kaynaklar bir şekilde tekrar paylaştırılmalıdır ve bir şekilde yapılacaktır.
Bugün yaşadığımız dönem de bunun bir yansımasıdır;
- Dünyadaki kaynaklar artık hepimize yetmeyecek boyutlara gelmiştir.
- Borçla ve aslında üretime katkısı olmayan parayla yaşanan yapay büyüme sınırlarına ulaşılmıştır.
- Enflasyon özellikle Covid-19 sonrası tedarik zincirinin bozulmasıyla tüm dünyada ender görülen seviyelere ulaşmıştır.
- Doğal kaynakların paylaşımı petrol-doğalgaz gibi ürünlerde büyük sıkıntılar ve anlaşmazlıklar vardır.
- Rusya-Ukrayna, Tayvan-Çin bölgelerinde yaşanan savaş riskleri artmıştır.
- Finansal piyasalarda ev, araba, emtia, hisse fiyatları balon diyebileceğimiz seviyelere yaklaşmıştır ve artık aldığınız evi çok kârlı fiyata da satsanız, ertesi gün aynı kalitede bir evi o fiyata ya da daha azına alabilme şansı kimsenin kalmamıştır.
- ABD’de enflasyonu düşürmek için, işsizlik rakamlarının artması ve insanların parayı artık o kadar kolay kazanamaması enflasyon karşısında ezilmesi istenmektedir ki ancak enflasyon rakamları düşürülebilsin.
Sayabileceğimiz daha bir çok işaret bulunabilir ama en nihayetinde bütün bu bahsettiğimiz temel sebepler, dünyada yaşanan global ekonomik riski artırmıştır.
Finansal piyasalardaki riskleri artırmıştır ve bildiğimiz kutunun dışına çıkarak düşünmenin, tarihsel benzer dönüşümleri inceleyerek olası risk analizlerini en düşük ihtimalleri de düşünerek yapma gerekliliğini önümüze koymuştur.
-Kripto Mevsimi Kerem
Bu içerik, içeriğin yayınlandığı günkü veriler baz alınarak hazırlanmıştır. İçerikte geçen hedef fiyat tahminleri, uzman ve analist yorumları bu içeriğin yayınlandığı tarihte geçerlidir. Bu tahmin ve yorumlar zaman içinde değişkenlik gösterebilmektedir. Bu sayfada yer alan haberler ve haberlerin içerdiği şirketler hakkındaki bilgiler yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Kullanılan hisse işlem görselleri; hisse adı, fiyatı ve grafikleri de dahil temsilidir, yatırım tavsiyesi değildir.
Detaylı bilgi için: Midas Sorumluluk Beyanı