ABD Borsası Notları

ABD’nin dev savunma anlaşmaları hisseleri nasıl etkiliyor?

ABD’nin dev savunma anlaşmaları hisseleri nasıl etkiliyor?
Google News Icon Takip Et

Son günlerde küresel savunma sahnesinde dikkat çekici gelişmeler yaşanıyor. 

ABD, Türkiye’ye 304 milyon dolarlık bir silah satışına onay verdi. Fakat bu sadece bir savunma anlaşması değil, aynı zamanda jeopolitik mesaj, stratejik yatırım ve borsa için fırsat anlamına geliyor. Özellikle savunma hisseleri açısından bu tür gelişmelerin etkilerini görmezden gelmek mümkün değil.

Türkiye’nin yanı sıra ABD ile Suudi Arabistan arasında da yaklaşık 142 milyar dolarlık “tarihteki en büyük” savunma anlaşmasını imzalandı.

Bu yazıda, ABD’nin savunma bütçesi ve silah satış politikaları üzerinden, bu anlaşmanın arka planına, Türk ve ABD’li savunma hisselerine olası etkilerine ve küresel piyasalara yansımalarına yakından inceleyeceğiz. 

Kısacası, “füze konuşulduğunda yatırımcı ne yapmalı?” sorusuna cevap arayacağız.

Dünya savunma devi: ABD

Amerika Birleşik Devletleri, sadece savunma harcamalarında değil, aynı zamanda küresel silah ihracatında da başı çekiyor. 2024’te 850 milyar dolar civarındaki savunma bütçesi, 2025 için 900 milyar doları aşacak şekilde revize edilmiş durumda. Bu bütçenin önemli bir kısmı, savunma sanayiinin desteklenmesi ve müttefik ülkelere silah satışları için ayrılıyor.

Pentagon’un yönlendirdiği ve Dışişleri Bakanlığı’nın onayladığı satışlar, hem ABD iç politikasını hem de hisse piyasalarını doğrudan etkiliyor. RTX Corp (RTX), Lockheed Martin (LMT), Northrop Grumman (NOC) ve General Dynamics (GD) gibi dev savunma şirketleri bu satışlardan doğrudan gelir elde ediyor. Örneğin, son Türkiye anlaşmasında ana yüklenici olarak RTX’in adı geçiyor. 

Suudi Arabistan ile imzalanan “tarihi” anlaşma

Sadece Türkiye değil. ABD’nin savunma diplomasisi Ortadoğu’da da hız kesmeden sürüyor. 

Kısa süre önce ABD ile Suudi Arabistan arasında değeri 142 milyar doları bulan “tarihteki en büyük savunma anlaşması” imzalandı. Suudi Arabistan’ın ABD’den alacağı savunma ürünleri; hava ve füze savunma sistemlerinden, uzay teknolojilerine, deniz güvenliğinden bilgi altyapısına kadar geniş bir yelpazeyi kapsıyor.

Bu anlaşma, sadece savunma şirketleri için değil, ABD’nin Orta Doğu’daki stratejik etkisini artırmak için de kritik önemde. ABD şirketlerinin 600 milyar doları aşan yatırım taahhütleri ile desteklenen bu süreç, savunma hisseleri için uzun vadeli pozitif bir tema oluşturabilir.

Türkiye anlaşması: 304 milyon dolarlık “güç” mesajı

ABD Dışişleri Bakanlığı, Türkiye’ye yapılması planlanan silah satışını 304 milyon dolarlık onayladı. Anlaşma kapsamında:

  • 60 adet AIM-9X Sidewinder Block II füzesi (kısa menzilli)
  • 11 adet yönlendirme ünitesi
  • 53 adet AIM-120C-8 AMRAAM (orta menzilli)
  • 6 adet güdüm bölmesi

Bu silahlar, özellikle F-16 gibi savaş uçaklarında kullanılıyor. Dolayısıyla, bu alım Türkiye’nin hava kuvvetleri modernizasyon planlarının bir parçası. Ancak Savunma Bakanı Yaşar Güler’in Kasım 2024’te yaptığı açıklamaya göre Türkiye artık bazı modernizasyonları kendi imkanlarıyla yapabilecek durumda. Bu da savunma sanayisine yerli oyuncular açısından dikkatle bakmayı gerektiriyor.

F-35 krizi: Gelecek vaadeden ama kilitli dosya

Hatırlanacağı üzere, 2019’da Türkiye’nin Rusya’dan S-400 hava savunma sistemleri alması ABD ile ilişkilerde bir dönüm noktası olmuştu. Bu adım sonrası Washington, Türkiye’yi F-35 savaş uçağı programından çıkarmış ve CAATSA yaptırımlarını devreye sokmuştu.

Ankara yönetimi ise S-400’lerden vazgeçmeyeceğini defalarca belirtmiş olsa da F-35 filosuna katılmak için yollar aramaya devam ediyor. Türkiye, CAATSA yaptırımlarının kaldırılması ya da esnetilmesi halinde Lockheed Martin (LMT) üretimi F-35 savaş uçaklarını yeniden gündemine almak istiyor. Bu konuda Türkiye, özellikle Trump döneminde diplomatik çözüm ihtimaline umut bağlamıştı.

Bu kilit açılırsa, hem Lockheed Martin hem de diğer ABD’li savunma şirketleri için Türkiye pazarı yeniden yüksek potansiyele sahip hale gelebilir. Ayrıca, bu sorunun çözülmesi iki ülke arasında savunma alanında “benzeri görülmemiş” bir işbirliğinin önünü açabilir. Bu bağlamda, Türkiye’nin ABD’den LNG ithalatını artırma planları ve Boeing ile yürütülen yeni uçak siparişi görüşmeleri de dikkate değer. 

Savunma hisseleri yeniden odakta

ABD’li savunma devlerinin bu tür anlaşmalardan nasıl etkilendiği geçmiş örneklerde açıkça görülüyor. RTX, bu anlaşmanın ana yüklenicisi. Halihazırda AMRAAM ve Sidewinder üretiminde kritik rol oynayan şirketin bu satıştan kâr hanesine birkaç milyon dolarlık katkı yazması beklenebilir. Fakat asıl önemli olan, Türkiye gibi kritik coğrafyalarda yeniden “güvenilir partner” olarak algılanmak. Bu da orta-uzun vadeli hisse görünümü için pozitif olarak değerlendirilebilir.

Ancak unutmamak lazım ki, düşük beta katsayıları ve defansif segmentte yer almaları nedeniyle ABD’li savunma hisseleri bu tür büyük savunma ihalelerine volatil değil, daha ölçülü ve sürdürülebilir fiyat hareketleriyle yanıt verir.

Lockheed Martin, Boeing, Northrop Grumman gibi şirketler de Suudi Arabistan ve Katar ile imzalanan dev anlaşmalarla birlikte portföylerde yeniden kendine yer açtı. Son haftalarda bu hisselerde işlem hacmi dikkat çekici şekilde artmış durumda.

Borsa İstanbul tarafında ise Aselsan (ASELS), SDT Uzay ve Savunma (SDTTR) ve Altınay Savunma (ALTNY) gibi savunma odaklı şirketler yakından takip edilmeli.

Özellikle Aselsan, Türkiye’nin hava savunma sistemlerinde yerlilik oranını artırma hedefi doğrultusunda orta vadede kazançlı çıkabilecek şirketlerin başında geliyor. ASELS hisseleri, güne 3%’e yakın yükselişle başladı.

Aselsan hissesi, haftaya terör örgütü silah bırakma açıklaması, Rusya-Ukrayna barış müzakereleri ve belirsizlikler sebebiyle değer kaybıyla başlamıştı. Savunma hisselerinde önümüzdeki günlerde yukarı yönlü hareket potansiyeli devam edebilir.

Küresel tarafta harcamalar artarken, Türkiye de bütçeyi artırdı

SIPRI’nın 2024 yılındaki verilerine göre küresel tarafta artan jeopolitik gerilimlerin eşiğinde savunma harcamaları 2023 yılındaki yüksek baz etkiye rağmen 9,4% artış göstererek 2,7 trilyon dolara ulaştı. Bu tüm zamanların en yüksek savunma harcamalarına işaret ediyor. Kişi başına düşen savunma harcamaları ise 1990’dan bu yana en yüksek seviyeye çıktı.

Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI) verilerine göre Avrupa’nın silah ithalatı bu dönemde 155% artarken, Türkiye silah ihracatında 11. sıraya yükseldi. SIPRI raporuna göre, Türkiye’nin küresel silah ihracatındaki payı son dört yılda 103% artarak dünya genelinde 11. sıraya yükseldi. Türkiye, 2015-2019 döneminde küresel silah ihracatının 0,8%’ini gerçekleştirirken, bu oran 2020-2024 döneminde 1,7%’ye çıktı.

Türk savunma sanayisinin en büyük müşterisi 18%’lik payla Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) oldu. BAE’yi 10%’luk payla Pakistan ve 9,9%’luk oranla da Katar takip etti.

Ayrıca Türkiye’nin silah ithalatı da 33% gerileyerek, iç taraftaki üretimin devlet bütçesinden daha fazla yararlanması dikkat çekti.

Trump’ın körfez ülkeleriyle yaptığı anlaşmalar neticesinde savunma sanayi ticaretinin artmasıyla Türkiye’nin ana ihracat pazarı olan BAE ve Katar’a yönelik ihracat büyümeleri gözlemlenebilir.

Sadece körfez ülkeleri değil, Almanya’da da savunma ve altyapı harcamaları için ayrılan 500 milyar dolarlık fon, küresel tarafta savunma harcamalarının daha da artış gösterebileceğine işaret ediyor.

Türkiyede de bu gelişmeler ışığında savunma ve havacılık ihracatını son 4 yıldır dolar bazlı büyütürken, tamamı savunma sanayii fonuna aktarılacak bir takım vergi ve katılma paylarının 2025 yılında gündeme gelebileceği katalistleri savunma sanayi ihracatına olan güveni ortaya koyuyor. Türkiye’nin toplam savunma ve havacılık ihracatı Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre son 4 senedir üst üste 10% bileşik büyüme oranının üzerinde artış göstermeyi başardı.

Her ne kadar güncel konjonktürde jeopolitik risklerde bir yumuşama gözlemlense de küresel tarafta savunma harcamalarındaki artış belirsizlikleri doğrular nitelikte. Bu ortam içerisinde de BIST’te yer alan savunma hisseleri yılbaşından bu yana 30% getiri sağlamayı başardı. 

Küresel rekabet yatırımcının gündeminde

ABD’nin Katar’la da 1,2 trilyon dolarlık ekonomik iş birliği sürecini başlatması, Suudi Arabistan’la yapılan anlaşmayı tamamlayıcı nitelikte. Bu durum, sadece savunma değil, enerji, altyapı ve teknoloji alanlarında da ABD merkezli şirketlere yatırımcı güvenini pekiştirdi.

Dolayısıyla küresel piyasalarda savunma hisselerine olan talep artarken, özellikle jeopolitik risklerin arttığı dönemlerde bu hisseler “güvenli liman” olarak görülebilir.

Jeopolitik volatilite, getiri fırsatı mı?

Savunma sektörü hisseleri, klasik anlamda “defansif yatırım” olarak değerlendirilir. Nitekim bu tarz silah satışları ve bölgesel gelişmeler, sektörü zaman zaman “saldırgan getirili” bir alana dönüştürebilme potansiyeline sahip. 

Özellikle Türkiye gibi jeopolitik merkezde bulunan ülkelerde, savunma sanayi hisseleri sadece kamu politikalarıyla değil, dış politika hamleleriyle de birebir etkilenebiliyor.

Kısa vadede haber akışına bağlı fiyatlamalara açık olan ASELS ve benzeri hisseler, yerli üretimin artması ve NATO ile entegrasyonun sürmesi halinde orta-uzun vadeli yatırımcılara ciddi potansiyel sunabilir.

Burada yer alan bilgiler yatırım tavsiyesi içermez. Bilgi için: Midas Sorumluluk Beyanı

Bu içerik hazırlanırken faydalanılan kaynaklar: Bloomberg1, 2, 3