ABD Borsası Notları

60/40 stratejisi bitti: Yeni dönemin yatırım formülü ne?

60/40 stratejisi bitti: Yeni dönemin yatırım formülü ne?
Google News Icon Takip Et

Yatırım dünyasında bir dönem vardı ki, “60/40 portföyü” neredeyse değişmez bir kuraldı. 60/40 portföyü, yani %60 hisse senedi, %40 tahvil.

Riski dengeler, getiriyi sürdürür, uzun vadede kimseyi pişman etmezdi. Emeklilik planları buna göre kurulur, danışmanlar ilk adımı bu klasik reçeteyle atardı. 

Ama artık bu hikâyeye inananların sayısı her geçen gün azalıyor. Çünkü piyasa artık aynı piyasa değil.

Ne tahvil güvende, ne hisse

Son yıllarda hisseler ve tahviller arasındaki ilişki tersine döndü. Eskiden biri düştüğünde diğeri yükselir, portföy kendini toparlardı. Şimdi ikisi de aynı anda düşebiliyor. 

Özellikle ABD’de uzun vadeli tahvillerde yaşanan satış dalgası yatırımcıları ciddi anlamda tedirgin etti. 30 yıllık ABD tahvilleri %5’in üzerine çıkan getirileriyle neredeyse 20 yılın zirvesine ulaşsa da bu yüksek faizler bile güven vermiyor. Çünkü ABD’nin borcu artıyor, bütçe açıkları büyüyor ve kredi notu düşüyor. Artık tahviller bile “güvenli liman” olmaktan uzaklaşıyor.

Bunu Türkiye’de takip eden yatırımcılar için tablo daha da karmaşık. Enflasyon hâlâ yüksek ve baz etkisiyle düşse de hissedilen hayat pahalılığı artıyor. 

Politika faizi ise enflasyonun üzerinde. Bu durum, TL varlıkları kısa vadede cazip kılıyor ama ne kadar süreceği meçhul. 

Bu belirsizlik içinde Borsa İstanbul’un da eski çekiciliği kalmadı. 2023’ün son çeyreğinde yaşanan ralliden sonra BIST 100 endeksi nefeslenmeye geçti, hacim düştü, yabancı ilgisi sınırlı kaldı.

İşte tam bu noktada yatırımcılar kendine yeni sorular sormaya başladı: “Portföyüm sadece hisse ve tahvilden mi oluşmalı?” “Artık başka varlıkları da düşünmeli miyim?”

Cevaplar değişiyor, çünkü dünya değişiyor.

Fonlar yükseliyor, ama hangileri?

Türkiye’de mevduat faizleri yüksek olsa da yatırımcıların gözü daha esnek ürünlerde. Para piyasası fonları ve borçlanma araçları fonları burada öne çıkıyor. 

Özellikle kısa vadeli TL tahvillere yatırım yapan fonlar, düşük riskle mevduat benzeri getiriler sağlıyor. Üstelik valörsüz oldukları için, yani likit oldukları için ani ihtiyaçlarda rahatça bozdurulabiliyorlar.

Bu fonlara olan ilginin bir sebebi de hisselere olan güvensizlik. Hem küresel hem yerel piyasalarda yatırımcılar artık daha temkinli. Borsa İstanbul’un son dönemdeki zayıf performansı, “parayı park etmenin” yeni yollarını arayan yatırımcılara yön gösteriyor.

Yılbaşından bu yana en çok kazandıran 5 para piyasası fonu:

  • PRY – Pusula Portföy Para Piyasası Fonu
  • PPN – Nurol Portföy Para Piyasası Fonu
  • PPT – Atlas Portföy Para Piyasası Fonu
  • HVT – Allbatross Portföy Para Piyasası Fonu
  • MPL – MT Portföy Para Piyasası Fonu

Yılbaşından bu yana en çok kazandıran 5 borçlanma araçları fonu:

  • HVK – Hedef Portföy Birinci Borçlanma Araçları Fonu
  • NJR – Nurol Portföy Birinci Borçlanma Araçları Fonu
  • AHU – Atlas Portföy Birinci Özel Sektör Borçlanma Araçları Fonu
  • BBF – Pardus Portföy Birinci Borçlanma Araçları Fonu
  • OSD – Osmanlı Portföy Özel Sektör Borçlanma Araçları Fonu

Altın, petrol ve “gerçek” varlıklar

ABD’de alternatif yatırımlara dönüş çoktan başladı. Goldman Sachs gibi büyük bankalar artık yatırımcılara altın ve petrol gibi “gerçek varlıkları” öneriyor. 

Sebebi açık: Tahviller artık yeterince koruma sağlamıyor. Enflasyon yapışkan, jeopolitik riskler artıyor, büyüme zayıf. 

Böyle bir ortamda yatırımcılar, fiziksel varlıkların sağladığı siperlere sığınıyor.

Altın son bir yılda, reel anlamda pozitif getiri sağlayan nadir varlıklardan biri oldu. Petrol de arz yönlü şoklara karşı direnç gösterdi. Bu da klasik 60/40 modeline alternatif arayanlar için güçlü sinyaller. 

Yani portföyünüzde biraz altın, biraz enerji emtiası tutmak artık bir “lüks” değil, zorunluluk haline geliyor.

Yılbaşından bu yana en çok kazandıran 5 altın fonu:

  • RBA – Albaraka Portföy Bereket Vakfı’na Destek Altın Katılım Fonu
  • HBF- HSBC Portföy Altın Fonu
  • KZL – Kuveyt Türk Portföy Altın Katılım Fonu
  • RPG – Rota Portföy Altın Fonu
  • TCA – Ziraat Portföy Altın Katılım Fonu

Kripto varlıklar da artık oyunun içinde

Alternatif yatırımlar arasında artık kripto varlıkları da görmezden gelmek mümkün değil. 2020’li yılların başında bireysel yatırımcıların yoğun ilgisiyle öne çıkan bu piyasa, şimdi kurumsal oyuncuların radarına girmiş durumda.

Dünyanın en büyük varlık yöneticisi BlackRock’ın Bitcoin fonu, bu alandaki ilgiyi somut biçimde gösteriyor. Mayıs ayı sonu itibarıyla IBIT, üst üste 33 gün boyunca pozitif giriş alarak bu alanda tarihi bir ivme yakaladı. 28 Mayıs’ta tek bir günde 481 milyon dolarlık giriş gerçekleşti. Fonun toplam büyüklüğü 72 milyar dolara ulaşmış durumda.

Bir başka ifadeyle, kurumsal yatırımcılar artık Bitcoin’i yalnızca bir “spekülatif varlık” değil, enflasyona ve sistemik risklere karşı portföyü çeşitlendiren bir araç olarak görüyor.

Bu dönüşüm yatırım stratejilerinde önemli bir kırılmaya işaret ediyor: Eğer altın gibi “gerçek varlıklar”, tahvillerin koruma sağlayamadığı bir dünyada değerli hale geldiyse, Bitcoin de artık bu portföy çeşitliliğinin dijital uzantısı haline geliyor. 

Özellikle sınırlı arz yapısı ve dijital varlık olarak bağımsızlığı, onu jeopolitik belirsizliklere karşı ilgi gören bir yatırım aracına dönüştürüyor.

Elbette kripto paralar hâlâ yüksek volatiliteye sahip. Fakat kurumsal sermayenin bu alana girmesi, dalgalanmanın zamanla azalabileceği ve bu varlıkların daha geniş yatırımcı kitlesi tarafından kabul görebileceği anlamına geliyor.

Yeni dönemin yatırım reçetesi ne?

60/40 stratejisi bu döneme uygun değilse şimdi yatırımcı ne yapmalı? Artık “herkesin uyguladığı formül” diye bir şey yok. 60/40 gibi standart modellerin devri kapanıyor. 

Onun yerine esnek, çeşitlendirilmiş, farklı varlık sınıflarını içeren, gerektiğinde pozisyon değiştirebilen portföyler öne çıkıyor.

Çünkü piyasa artık sadece ekonomik verilerle hareket etmiyor. Haber akışı her zamankinden daha etkili ve daha ani. 

ABD’de Trump’ın ani çıkışları, ansızın duyurduğu agresif gümrük tarifeleri, yalnızca ticaret hatlarını değil, tahvil piyasasını da altüst etti. Uzun vadeli ABD tahvilleri bir zamanlar “güvenli liman” sayılırdı, ama şimdi küresel bir açıklamadan dakikalar sonra bile değer kaybedebiliyor.

Türkiye tarafında da tablo çok farklı değil. İç siyasetteki belirsizlik, bilançolardaki zayıflık, Merkez Bankası kararları ya da açıklanan veriler piyasa yönünü aniden değiştirebiliyor. 

Yani yatırımcı için artık “bugün aldığı pozisyonun yarınki anlamı” bile garantili değil. Bu yüzden esneklik sadece bir yatırım tercihi değil, bir hayatta kalma stratejisi haline geldi.

Bu yeni dönemde;

  • Kısa vadeli tahviller veya para piyasası fonlarıyla güvenli bir zemin yaratmak
  • Altın, petrol gibi reel varlıklarla enflasyona karşı kalkan oluşturmak
  • Kripto varlıklara olan kurumsal ilgiyi göz ardı etmemek
  • Hisse yatırımlarında ise seçici olmak, özellikle küresel teknoloji ve sağlık temaları gibi büyüme vadeden alanlara yönelmek
  • Yerel piyasalarda TL’nin reel getirisini değerlendirmek, ama bu getiriyi sınırlı vadelerle sınırlandırmak
  • Ve en önemlisi: değişen koşullara uyum sağlayacak kadar esnek kalmak

yatırımcının elindeki en güçlü araçlar arasında.

Esneklik kazandırır

Yatırım dünyası artık daha karmaşık ama aynı zamanda daha esnek. Klasik çözümler yerini daha kişisel stratejilere bırakıyor. 60/40 modeli hâlâ bazı dönemlerde işe yarayabilir, ama artık tek başına yeterli değil. 

Tıpkı hayat gibi: Eskiden işe yarayan şeyler bugün aynı sonucu vermeyebilir. Çünkü piyasalar artık sadece ekonomiyle değil, siyasetin, diplomasinin ve anlık başlıkların etkisiyle yön buluyor.

Bu yüzden portföyünüzde biraz esneklik, biraz güncel bakış açısı ve biraz da farklılık iyi gelebilir. Çünkü yatırım sadece para kazanmak değil, aynı zamanda huzurla uyuyabilmektir.

Burada yer alan bilgiler yatırım tavsiyesi içermez. Bilgi için: Midas Sorumluluk Beyanı

Bu içerik hazırlanırken kullanılan kaynaklar: Bloomberg, Investing, TEFAS