Borsa Yorumları

Altın, dünyanın yeni rezerv varlığı mı?

Altın, dünyanın yeni rezerv varlığı mı?
Google News Icon Takip Et
  • ABD dolarına yönelik güven zayıflarken, merkez bankaları sessiz ama istikrarlı bir şekilde dolarlarını altınla değiştiriyor. 
  • Altının cazibesi sadece fiyatıyla sınırlı değil; siyasi açıdan istikrarsız bir dünyada tarafsızlık ve güvenlikle de destekleniyor.

Geçtiğimiz yıldan itibaren üst üste yeni rekorlar kıra altın, bir süredir piyasaları ikiye bölmüş durumda: Uzmanların bir kısmı belirsizliğin böylesine yüksek olduğu bir dönemde sarı metaldaki rallinin henüz sonlanmadığını belirtirken, bir diğer kesim ise yükselişin bir platoya ulaştığını savunuyor. 

Ortadoğu’da geçtiğimiz günlerde yükselen gerilimlerle altın bu haftada bir kez daha yakından izleniyor. Bir yandan merkez bankalarının hamleleri de dikkat çekiyor: Eskiden altın satışında bulunan merkez bankaları, artık altın alımına geçti. Öyle ki, parlak sarı metal şu anda küresel merkez bankası rezervlerinin yaklaşık 20%’sini oluşturuyor ve bu, 40 yılı aşkın süredir en yüksek payı temsil ediyor.

Ancak bu durum sadece fiyatla ilgili değil, güvenle de ilgili. On yıllardır yatırım dünyası, en güvenli liman olarak ABD varlıklarına, özellikle dolar ve Hazine tahvillerine güveniyordu. Ancak bu güven sarsılmaya başladı. Geçen yıl alışılmadık bir şey oldu: ABD hisse senetleri, tahviller ve dolar aynı anda değer kaybetti. Bu düşüş karşısında ise altın yükseldi.

Bu, önemli bir şey anlamına geliyor olabilir: İnsanlar altını yeniden değerlendirmekle kalmıyor, hızla değişen dünyada güvenliğin ne anlama geldiğini yeniden düşünmeye başlıyor. 

Dolar nasıl kral oldu?

Rezerv para birimini, kısaca dünyanın en çok kullanılan parası olarak değerlendirebiliriz. Ülkeler, bu para birimini birbirleriyle ticaret yapmak, borçlarını ödemek ve zor günler için birikim yapmak için kullanıyor.

İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana, bu rolü ABD doları üstlendi. Petrol ve diğer emtiaların fiyatlandırılmasında, sözleşmelerin ödenmesinde ve tüm merkez bankalarının kasalarını doldurmasında kullanılan küresel varsayılan para birimi oldu. Küresel döviz rezervlerinin yaklaşık 60%’ı hâlâ ABD doları cinsinden ve dünya ticaretinin yaklaşık 80%’i dolar ile yapılıyor. Bu çok büyük bir güven anlamına geliyor.

Bu da akıllara şu soruyu getiriyor: Neden dolar? Cevap oldukça basit: Geçtiğimiz yüzyılın büyük bir bölümünde ABD, devasa bir ekonomi, güçlü bir ordu, istikrarlı bir siyaset ve derin ve açık finansal piyasalar gibi benzersiz özellikler sunuyordu. Büyük krizlerde bile insanlar ABD sistemine güveniyordu. Dolar sadece işlevini yerine getirmekle kalmıyor, güvenli hissettiriyordu.

Bugün, petrolden kahveye kadar küresel ticaretin çoğu dolar cinsinden fiyatlandırılıyor ve dünya döviz rezervlerinin yaklaşık 60%’ı ABD doları varlıklarında (çoğunlukla ABD Hazine tahvillerinde). Yıllar boyunca, bu ABD hükümeti tahviller güvenilir gelir sağladı ve yatırımcılar paralarını her zaman geri alacağına güvendiler.

Elbette bu güven otomatik olarak verilmemişti, kazanılmıştı. Ancak şimdi bu güven sarsılmaya başladı. Muazzam bütçe açıkları, artan borçlar, siyasi çıkmazlar ve ağır yaptırımlar, bazı ülkeleri tüm yumurtalarını ABD sepetine koymaya devam etmek isteyip istemediklerini sorgulamaya itti. Altının geri dönüşünün nedenlerinden biri de bu olabilir.

Doların etkisi neden zayıflıyor?

Uzun süre dünya, ABD dolarına sorgusuz sualsiz güvendi. Ancak bu güven şu anda üç önemli yönden sınanıyor.

Jeopolitik gelişmeler: Dünya eskisi kadar ABD’nin liderliğinde değil. Çin giderek güçleniyor. Rusya Batı’nın kurallarına meydan okuyor ve birçok başka ülke, ABD’nin etrafında dönmeyen yeni ticaret ve güvenlik bağları kuruyor. Bu da dolara güvenmeyi daha riskli hale getiriyor. 2022’de Amerika, Ukrayna’nın işgalinin ardından Rusya’nın dolar rezervlerini dondurdu. Birçok ülke bunun nedenlerini anladı ancak bu hamle yine de şaşkınlık yarattı. ABD bir ülkenin rezervlerini donduruyorsa, aynı şeyi diğerlerine de yapmasını engelleyecek ne var? ABD’nin müttefikleri bile bunu fark etti.

Ekonomi politikaları: ABD, devasa ekonomisini stratejik bir araç olarak daha aktif bir şekilde kullanıyor: Ticaret savaşları başlatıyor, ithal mallara gümrük vergileri uyguluyor ve hassas teknolojilerin ihracatını kısıtlıyor. Bu sadece Cumhuriyetçilerin yaptığı bir şey değil, Demokratlar da aynısını yapıyor. Ancak bu, küresel yatırımcılar ve hükümetler için belirsizliği artırıyor. Finansal sistemin daha siyasallaştığını, daha az tarafsız olduğunu hissettiriyor.

Yapısal endişeler: ABD, kazandığından çok daha fazla harcıyor. Borçlar artıyor. Washington’daki siyasi mücadeleler keskinleşiyor ve ülke, üretim tabanının bir kısmını kaybediyor. Tüm bunlar, ülkenin uzun vadede maliyesini yönetip yönetemeyeceği ve doların değerini koruyup koruyamayacağı konusunda soru işaretleri yaratıyor.

Tabii dolar bir gecede değerini yitirmeyecek, sonuçta hâlâ dünyanın en yaygın kullanılan para birimi. Ancak giderek daha fazla ülke risklerini dağıtmak istiyor.

Altın neden geri dönüyor?

Altın her zaman bir paradoks olmuştur: Parlak ve güvenlidir ancak genellikle göz ardı edilir. Gelir sağlamaz, temettü ödemez ve bir CEO’su yoktur. Ancak küresel belirsizlik dönemlerinde benzersiz bir güç kazanır.

Hükümetler tarafından basılan paradan farklı olarak, altın sistemin dışındadır. Dondurulamaz, enflasyona maruz kalmaz, temerrüde düşemez veya hacklenemez. Merkez bankasına, siyasi partiye veya ticaret anlaşmasına güvenmez. Sadece var olur – nadir, basit ve kalıcıdır.

Bu nedenle dünyanın dört bir yanındaki merkez bankaları altın istifliyor. 2022’den bu yana, yıllık 1.000 tondan fazla altın satın aldılar; bu, yarım asırdan fazla bir süredir en yüksek rakam. Çin, Hindistan, Türkiye ve Singapur gibi ülkeler altın rezervlerini artırıyor. Bunun nedeni dünyanın sonunun geldiğini düşünmeleri değil, ne olursa olsun güvenebilecekleri sağlam bir şeye sahip olmak istemeleri.

Bu satın alma dalgası sadece enflasyonla ilgili değil, her ne kadar altın bunun için bilinen bir hedge aracı olsa da. Aksine, güvenlikle ilgili. Altın, silah olarak kullanılamayan birkaç varlıktan biri. Kapatılamaz, yaptırım uygulanamaz veya manipüle edilemez. Finansal sistemlere olan güvenin azaldığı bir dönemde bu, güçlü bir avantaj. Geleneksel para birimlerinin aksine, arzı ortalama olarak yılda yalnızca 1,7% ile oldukça yavaş büyüyor.

Altın eski moda olabilir ancak bazı yatırımcılar şu an tam da bunu arıyor.

Altın yeni rezerv para birimi olabilir mi?

Altın hızlı değil, dijital değil ve modern bankacılık için pratik değil. Dolayısıyla altının dünya çapında günlük para birimi olarak doların yerini alması pek olası bir senaryo olmayabilir. Ancak bu savla yetinmek asıl noktayı kaçırmak olur.

Altının rezervleri domine etmek için bir para birimi haline gelmesi gerekmez. Altının rolü ticareti kolaylaştırmak değil, ülkelerin ve kurumların bilançolarını dengelemek. Dolara olan güven azaldıkça, ekonomiler artık onu neyle değiştirebileceklerini değil, onu neyle dengeleyebileceklerini soruyor. 

Bu noktada da en iyi aday olarak altın öne çıkıyor: Mükemmel olduğu için değil, tarafsız, güvenilir ve bağımsız olduğu için. Ayrıca altın piyasası oldukça küçük olduğundan (toplam değeri yaklaşık 12 trilyon dolar, buna karşılık ABD Hazine’sinin borcunun tek başına 30 trilyon doların üzerinde), ılımlıyeniden tahsisler bile büyük fiyat dalgalanmalarına neden olabilir. 

Altının her şeye gücü yeten bir varlık haline gelmesi değil, gerekli hale gelmesi önemli.

Bunlar yatırımcılar için ne anlama geliyor?

Çoğu perakende portföyü, ABD varlıkları, yani ABD hisse senetleri, tahvilleri ve dolar ağırlıklıdır. Doların rakipsiz olduğu ve piyasaların sakin olduğu bir dünyada bu çok iyi işledi. Ancak işler değişebilir (ve bazı açılardan zaten değişti). Dolara olan güven azalmaya devam ederse, dolar üzerine kurulu bireysel portföyler darbe alabilir.

Burada altın devreye girer. Altın, özellikle stresli dönemlerde genellikle doların tersi yönde hareket eder. Enflasyon, siyasi risk veya finansal istikrarsızlık baş göstermeye başladığında değerini korur. Hisse senetleri veya tahviller gibi davranmaz, bu da onu bir çeşitlendirme aracı yapar.

Buradaki amaç riskten kaçmak değil, riski yönetebilecek bir portföy oluşturmak.

Burada yer alan bilgiler yatırım tavsiyesi içermez. Bilgi için: Midas Sorumluluk Beyanı

Bu içerik hazırlanırken faydalanılan kaynak: Finimize